Jüpiter Satürn Kavuşumları ve Devrimler

Jüpiter Satürn Kavuşumları ve Devrimler
  • 1
    0
    0
    0
  • Astrolojide zamanı anlatan Satürn ile gelişmeyi, büyümeyi anlatan Jüpiter, zamanı işaretleyiciler olarak her yirmi senede bir kavuşurlar; bu kavuşuma astrolojide “Sahipkıran” demiş eski astrologlar. Fakat bu iki büyük toplumsal gezegen, aynı zamanda her iki yüz senede bir de farklı elementlerde kavuşumlarını gerçekleştirir; bu da işte bir nevi çağ başlatıp çağ açar diyebiliriz. Bu kavuşumların gerçekleştiği dereceler; bir tutulma ya da önemli bir transit gezegen geçişi ile tetiklendiğinde ise büyük olaylar gerçekleşir. Örnek olarak;

    18 Aralık 1603 yılında Yay burcunda gerçekleşen ve ateş elementi dönemini başlatan kavuşuma bakalım: Bilimsel devrim. Francis Bacon ile başladığını söylesek çok ya yanlış olmayacak ampirik bakış açısı ile tam da ateş elementinin temsil ettiği deneyimlere ve deneylerle kanıtlanmış bilgiye odaklandığımız dönemlere denk geliyor bu süreç. Bir önceki 200 senelik süreçte hakim olan su elementlerindeki Jüpiter-Satürn kavuşumlarında olduğu ve su elementinin temsil ettiği sezgiye dayalı ya da skolastik, mistik bakış açısıyla değil; deneyime dayalı bilginin kabul görmeye başladığı dönemler. Artık bu dönemden sonra bilgi, daha olasılıkla dahilinde, yanlışlanabilir ve revizyona dayalı; ateş elementi gibi sürekli gelişimi yayılma ve hareket halinde olacak.

    Bu dönemde Galileo bir dizi astronomik keşfi ve gözlemiyle eski yargıları yıkacak ve artık Aristotales ve Ptolemy modelleri terk edilecekti. Kepler, 1604 yılında, hemen bu kavuşum sonrasında, “Astronomiae Pars Optica”yı yayınlayacaktı. Sonra Newton’a bakalım; Yay burcundaki büyük çağı ve 200 yıllık süreci başlatan kavuşumun hemen 20 sene sonrasında gerçekleşen son su elementi kavuşumu Balık burcunda 1643 yılında olacak ve Newton da tam bu yıl doğacaktı. Newton’un haritasında su ve toprak elementi ağırlıklı ve kendisi fizik ve bilime yaptığı katkılarla birlikte su elemetinin temsil ettiği konular olan mistisizm, okültüzm gibi konularda yaptığı çalışmalarıyla da ünlü malum. Fakat Newton ile birlikte bilim alanında bir devrim yaşandığı tartışma götürmez de bir gerçek o dönem için. Tüm bunlarla birlikte, elektrik, manyetizma gibi birçok alanda da yaıpılan buluşlar ve yaşanan gelişmeler bu ateş elementi dönemine denk geliyor. Aslında sanayi makinelerinin ilk keşfedilmeye başlandığı tarihlerde bu dönemin sonlarına rastlayacak ama sanayi devriminin gerçekleşmesi için 1802 yılında bir toprak elementi olan Başak burcundaki kavuşumun gerçekleşmesi gerekecekti.

    Tam olarak üretimi, verimi, pratikliği, pragmatizmi, maddeyi anlatan toprak elementindeki bu Jüpiter- Satürn kavuşumu ile birlikte “Sanayi Devrimi”ne geçiyoruz. Maddi ilerleme, verimlilik ve üretkenlik, para, toprak elde etme bu 200 yıllık döneme damgasını vuracak; kapitalizm istikrarlı bir şekilde yayılacak ve topraklar sömürülecek, ekonomi giderek her şeyin, her değerin önüne geçmeye bu dönemde başlayacak. Tarım, tekstil dahil her alanda değişimler yaşanacak. Başak burcunun yöneticisi astrolojide Merkür’dür ve Merkür, ticareti, ithalat ve ihracatı, ulaşımı, makineleri, nakliyeyi de anlatır. Vikipedi’de 1806 yılında Meksika’dan tam da bu dönemde Amerika’ya getirilen bir pamuk tohumu türünün, bugün hala tekstil sanayisinde üretilen pamuğun yüzde doksanını oluşturduğu yazıyordu mesela. Ve yine buharlı makineler, tezgahlar, yine bu dönemde patenti alınan portland çimentosu gibi bugün hala çokça kullandığımız birçok şey bu 200 yıllık süreçte giderek dünyaya yayıldı. Tarımdaki gelişmeler, bir dizi isyana da sebep olacaktı çünkü; tarım da hayvancılık da çiftçilik de bu dönemden başlayarak ticarileşti. Küçük, büyük endüstriler kuruldu; topraklar sömürüldü, hammadde ithalat ve ihracatı arttı ve bir tüketim dönemi aldı başını gitti. Peki ya sonra?

    Tam da 1 Ocak 1981 tarihinde Terazi burcunda kavuşan Jüpiter ve Satürn bu kez 200 yıllık bir hava sürecinin başladığına işaret ediyordu. 2000 senesinde toprak elementindeki Boğa burcunda gerçekleşen son toprak elementi minör Jüpiter - Satürn kavuşumu, 200 yıllık toprak elementi sürecini kapattı. En ise 21 Aralık 2021’de yine bir hava elementi olan Kova burcunun 0°’de bir kavuşum yaşadık. 1980’li yıllara dönüp baktığımızda, tam da bilimsel-teknolojik ya da teknolojik dediğimiz bir dönemi başlattığını görebiliyoruz. Öncü nitelikteki Terazi kavuşumu ile açılan hava elementinin 200 yıllık dönemi, daha objektif, bilimsel, teknolojik, zihinsel ve algısal bir döneme ve geleceğe işaret ediyor. Artık toprak elementinden farklı olarak elle tutulup üretilen ve maddi olarak tüketilen bir üretimden değil; tıpkı hava elementinin temsil ettiği gibi elimizle tutamadığımız, gözümüzle göremediğimiz ama zihnimizle kullandığımız metalar tasarlayıp üretiyor ve tüketiyoruz. İklimle ilgili konular, küresel ısınma, hava olaylarındaki major değişiklikler hep 1981 yılındaki bu kavuşumdan sonra dikkatimizi daha çok çekmeye başlayıp konuşulur oldu. Dünyayı da maddi, somut üretim yapan ya da toprak sahibi zenginler ya da şirketlerden ziyade giderek teknolojik, bilişsel, yapay zeka ve makine öğrenmesi gibi alanlarda çalışan ve üretim yapan firmalar ve şirketler yönetiyor. Uzay ile ilgili çalışmalar, Mars’ta yaşam ile ilgili konular en büyük ilgi alanlarından biri haline gelmeye başladı. Topraktan üretilen enerji yerine yenilenebilir enerjileri konuşuyoruz. İnternete ilk bağlandığımız zamanlarda bilgisayardan gelen sesi hatırlayın; oysa şimdi wifi ağlarından ve hatta nesnelerin internetinden bahsediyoruz. Bunların hepsi hava elementinin temsil ettiği konular ile bağlantılı gelişmeler.

    Bir sonraki 200 yıllık süreci ise 21 Aralık 2159 yılında 7 derecede gerçekleşecek olan Akrep burcundaki kavuşum başlatacak ve su elementi dönemini açacak. Geçmişe baktığım da ise şunu gördüm; tam da 7° Akrep burcundaki bir önceki Jüpiter - Satürn büyük kavuşumu 25 Ekim 1365 yılında olmuş; bu dönem yine Avrupa’da veba salgınlarının yaşandığı dönemlere işaret etmekle birlikte; su elementinde gerçekleşeceği için tekrar din ile ilgili gelişmelere de işaret edebilir. O zamana gelene kadar bizi daha çok Black Mirror ya da The Peripheral dizilerinde resmedildiği gibi bir dünyanın bekleyip beklemediğini kim bilebilir?


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.