Bale rönesans zamanlarında İtalya'da çıkmış bir sahne sanatıdır. Günümüze kadar da değişimler geçirmiş, bir çok ülkede yer edinen, kadın erkek çocuk farketmeden her kesimde ilgi uyandıran bale sanatının bende içindeyim. Uzun yıllardır yaptığım bu meslek hakkında minik bir kaç bilgi verdikten sonra Kalem Gazetesi ile yaptığım röportaja geçeceğim.
Bale dışarıdan çok estetik görünen, bir çoğu kişinin "zayıf kızların ve zayıf erkeklerin" yaptığını düşündüğü, dansçıların sahnede kuğu gibi süzüldüğünü gördüğü veya düşündüğü bir dans çeşidi. Ama bu işin arka planında çok farklı bir dünya var. Prima balerin ve baletlerin çocukluktan başladığı ya da özel okullarda eğitim alan kişilerin yıllarca bedenini disipline ettiği eğittiği bir alan aslında bale. Bedenin kaslarının inanılmaz derecede zorlanarak geliştiği, esnediği bir süreç olmasının yanında mental olarak zorlayıcı da. Bu durumu aslında sporla ilgilenen kişiler de anlayacaktır. Bedeni eğitmek kolay olmadığı gibi zihni de terbiye etmek, pes etmeden bu süreci ilerletmek kolay değil. Bunun yanında ben baleyi biraz da matematiğe benzetirim. Çünkü dışarıdan basit gibi görünen hareketlerin çoğunun bedensel birer formülü var ve bunların hepsini birleştirip bir dans ortaya çıktığı zaman kocaman bir "matematik problemi" ortaya çıkıyor. Ya da bir kaç bilinmeyenli denklem demek de bazılarınızın gözünde daha kolay bir imaj çizebilir diye düşünüyorum. Her harekette bedenin her bir parçasının durması gerektiği bir yer var. Sadece bir kolun önden yana açılması için bile kolun içindeki kasların belli bir şekilde hareket etmesi gerekir. Umarım bale yapmanın sadece kuğu gibi havada süzülmek imajının altında yatan güç, azim, çeviklik ve bunların birleşiminde açığa çıkan zerafeti gözünüzde canlandırabilmişimdir. Şimdi sırada Kalem Gazetesi ile yaptığım röportaj var keyifli okumalar diliyorum.
“HEM KADIN HEM ERKEK BALE YAPABİLİR.”
4-5 yaşlarından beri bale yapan ve şu anda bale eğitimi veren Gizem Gür (25) dans kariyerinin hikayesini Kalem Gazetesi ile paylaştı. Boğaziçi Bale Festivali’nde Çanakkale’yi temsil eden Gür, ayrıca bale ve dans eğitimi ile ilgili doğru bilinen yanlışları aktardı.
KENDİ ALANIMDAN ÇALIŞMALAR YAPMAK İÇİN ÇABALIYORUM
Baleye başlama serüvenini anlatan Gür şunları söyledi, “4-5 yaşlarımdayken bir arkadaşıma eşlik etmek için yollamış annemler beni. Ardından o bırakmış ben devam etmişim. İlk birkaç sene hobi sınıfı gibi oluyor zaten. Ardından MEB programıyla 8 sene seviyeli bale eğitimi aldıktan sonra 19-20 yaşımda mezun oldum. Sonra da kendi dans serüvenim başladı. Şimdi 25 yaşındayım bale ve dans öğretmeniyim, aynı zamanda ÇOMÜ’de sosyoloji son sınıf öğrencisiyim. Çanakkale’de doğdum ve burada yaşamaya devam ediyorum, yaşadığım şehrin kültür sanat faaliyetlerinden yararlanırken aynı zamanda kendi alanımdan çalışmalar yapmak için çabalıyorum”
BİZE BU YAŞIMIZA KADAR “BALEYE SADECE KÜÇÜKKEN BAŞLANILIR”, “BALEYİ SADECE KIZLAR YAPAR” GİBİ KALIPLAR ÖĞRETİLMİŞ AMA İNANIN Kİ ÖYLE DEĞİL
Gizem Gür bale ve dans alanıyla ilgili doğru bilinen yanlışlara da değindi. Öğretmenliğinin bale eğitimi sırasında başladığını belirten Gür sözlerini şöyle sürdürdü, “Okulumuzda eğitimimize dahildi, stajını yapıyorduk. Mezun olduktan sonra da devam etti. 2017-2018 senelerinde bir süre boşluğum oldu. Ardından Esra Yurttut’la tanıştım ve şuan onun okulunda hem bale hem dans eğitmenliğime devam ediyorum. Bize bu yaşımıza kadar “Bale sadece küçükken başlanılır”, “Baleyi sadece kızlar yapar” gibi kalıplar öğretilmiş ama inanın ki öyle değil. Tabi ki prima balerin ya da balet olup sahnelerde profesyonel bale veya dans yapmayı düşünüyorsanız o ayrı, ama onun dışında her yaşta hem kadın hem erkek fark etmeden hem bale hem dans yapılabilir, çünkü amaç sadece bir şeyleri öğrenmek değil bedenide aktif tutmak ve dinç kalmak aynı zamanda. Benim beden farkındalığımın ve öz farkındalığımın eş zamanda bale ve dans sayesinde geliştiğini düşünüyorum’’
SADECE ÇOCUĞU KURSA YAZDIRIP BIRAKMAK YETERLİ DEĞİL
Erken yaşta bale eğitiminin önemine dikkat çeken Gür, ‘’Normalde ben pek çocuklara yakın olduğumu düşünmezdim. Yani onları seviyorum ama onların beni bu kadar sevebileceğini düşünmezdim. Eğitmenliğim sırasında bunu keşfetme fırsatım oldu. Onların dilini anlamak onlarla iletişim kurmayı öğrenmek benim için iyi yanı oldu. Zor yanı da her zaman onlara ulaşmanın (aslında normal olarak) pek mümkün olmaması. Çünkü benim kurduğum iletişimden çok daha fazla parametre var hayatlarında. Aileleri, arkadaşları, belki diğer öğretmenleri gibi. O yüzden her zaman mümkün olmuyor onlara ulaşmak. Bu da beni bir tık zorlayan bir durum. Çocuk istiyorsa eğer onu desteklemek ona sadece okulda değil evde de alan tanımak ve zaman ayırmasını sağlamak, yeri geldiğinde aileninde çocuğuyla çocuğun öğrendikleriyle ilgili karşılıklı paylaşımlarda bulunmalarını önemli buluyorum. Çocuğun içinde heves varsa o hevesi daha da kabartıp belki başka yollara çekecek şey ailenin desteği. Sadece çocuğu kursa yazdırıp bırakmak yeterli değil bana göre” şeklinde konuştu.
PROJELERİMİN DEVAMI GELECEK
Bu yıl İstanbul’da Bosphorus (Boğaziçi) Bale Festivali’ne katılımı ile ilgili de konuşan Gizem Gür sözlerini şöyle noktaladı, “Bir solo birde partnerli iki dans çıkarttık. Birisi modern dans diğeri de neo-klasik kategorisinden. İkisinden de üçüncülük ödülleriyle geri döndük. Onun dışında okulumuzun iki gösterisi oldu bu sene onda da hem eğitmen olarak hem de kendim adına sahnede yer aldım. Umarım bu sahne deneyimleri benim için başlangıç olmuş olur devamı gelir diye düşünüyorum”
senden umutluyum ,başarılı olacaksın.