İnsanlık tarihi sınıf çatışmalarının tarihidir der Marx, bu çatışmaların arasında hiç gündemden düşmeyen bir çatışma türü daha bulunmaktadır: Irkçılık. Bu yazımda ırk kavramının nasıl ortaya çıktığını ve çeşitli yansımalarını anlatacağım.
Dünya üzerinde yaşayan canlıların daha ayrıntılı incelenmesi ve aralarındaki akrabalık derecelerini ortaya çıkarmak için Taksonomi adını verdiğimiz bir sistem kullanırız. Taksonomi sayesinde canlıların türü, cinsi, familyası ve giderek genişleyen biçimde yaşam ağacındaki yeri ortaya çıkar.
Ancak sınıflandırma insana geldiğinde işler biraz karışır. Günümüzde yaşayan tüm insanların türü Spiens (zeki), cinsi Homo (insan) ve oymağı da Hominin’dir. Tarihte başka insan türleri de yaşamış (Homo Erectus, Homo Rudolfensis, Homo Neanderthalensis…) ancak günümüze kadar sadece Zeki İnsan yani Homo Sapiens kalmıştır (Genlerimizde diğer insan türlerinden de izler olduğu yapılan araştırmalarla desteklenmektedir, örneğin Neanderthal genlerini bir kısmımız taşıyoruz). Yani günümüzdeki insanları alt türlere ayıramıyoruz çünkü yaşayan tek bir insan türü mevcut.
Günümüzde tek bir insan türünün yaşadığını söylemiştim ancak dış görünüş açısından insanlar arasında büyük farklılıklar bulunmaktadır. Örneğin Afrika’da yerel bir kabilede evrimsel açıdan uyumlu olabilecek şekilde iklimin etkisiyle siyah derili bir çocuk dünyaya gelirken kutuplarda insanların yaşadığı bölgelerde yine aynı nedenlerle beyaz tenli bir çocuk dünyaya gelmektedir.
Bu farklılıklar insanların pek de bilimsel olmayan bir sınıflama sistemi üretmesine neden oldu. Takvimler 19. Yüzyılın ilk yarısını gösterdiğinde Amerika’da Philadelphia’da ünlü bir doktor farklı bir uğraş veriyordu. Samuel Morton ismindeki bu doktor kafatasları toplayıp bu kafataslarının içini biber taneleriyle dolduruyor sonra da boşaltıp hacmini hesaplıyordu. Aslında bu doktordan önce yakından tanıdığımız bir kişi insanları ten renklerine göre sınıflara ayırmıştı bile. Bu kişi büyük Alman filozof Immanuel Kant’tır. Kant’a göre insanlar Beyazlar, Siyahlar, Hintliler ve Kalmuklar’dan oluşuyordu. Bu anlamda Almanya’da Kant ırk kavramının tartışıldığını söyleyebiliriz.
Şimdi Morton’a geri dönelim. Morton günümüzde bilimsel anlamda ‘’ırkçılığın’’ babası olarak tanınıyor. Morton da aynı Kant gibi insanları sınıflara ayırmıştı ancak onun sisteminde beş sınıf bulunuyordu. Ona göre beyazlar en zeki sınıf, onları Asyalılar izliyor Güney Asyalılar ve Amerika yerlileri şeklinde devam ediyordu. Sıralamanın en altında ise Etiyopyalılar bulunmaktaydı. Morton daha önce bahsettiğim gibi sınıflandırmayı topladığı kafataslarına göre yapıyor, bu sistemde zekanın ölçüm birimi ise ‘’biber taneleriydi’’.
Tabula Rasa (insan zihni doğuştan boş levhadır) fikrine sahip olan önemli Aydınlanma düşünürlerinden John Locke’un ise ırkla ilgili düşünceleri pek de iç açıcı değildir. Locke ‘’Zenciler insan değildir’’ diyen bir çocuğa herhangi bir cevap verememekten yakınmış ve Afrika’da bazı kabilelerde kadınların Mandril maymunlarından hamile kaldıklarını sık sık vurgulamıştır.
Bugün yerleşik olarak kullandığımız ırk kavramı insanların daha çok renk esasına, geldikleri yerlere ve diğer özellikler göre kabaca ayrılmasından sonra kullanılmaya başlanmıştır. Ama biz bugün biliyoruz ki ırk kavramının bilimsel temeli bulunmamaktadır.
Bilimle Kalın…
Kaynaklar ve İleri Okuma
Bernasconi, R. (2015) Irk kavramını kim icat etti? İstanbul: Metis.
Kolbert, E. (2018) Dış görünüş. National Geographic Nisan 2018 Sayısı.
Wood, B. (2015) İnsan evrimi. Nursu Örge (Çev.) Dost Kitabevi.
Kaleminize sağlık 💐