Neden bu kadar öfkeli olduğunu merak ettiğim için değil, öfkeyi en çarpıcı şekilde anlatabildiği için okuyorum Thomas Bernhard’ı.
Onun insanları umuda değil çileye yolculuk eder, bardağın dolu tarafından bakmak gibi bir çabaları olmaz. Elindeki olanaklarla ilerlemez, sadece mutsuzluğa sürüklenir. Hayattan fazlasını beklemez, çünkü hayat aslında yoktur, ölüm vardır.
Karanlıktır, kasvetlidir kitapları. Kurgu ve diyalog yoktur, uzun düşünceleri olan biri vardır. Düşünceler ise çıkmazlarla, acımasız eleştirilerle doludur. Hatta kitabın konusundan başka yerlere uzanan söylemlere bile dönüşür. Ara cümlelerle doldurulmuş tek bir paragrafın verdiği yoğunluk hissi zaten sonunu göremediğiniz bir yokuştur. Bu yüzden de cümleleri okurken o noktaya ulaşmaya çalışırsınız.
Bunlara rağmen düzyazı örneklerini elinizden bırakamazsınız. Özenli dikkatinizi verdiğinizde aklınızda uyanan düşünceler kadar hızlı olur ve durmaz. Kitabın kapağını kapatıp bir yere koysanız bile kendinizi bulmanız zaman alabilir. İnsana insanın deliliğini gösterir, bir bardak soğuk su etkisinden daha fazlasını yüzünüze çarpar.
Savunduğu bir ideoloji, sözcüsü olduğu bir kesim de yok. Ben sadece her şeye bir öfke ve özellikle de Avusturya’nın toplumsal ve düşünsel hayatına karşı bir eleştiriler yumağı görüyorum. Bu yumak ise Bernhard’a göre çözümlenemez bir düğümden başka bir şey değil. Doğrusu çevresinden ve okurlardan alacağı tepkiyi ve dışlanmayı umursamadan nefretini kağıda dökmesi büyük bir cesaret ve başarı örneği.
Edebiyat dünyasında korkusuzluğuyla bilindiği halde, aslında bir korkak değil mi Bernhard? Ölümden ve ölümlü olmamızdan duyduğu korkuyu ve bir gün bu dünyadan ayrılmamızı neredeyse her temayla içselleştirmesi beni bu görüşe itiyor doğrusu.
Yazar ve eserleri hakkında dediklerim sizlerde ilgi uyandırdıysa bunu değerlendirip kütüphanenize Thomas Bernhard’ı eklemelisiniz. Sıradanlıktan kurtulmak isteyenler vardır mutlaka aranızda.
Romanları okumadan önce otobiyografik beşlemeyi öncelik sırasına alabilirsiniz. Kendisi ve yaşadıklarını anlatıyor ve deneme türünde kaleme aldığı eserler bunlar. Çocukluğundan başlıyor aldığı yaralar… Hayata karşı acımasız ve umutsuz bakışının nedenlerini anlamak için bir başlangıç olabilirler. Yazarla ilgili okuduğum birçok yazıda bu beşlemeyi es geçmeyi önermişler, ama katılmadığım bir okuma şekli bu. Bazı yazarlarda –hepsinde değil- önce otobiyografiyi okumak daha etkili bir edebiyat yolculuğu sunuyor bence. Thomas Bernhard da o yazarlardan biri.
Onun temaları ''intihar, yalnızlık, ölüm, delilik'' ve bunların bir rengi olsa siyah ya da gri olur galiba. İşlediği konulara göre mutsuz görünümlü bir insan bekliyorsunuz, ama verdiği pozlara baktığımızda olağanüstü fotojenik ve harika biri :) Değişik bir durum...
Otobiyografik Beşleme (Neden, Kiler, Nefes, Soğuk, Çocuk) ve Tanıtım Bültenleri /Sel Yayıncılık
1- NEDEN (Bir Değini)
Thomas Bernhard otobiyografik beşlemesinin ilk kitabı Neden - Bir Değini'de orta ve lise öğrenim döneminde yaşadıklarını son derece çarpıcı bir biçimde yansıtıyor. Doğal güzellikleri faşist ve Katolik yapısıyla gölgelenen Salzburg'da yetişen bir gencin ruhen kötürümleşmesi yalnızca bombardımanlara ve savaşın yıkıcı etkilerine bağlı değildir. Önce Nasyonal Sosyalizmin, sonra Katolikliğin çarkları arasında öğütülen şey, körpe zihinlerin yaratıcılığıdır ve bu karanlık içinde intihar daima cazip bir kurtuluş kaynağıdır.
Bernhard, kendi yaşanmışlıklarından damıttığı eserinde, her zamanki sert, eleştirel üslubu ve derinlikli sorgulamalarıyla baskı ve disiplinin, aile ve eğitimin körelticiliğine ışık tutarken aynı zamanda da bir karşı çıkış, bir direniş destanı yaratmayı başarıyor…
2- KİLER (Bir Kaçış)
Thomas Bernhard otobiyografik beşlemesinin ikinci kitabı Kiler - Bir Kaçış'ta, önünde uzanan yolu reddedişinin hikayesini anlatıyor bu kez. Kendisinden çok şey beklenen, geleceği parlak lise öğrencisinin yalnızca iki seçeneği vardır: ya tüm arzularına ve hayallerine aykırı bu küçük burjuva eğitim sistemine katlanmaya çalışıp en sonunda intihar edecek, ya da tüm beklentileri boşa çıkararak tam ters yöne gidecektir. Bir sabah okula giderken aniden gerisin geriye döner ve yoksul mahallesindeki bir bakkalda çıraklık yapmaya başlar. Şekillendirilmeyi, yetiştirilmeyi reddedişin, kendi yolunu seçme mücadelesinin hikayesi.
Bu eserinde Bernhard, büyük bir yazar olmanın taşlarının nasıl döşendiğine dair ipuçlarını vermeye başlıyor. Dedesinden öğrendiği teori ve felsefe bilgisine, çıraklık yaparken edindiği yaşam tecrübesinin eklenmesiyle dünyasının nasıl bir renklilik ve çeşitlilik kazandığını görüyoruz…
3- NEFES (Bir Karar)
Thomas Bernhard hayatının dönüm noktalarını sakınmasızca açtığı otobiyografik beşlemesinin üçüncü kitabı Nefes – Bir Karar’da, yine önemli bir kesite tanık ediyor okuru. Adeta ölümüne çalıştığı Kiler’den ağır bir hastalık nedeniyle kopmak zorunda kalan genç Thomas kendini, bütün entelektüel gelişimini borçlu olduğu dedesinin yatırıldığı hastanede bir ölüm koğuşunda bulur. Hayatının son demlerini yaşayanlar ve ümitsiz vakalar arasında, hem kendisinin hem de ailesinde tek iletişim kurabildiği insanın ölümünü çaresizce beklemek onda onulmaz yaralar açmıştır. Psikolojik çöküntü ve fiziksel ağrılarla boğuşmak, bir süre sonra varoluşuna ve geleceğine dair fikirlerinde yepyeni değişimleri getirecektir.
Bernhard yaşadığı ağır deneyimin yarattığı travmaları ve korkuları samimiyetle paylaşırken, okuru da bu büyük yazarın gelişim evrelerini sorgulamaya itiyor.
4- SOĞUK (Bir Soyutlama)
Thomas Bernhard hayatının en karanlık, en kısıtlayıcı ve kurucu dönemlerine tanık etmeye devam ediyor okuru. İkinci Dünya Savaşı sonrasının baskıcı ve boğucu atmosferinde verem gibi ölümcül bir hastalıkla boğuşmak, hem kendini hem de toplumu sorgulatan bir deneyim haline dönüşmüştür. Bernhard son derece ilkel koşullarda, toplumun çeşitli kesimlerinden insanlarla birlikte ölümü beklerken, doktorların ve onların hem bilgisiz hem duygusuz yaklaşımlarının, yanlış teşhis ve tedavilerinin kendinde her anlamda yarattığı hasara karşı koyabilme gücünü yine kendinden alacaktır. Azim ve kararlılıktan ziyade doktorlarda simgeleştirdiği toplumsal tiksinti ve nefretle beslenen, çelişkili bir ruh halidir onunki. Yine de kendini iyileştirme, kendini kurma ve yeniden yaratabilme; genç, hasta ve yalnız Thomas'ı, Thomas Bernhard yapan en önemli adım olacaktır.
5- ÇOCUK
Thomas Bernhard otobiyografik beşlemesinin son kitabı olan Çocuk'ta bizi hikâyenin en başına, çocukluk dönemine geri gönderiyor. Talihsiz annesinin umarsız öfkesi, büyükbabasının resmi eğitime ve eğitimli cahillere düşmanlığı, ailenin yoksulluk içinde oradan oraya savrulması küçük Thomas'ın kişiliğine yön verirken, Almanya ve Avusturya'da Nazizmin yükselişi de toplumun bütününü karanlığa doğru sürüklemeye başlamıştır.
Bernhard zamanların ve olayların iç içe geçtiği bu çarpıcı anlatısında, kendisini de içine alan felaketi ve dönemin atmosferini kâh çocuk, kâh yetişkin gözüyle okurun zihninde ustalıkla canlandırırken, geleceğin yazarının ilk pırıltılarını, aykırılığının kökenlerini ve edebi dehasını şekillendiren başlangıç unsurlarını da gözler önüne seriyor.
DİĞER ESERLERİ
Romanlarından ''Sarsıntı'' ve ''Kireç Ocağı''nı okudum. Deneme tadında ilerliyor. Söylemler ve monologlar kurgudan (çok sistemli bir kurgu da yok) kopuyor ve bahsedilen konu dallanıp budaklanıyor. Belirsizliklerin zirvesinde yoğun bir okuma serüveni bekliyor sizi. İki kitabı da sevdim. Diğer eserlerinden birçoğu da kütüphanemde bulunuyor.
- Yapı Kredi Yayınları
-Odun Kesmek
-Bitik Adam
-Eski Ustalar
-Ses Taklitçisi
-Yok Etme
-Don
-Beton
-Yürümek – Evet
-Ödüllerim
-Düzelti
-Amras – Watten
-Goethe Öleyazıyor
-Ungenach
-Kireç Ocağı
-Ucuzayiyenler
-Hakikatin İzinde
-Sarsıntı
-Boris İçin Bir Şölen – Av Meclisi – Minetti. Sanatçının Yaşlı Bir Adam Olarak Portresi – Oyunlar
Yayınevinin basım tarihlerine göre düzenlenmiştir.
- Karışık Yayınevleri
-Ayın Demiri Altında (Kırmızı Kedi Yayınları)
-İmmanuel Kant (De Ki Basım Yayım Ltd.Şti.)
-Olaylar (Babil Yayınları (Erzurum))
-Wittgenstein’ın Yeğeni (Metis Yayınları)
Kaynak
Yorum Bırakın