İlk olarak bu konuyu kısaca ifade etmek istiyorum. Çünkü insan her anında bu durumu yaşayabilir. Nasıl derseniz; bilinçli olarak yaptıkları bilinçsiz, bilinçsiz olarak yaptıkları ise bilinçlidir. Yazının genel hattı bu ifadeye bağlı olarak şekillenecek.
İnsanın bilincini irdeleyerek başlangıç yapabiliriz. İnsan bilinci ne işe yarar? Aslında hayatına yön veren yegane şey olduğunu söyleyerek ifade etmek doğru olacaktır. Çünkü insanın adım attığı her adımda (önemli-önemsiz) bir bilinç durumu söz konusudur. İnsan bunu genel olarak inkar etmektedir. Bunun temel nedeni de işine gelmemesidir. Yapılan en ufak bir eylemde bile bir bilinç durumu söz konusuysa yapılan büyük eylemlerde(kişiye göre değişecektir elbette) “bilinçsizce” yapıldığı ifade edilmesi ne derece makuldur? İnsan kendini ve bilincini aldatmaya meyillidir.
İnsan neden bilincini reddeder ve çoğu zaman da kendi hayatında gelişen her şeyin “bilinçsizce” olduğunu ifade eder? İnsanın iki yüzlülüğüne “hoş geldik” denilen bir durumdur. İnsan yaptığı hataları kabul edebilir fakat yaptığı yanlışları kabul etmeyi geçelim sonuna kadar savunur ve saptırır. Çünkü böyle bir insanın ayakta kalması için birden fazla yüze ihtiyacı vardır. Kendi yüzünün tahrip olduğunun farkında olan insan, asıl yüzüyle karşılaşamaz. Karşılaştığı an hayat onun için sona erer. Kendi hayatının sona ermemesi için hayat-lar söndüren insanın yine kendisidir.
Gerçekten de bazı durumlar(özellikle hepsi değil bazıları) bilinçsizce istemeden ortaya çıkar mı? Buna pek katılamayacağımı ifade etmek isterim. İnsan ne gerçekleştirirse gerçekleştirsin, yüzdesi ne kadar düşük olursa olsun bir bilinç düzeyindedir. Sadece göz ardı etmiştir, önceliği değildir, işine yaramıyordur. Bunu neden böyle düşünüyorum? Aslında bunun temel nedeni bir çığ metaforuna benzetilebilir. Herhangi bir şeyimiz ne olursa olsun bizlere gökten inmez. Bu istersek fikir, düşünce, his, ifade olabilir. Hepsi bir noktaya çarpmaya ihtiyaç duyar. Bunu sesin ortaya çıkışı ile somutlaştırabiliriz. İnsan da bu durumdan farklı değildir.
İnsanın yalana ve aldatmaya uygun yapısı nedeniyle bilincini büyük bir ustalıkla kullanır. Bunu yaparken de bu işlerin en acemisi olduğunu gösterecek şekilde süslemeyi de unutmaz. Onu bu konuda usta yapan bu iki yüzlülüğüdür. Bu davranışın ortaya çıkardığı sonuçları herkesin hayatında yaşadığını biliyorum. Çoğu zamanda da insan burada kurban durumundadır. Karşısında bilinçli bir eylem olmuştur ve bilinçsizce yapıldığı(yanlışı hata diye yutturmak) stratejisine başvurulmuştur. Psikolojik şiddet olarak bu durumu görebiliriz. Şiddetin yön değiştirmeye başladığı günümüzde bu duruma karşı “bilinçli” olmamız gerekiyor.
Bilinçli olmak? Ama nasıl? Kısaca vurgu yapmak gerekirse, bir insanı ne kadar seversek sevelim, önemsersek önemseyelim ve bunun gibi birçok “önemli” faktörü arka plana çekip bir acaba dememiz gerekiyor. Elbette ki çok zor bir durum olduğunu kabul ediyorum. Ama önlem almazsak yara almaya müsait hale geleceğiz, hatta aldığımız yaraların iyileşmesini geçelim daha da genişlemesine müsade etmiş olacağız. O yüzden “bilinçsizlik” adı altındaki bilincin bize dayatılmasına müsade edemeyiz.
İnsanın genel olarak göz ardı ettiği durumlar olmasının birçok nedeni var bunların temel nedenleri duygusal bağlarıdır. Affetme, bağışlama, tolerans, iltimas gibi durumlardan karşıdaki insan güç bulmaktadır hatta bunlarla beslenmeye başlamaktadır. Günümüzde insanlığın en temel sorunu denilebilecek bir konudur bu aynı zamanda. İnsanlar güzel şeyler ile kötü olanları örtebileceğini düşünür oysaki kötü olan örtülerek kaybolmaz sadece ortaya çıkacağı ana kadar köşesine çekilir. Bir gün başka bir kötülük çıktığında ona katılarak ortalığı berbat eder. Kötülüğü iyi bir şeyler örtmek yerine bulunduğu yerde onu yok etmek gerekir. Genel felsefesi bu olanlar ve bunun için mücadele eden insanlar karşısındakini alt edecektir.
Yaşadığımız tüm kötü durumları düşünelim, karşımızdaki farkında olmadığını söyleyerek, aslında öyle yapmak istemediğini söyler çoğu zamanda. Ama yapmıştır da. Bu insan bilinçsiz midir gerçekten? En bilinçli insanın bu minvalde konuşan insan olduğunu düşünürsek hata yapmış sayılmayız. Farkındalığı az olduğu bir tablo düşünsek dahi bir yokluk değil “az” olma söz konusudur. Yani varlık ve yokluk meselesi haline getiren insanlar psikolojik şiddetin en gülüşünü uygulamaya yönelmişlerdir. O yüzden bilinçsiz de olsa bilinç, bilinçlidir.
Yorum Bırakın