Cadı denilince siyah pelerinli, siyah sivri şapkası ve çalı süpürgesiyle uçan kadın aklımıza gelir. Peki neden kadın olarak aklımızda kaldı? Neden hiç erkek cadı yok? Nedeni; Cadılar Ortaçağ'da kadınlara atfedilen mistik bir inançtı. Kadınlar cadı oldukları gerekçesiyle idam ediliyor, yakılıyor ve birçok işkence görüyorlardı. Reform Döneminde (1517) sonrası, Katolik Kilisesinin bölünmesiyle bu batıl inanç yeniden canlanmış, dini açıdan dayanıksız kalan insanlar din ötesi güçlerden medet ummaya başlamışlardır. Cadı avcılığı, Ruhbanlar tarafından desteklenmiş ve 300 yıl kadar devam etmiştir.
Neden Kadınlara Cadılık Atfedilerek Düşmanlık Beslendi?
Hepimizin bildiği bir hikaye vardır. Bu dünyaya gelişimizin, hepimizin ortak hikayesi. Havva şeytanın vesvesesiyle yasak meyveyi yiyerek Ademle birlikte cenneten kovulur. Şeytana uymuştur Havva. Ortaçağ'da yaşayan insanlar, kadının erkeğe göre daha zayıf ve bu yüzden şeytana uyup cennetten kovulduğunu, Adem'in de Havva yüzünden birlikte kovulduğu düşüncesi hakimdi.
Kadınların o dönemde yemek yapması, ebe olması, hemşirelik gibi mesleklerle ilgilenmeleri ve bu meslekler gereği bitkiler, şifalı otlarla ilgilenmleri, karışım yapmaları kadınların cadılığa itilecek mesleklerle ilgilendiği düşüncesi,
Erkeklerin güç gösterisi yaparak, kavga ederek sorunlarını çözerken, kadınların daha çok lanet okuyup, beddua ettikleri için cadılığa daha yatkın bir yapıları olduğu düşünülmüştür.
Cadılığın kadınlara atfedilmesine bir örnek olarak Malleus Maleficarum( Cadıların Çekici) adlı romandan bir bölüm bize nedenini anlatmaktadır.
"Kadınların kusurlarından ilki olan akılsızlıklarından ötürü yazgılarına karşı çıkmaya daha eğilimliler; böylece ikinci kusuru olan aşırı tutkuları...
İntikamların büyücülük aracılığıyla almak istiyorlar. Bu nedenledir ki, bu cinsiyete sahip birçokları cadıdır."
Ne yazık ki Ortaçağ'ın karanlık yüzü kadınları her zaman zorlamış, akıl almaz işkencelerle yaşama hakları ellerinden alınarak kötü iftiralara maruz bırakılmışlardır.
Kadınlar Nasıl Aklanırlardı?
Kadınların sorgulama öncesi zindanlara ve kulelere hapsedilirdi. Sorgulama başlamadan önce soyunur ve şeytana ait bir leke olup olmadığı araştırılırdı.
Sorgulamalar üç bölümden oluşurdu.
İyi Niyetli Sorgulama: Hakim tarafından sorulan sorulara cevap verilmesi istenir. Eğer sorulara istenilen cevaplar verilmezse korkutmak amacıyla işkence aleti gösterilerek korkutulur ve ayrıntılı sorgulamaya geçilerek işkence edilirdi. Sorgu ve işkenceler yetersiz kaldığında ise cadı deneyleri devreye girerdi.
Su Deneyi: Sıcak ve soğuk suyla gerçekleştirilen bu deneyde kaynar suya bir nesne atılırdı. Nesneyi alır ve yaralanan eli çabucak iyileşirse suçsuz sayılırdı. Soğuk su deneyinde ise kadınlar elleri ve ayakları bağlanarak suya atılırdı. Eğer suyun yüzeyine çıkarsa cadı olduğuna, suyun yüzeyine çıkmaz boğulup ölürse cadı olmadığı anlaşılır ve suçsuz sayılırdı.
Ateş Deneyi: Yanmış bir nesneyi taşımak ya da ateşte yürümek gibi deneylerle mahkumlar sınanır ve yaraları iyileşirse suçsuz sayılırlardı.
İğne Deneyi: İğne mahkumun vücudundaki bir ben ya da lekeye batırlır acı hissedip hissetmemesine bakılırdı. İnanca göre şeytan ile birlikteliğin göstergesi olan işaretler acı hissi taşımazdı.
Gözyaşı Deneyi: Cadıların ağlamadıklarını düşünen toplum kadının ağlamasını ister ve ağlarsa suçsuz sayılırlardı.
Kantar Deneyi: Cadılar eğer ruhlarını şeytana vermişse hafif olacaklarını ve bu yüzden uçabildiklerini düşünmekteydiler. Kadın kantara konulur ve belirlenen kilogramın altında ise cadı sayılarak ölüm cezasına mahkum edilirlerdi. Kadın kantara konulan denge ile eşit olursa eğer aklanırdı.
KAYNAKÇA:
Yorum Bırakın