Zehirlenmek

Zehirlenmek
  • 3
    0
    0
    0
  • Her ne kadar ilk anda aklımızda metabolik olarak canlansa da bu kavramı diğer açıdan yani mecazen incelemeye başlayalım.

    Zehirlenmek? İnsan ilişkilerinden başlayalım. Birçok açıdan değerlendireceğiz, şimdi ilkinden başlayalım.

    İlk olarak iyi giden bir ikili ilişkiden söz etmeye başlamak istiyorum. Bu durumda olduğumuzu farz edelim, bu durum win-win ilişkisi denilebilecek türden iki taraf açısından gayet olumlu giden bir ilişki çeşididir. Mevcut halde bulunan pozitif çerçeveden dolayı negatif olan her şey uzaktadır bu ikiliye. Aslında “zehirlenmek” olarak açıklamaya başlayacağım kavramın en çok acı vereceği ilişki çeşidi de budur. Niçin en çok acı verendir? Nedeni oldukça basittir ve de o kadar üzücüdür. Çünkü ortada karşılıklı olarak beslenen olumlu bir iletişim döngüsü vardır. Bunu biraz da somutlaştırmaya çalışalım:

    Beyaz bir örtü düşünelim, nokta kadar siyah boya dökülse bile oluşan leke kendini belli eder. Leke her ne kadar ufak olsa da ayırt edicidir. İşte söz konusu ufak kaza bile olsa böylesine net bir şekilde ayırt edilebildiği için büyük bir fark yaratır. İfade etmiş olduğum lekeyi “zehir” olarak kabul edebiliriz. Bir kere zehir bulaşmıştır, küçük olsa da ortadadır, belki de dağılmaya devam edecektir ve daha büyük lekelere sebep olacaktır. Bunu bahsettiğimiz ilk maddeden hareketle, insan ilişkilerinde değerlendirecek olursak insanın zehirle ilk buluşması olarak adlandırabiliriz. Daha önce karşılaşmadığı bir durumu karşısıyla yaşama söz konusudur. Yani zehirlenen ve zehirleyen vardır. Buradan da anlaşılacağı üzere bir mağdur vardır. Madem bu kadar güzel gidiyordu, zehir nereden çıktı? Doğal olarak insan bu soruyu sormak ister. Buna verilebilecek birkaç cevap olabilir:

    1- İnsanın doğası

    2- Belirgin olmayan problemler (görmezden gelme, öncelikler, duygusallık, çıkar gözetmek vb.)

    Aslında bu iki sebepten de idrak edebildiğimiz kadarıyla konu insansa zehirlenmek şüphesiz onun yaşadığı durumlardan biri olarak karşımıza çıkıyor. İlk maddenin bu kadar acıtması da tam olarak yüzleşme, şok vb. gibi durumların “ilk” olmasından kaynaklanmaktadır, bünye daha önce karşılaşmadığı bir durumla yüzleşmektedir.

    Geçelim ikinci maddeye, burada inişli çıkışlı bir ilişki söz konusudur. Dönem dönem iyi giden ve düşüşe geçebilen bir ilişki. Az önceki siyah-beyaz metaforunun burada üst versiyonu geçerlidir. Daha önce ilk maddeyi yaşayıp tecrübe etmiş bir ikili gündemdedir. Büyük şok, inkar, yüzleşme vb. eşikler aşılmıştır. Daha olağan bir şekilde dönemine göre karşılıklı bir zehirleme ve zehirlenme süreci yaşanmaktadır. Danışıklı dövüş olarak bu süreci adlandırabiliriz. Burada zehir bir enstrümandır, zehirleyen başroldür. Önceki maddede olduğu gibi burada da bir mağdur vardır. Sadece süreç içerisinde rolleri değişebilmeleri söz konusudur. Basitçe somutlaştıracak olursak beyaz metaforundan uzaklaşarak bir grileşme durumu göze çarpmaktadır.

    Son olarak odaklanmamız gereken madde zehrin bir enstrümandan öte şiddet aracılığıyla kullanılmasıdır. Burada popüler tabirle toksiklik ön plandadır. Kendini üstün olarak gören taraf diğerine direkt olarak baskıda bulunur. Ona karşı yöneltilen olumlu duyguları, düşünceleri suistimal ederek (zehirlenmek) karşı tarafına zehrini salgılar. Ona verilmiş veya kendi edindiği her duygu, düşüncenin zehirlenmesini yaşamaktadır. (Güç, sevgi, saygı, aşk vb. gibi duyguları tamamen bir baskı unsuru olarak görmektedir.) Burada aslında diğer maddelerde olduğu gibi yine mağdur taraf vardır ama bir detay göze çarpmaktadır, zehirlemekle meşgul olan kişi büyük bir zavallıdır. Neden mi? Maddeleri sıraladıktan sonra biraz da bu nedenleri irdeleyelim.

    Yazıyı “zehirlenmek” kavramı üzerinden vermemin temel nedeni gündelik hayatta bu kavramın büyük bir silah olarak kullanıyor oluşundan kaynaklanıyor. Hangi sebepten doğarsa doğsun, bir insanın duygusunu ve düşüncesini istismar etmek oldukça etik ve ahlak dışı bir durumdur. Nedenli ve nedensiz kazanılan (sevgi, saygı, aşk, ilgi, özveri vb.) duyguları ve kategorize edemeyeceğimiz kadar düşüncenin güzel yanını bir kenara atıp bunların zehirlenmesini yaşamak karakter düşüklüğüne işaret eder. Ancak zayıf karakterler kendisine sağlanan şeylerin suistimalinde bulunur.

    Genel olarak toparlayacak olursam, bu kısmı kamu spotu olarak addediyorum, suistimal edilecek şeyler herhangi bir duygu ve düşünce değildir. Zehre bulaşan ve zehirlemeyi huy edinmiş birey karşısında her zaman mağdur edeceği kişiyi bulamayabilir, kendisi mağdur duruma düşebilir. Neticede ortada bir zehir varsa panzehir de mümkündür.

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.