"Ben kimim?" diye düşündü. Eğer buradaysam bir amacım olmalı; yoksa çok yazık olmaz mıydı! Bu soru hep aklında, sanki onunla doğmuş onunla ölecek gibi. Ruhu bunun üzerine işlenmiş gibi ne kadar onu atmaya çalışsa da ilmek ilmek işlenmiş ruhuna. Ruhunun hamuru bu soru... Bazen zihni o kadar oyun oynuyor ki zaman ve mekân mefhumunu yitiriyordu. Daha dün ne yaşadığını hatırlamakta zorlanırken uzak geçmişteki bir olay sanki dün yaşamışçasına tazeliğini koruyordu. Böyle zamanlarda aptal gibi oluyordu. Ne yapacağını bilemiyordu. Üzülse mi sevinse mi... Hem bir anlığına eskisi gibi hissedebilmenin ne güzel olduğunu anımsamıştı hem de bir daha o şekilde hissedemeyecek olmanın acısını yaşıyordu. Böyle zamanlar da "ben kimim?" sorusu içindeki tüm sesleri bastırmak adına şiddetini artırarak kendine görünür bir yer elde etmek istiyordu. Bilmiyordu ki kendisi her zaman görünürdü ya da sadece kendisiyle oyun oynamak istiyordu; çaresizliğini yüzüne vurmak istercesine. İşte o zaman kendisiyle en büyük savaşı veriyordu, içi içi tam bir kaos ortamıydı. Kontrolü eline almak istiyor, hepsine susmasını söylemek istiyor ama yapamıyordu. Çünkü yorgundu bitmişti ve çaresizdi. Kendi kendisini zehirliyordu. Bunun farkındaydı ve o anlarda sinirini bir şeylere zarar vererek atmak istiyordu. Öfke ellerinde somut bir varlıkmışçasına, hedefini vurmak isteyen bir silah gibi kullanılmaya hazır bekliyordu. Aslında en çok da kendi içindeki bir şeyleri öldürmek istiyordu. Asıl zarar vermek istediği kendi parçasıydı belki bütünü de olabilirdi emin olamıyordu. Kontrolünü kaybetmemiş bir parçası ona sakin kalmasını söylüyordu ama onu da dinlemek istemiyordu çünkü aynı şeyleri yaşamaktan sıkılmıştı. Sadece sessizlik istiyordu ölüm gibi sessiz olmak. İşte o zaman kafasında dönen "ben kimim?" sorusu yerini başka bir cümleye bırakıyordu "ben yok olmak istiyorum." Evet tüm istediği buydu aslında hiç var olmamış olmak, kulağa ne kadar da güzel geliyordu. Ne bir acı ne bir üzüntü ne bir korku olacaktı. Fakat hiçbir cevaptan tatmin olmayan benliği yeni bir sorgulamayla gelmişti: "hiç var olmamış olsaydın yok olmanın ne demek olduğunu bilemeyecektin o yüzden bu isteğini var olmana borçlusun!" Afallamıştı, ne düşüneceğini bilemedi bir anlığına. O kadar yorgundu ki bu gelen yeni düşüncenin oluşturduğu şaşkınlık halinden faydalanıp kendisini yatağa attı ve sadece uyumak istedi, kendisinden kaçıp gitmek istedi. Az önceki haline göre şimdi ölü gibi hissediyordu aslında daha doğrusu ruhu bedenini terk etmiş gibi hissediyordu çünkü ölü olsa hiçbir şey hissedemezdi dimi en azından hissetmemesi gerektiğini düşündü. "Keşke" dedi. "Keşke, hep böyle kalsam." Ama biliyordu ki bu isteği kısa bir zaman için mümkündü maalesef. O kısa zamanın tadını çıkarıp kendisini uykunun, kimi zamanı huzursuz olsa da, o anlık huzurlu kollarına bıraktı...
Yorum Bırakın