Düşük Bütçeli Mini GAP Turu

Düşük Bütçeli Mini GAP Turu
  • 1
    0
    0
    0
  • Uzuuun bir sürenin ardından yeniden helloooo. Yeniden yazacak motivasyonu bulmuş bulunmaktayım. Biriken gezileri yeniden eskiye doğru adım adım yazacağım. Kendime ve size söz veriyorum. Bu yazının diğer bir motivasyon kaynağı olan tatil detaylarını soran arkadaşlarıma da bir teşekkür borçluyuz hepsine tek tek anlatmaya üşenmemin de bu yazıyı oluşturmama etkisi yok sayılamaz. 

    Ulaşım Konusu

    Biz giderken tren dönüşte uçak tercih ettik. Uçak bileti için firmaların yaptığı indirimleri kovalayarak İstanbul - Mardin uçuşunu 300 TL'ye satın aldık. Bu gezinin planlamasındaki büyük etkenlerden biri bu. 300 liraya otobüs bileti alamıyoruz, uçak bileti bulmuşuz tabi ki gideceğiz. Bir de şu konu var geçen sene bir dönem vardı hatırlıyor musunuz herkes Diyarbakır'daydı bir sürü etkinlik konser olmuştu, ben de gerçekten Diyarbakır'da ne var merakı oluşturdu. Ulaşıma geri dönüyorum. (Kafamın içindeki gibi zaplaya zaplaya konuşmam umarım beyninizi yakmaz.) Tren yolculuğuna gelelim. Tren için de TCDD'nin uygulamasından 1 ay önceden açılan Doğu Ekspresi gibi Kurtalan Ekspres seferleri var örtülü kuşetli 4 kişilik oda, yataklı iki kişilik oda demek. Yataklıyı daha önce Eskişehir - İzmir arası deneyimlemiştim o bir tık daha konforlu ancak vagon boyutu olarak bir fark yok. 4 kişilik vagonda iki kişi tüm biletleri satın alarak kalabilirsiniz. Burada bir püf nokta alacağınız ekstra biletlerin hepsini yetişkin almanız gerekli, biletleri kontrol eden görevli düzelttiriyor yoksa. Bu vagonu pikesiz ve çarşafsız teslim alıyoruz bilet kontrolü tamamlandıktan sonra çarşaf, yastık, pike teslim alınıyor. Pike başta gözümü korkutmuştu mağlum aralık ayı üşütür mü oda sıcaklığı kapının üstündeki kısımdan ayarlanabiliyor. Ben bile üşümedim siz de üşümezsiniz. Vagonu tabi ki ışıklandırdık ve sunumladık biliyorsunuz ki bu trenlerin olmazsa olmazı bu. (bir de ekoseli pjama konusu var onu da hallettik)  

     

    Yolculuk esnasında acıkırsanız restoran vagonu gibi bir kısmı var, benim önerimse oradan bişi yemeyin kocaman bir ekmek içerisine örneğin tavuk söylediniz tek bir şiş koyuyolar biraz boş yani sandviçlerin içi paketli gıda, içecekleri buradan almak mantıklı ama çok pahalı değil ama ucuz da denemez ama günümüz koşullarındaki pahalılık algısı hepimizi tokatladığından sizin farklı yorumlarınız olabilir bu konuda. Odada bir adet priz var çok kullanışlı bir yerde değil, powerbankleri fulleyin aşkolar. 23 saatlik bir yolculukmuş sanırım 4-5 saat civarı bir rötar yaptı, tren yolculuğu yaptıysanız gecikeceğini biliyorsunuzdur anın tadını çıkarmaya bakın ne acelemiz var sonuçta. 

    Trenin geçtiği güzel yerlerden burada bahsetmek doğru olacak sanırım Malatya'dan geçerken Fırat ile Kuşsarayı durakları arasında bir köprüden geçiyorsunuz, tren bir köprüden geçiyor böyle bir şey beklemiyordum baya şaşırmıştım. biz geçtiğimiz sıralarda saat 6 falandı TCDD'nin sitesine göre saat 4.30larda orada olması bekleniyor o yüzden siz konuma bakarak bekleyin saate uygun olmayacak muhtemelen. VEEE KESİNLİKLE GÜN DOĞUMU İÇİN UYANIN. Alarm mı kurarsınız naparsınız bilmem ama gün doğumu ve trenin gidişini izlemek gerçekten özel bir deneyim. Gün doğumundan sonra Elazığ'ın Sivrice ilçesinden geçerken bir gölün yanından gidiyorsunuz. Bu vagonun içinden değil koridor tarafından izlenebiliyor Ankara'dan Diyarbakır'a gidiş yolculuğunda. 

    Uçak ve araç kiralama ile ilgili konulara zamanı geldiğinde anlatmak istediğime karar verdim. Kronolojik akıştan hoşlanıyorum evet başak burcuyum.

    Diyarbakır

    Size paket olarak bir diyarbakır başlığı atıyorum ve genel konulardan bahsediyorum. Gardan merkeze taksiyle gidlir. 30 TL falan tuttu. (2022 Aralık tarih atıyorum ki bir sene sonra yuuuh ne ucuzmuş diyebilelim) Diyarbakır Merkezi tamamen surun içinde bir alan. Ayrı ayrı kapılar ve burçlar isimlendirilmiş. (Burç o kale gibi kısımlara deniyor) Otellerin hepsi bir cadde üzerinde oradan rezervasyon yaparak halledilebilir. Oradan her yere yürüyerek ulaşabilirsiniz. Suriçi her yer birbirine yürünebilir mesafede. 

    Tarihi Hasanpaşa Hanı

    Otele yerleştik kahvaltı saatinde varacağımızı düşünürken brunch saatinde oradayız olsun ne acelemiz var diyoruz. (Kış olduğu için gün batmayaydı iyiydi erkenden) Kahvaltıda kaç çeşit var gerçekten sayamadım. Kahvaltının çoğu soğuk meze kıvamında ancak benim kahvaltıdaki olmazsa olmazım peynirdir ve hatımda ilk defa dışarıda bir kahvaltıcıda yiyebildiğim 5-6 çeşit kokusu beni rahatsız etmeyen peynirin olduğu bir masadaydım. Abartılı ziyan olacak reçeller yoktı salatalık ve domates mevsimi olmamasına rağmen güzeldi gerçekten dışarıda ettiğim en iyi kahvaltılardan biriydi. 

    Tarihi Hasanpaşa Hanı Kahvaltısı

    Diyarbakır Ulu Cami

    Şöyle hap bilgi vereyim merak edenler açıp okusun 1500 yıllık bir yer önce kilise olarak inaş edilmiş 600lü yıllarda 1090 yılında cami olarak açılmış. bu kadar eski bir yer nasıl bu kadar güzel ve ayakta oluşuna şaşırarak başlıyoruz. Bir mimar olarak en çok etkilendiğim camilerden. Avlusu yerel taş kullanımı (napacaklardı 500 yılında o da ayrı bir konu) sütunlardaki işçilikler her detayından ayrı etkilendim. Size de etkilenmeniz için aşağı birkaç fotoğraf bırakıyorum.

    Bir de aklıma bir konu takıldı. Kiliseden dönüştürülen bir cami olmasına rağmen içerideki halılar nasıl düz? biliyorsunuz kiliseler doğu batı aksında inşa edilir. Camiler ise kıble yönümde???  Evet o minareyi öyle çıkmasalarmış olmaz mıymış hep birlikte onu düşünüyoruz.

    Diyarbakır'da Nereye Gidilmez?

    Ulu Cami'nin arkasında şair evleri var. O kısım için arkasına geçebilirsiniz. biz giremedi biri restorasyon da diğeri de kapanmıştı. Ancak onların arkasında Meryem Ana Süryani Kilisesi'ne gitmek için gireceğiniz ara yollara gidilmez. Hava kararmaya yaklaşırken ve arka sokaklardeyken insan kendini pek güvende hiseetmiyor. Öyle yolu buluruz diye girince her yer çıkmaz sokak insanın içi biraz kararıyor açıkçası. Oradan çıkıp Ulu Cami'nin bulunduğu Ana Cadde'ye çıkınca derin bir nefes alındı.

    Dört Ayaklı Minare

    Yani Ulu Cami'de eleştirdiğimizin aynısı bir minare. Dört tane ayağı var gerçekten ayaklar kaidesi hariç benimle aynı boyda. (yani 1.70 falan) Resim kötü bir ışıkta çekildiğinden iki piksel çıkmış gözünüzü kanattığım için özür dilerim az sonra Surp Giragos Ermeni Kilisesi'nde telafi edeceğim.

    Surp Giragos Ermeni Kilisesi

    Diyarbakır'da Suriçi'nde bir kısım Diyarbakır'ın orijinal taşına benzer bir malzeme ile taklit edilmeden sadece uyum sağlayan bir üslupla yenilemeye gidilmiş bu kısımda da kafeler mağazalar gibi işlevlerde kullanılmış.  Böyle yerleri mimarlar genelde beğenmez tabi o bölgenin orijinalini de bilmiyorum şu an ama yeni halinin eski yapılarla olan ilişkisi beni rahatsız etmedi, beğendim. 

    İşte tam bu bölgede bu kiliseyle karşılaştık. Bilmiyorum aydınlatması kime ait ama işin ustası olan birinin elinden çıktığı belli gündüz gitseydik bu kadar etkilenebilir miydik bilmiyorum gerçekten. 

    On Gözlü Köprü

    On Gözlü Köprüye gitmek için Kilise'nin bulunduğu cadde de bir yürüyüş yaptıktan sonra iyice aydınlatılmış surun etrafındaki kaldırımlardan 20 dklik bir yürüyüşün ardından Urfa Kapı'ya ulaştık. (umarım yanılmıyorumdur) oradan kalkan minibüslere binerek On Gözlü köprüye ulaştık. biz vardığımız saatte akşam olmuştu. Tahminimce gün doğumu batımı gibi saatlerde daha etkileyicidir. (böyle dememe aldırmayın kimseyi Diyarbakır'da gün doğumunda sokakta olmayı önermiyorum ben sadece ışık güzel olacağından bahsediyorum) 

     

    Diyarbakır'da Ne Yenir?

    İşte geldik benim favori kısmıma Diyarbakır'ı yemek konusunda oldukça iyi buldum. Az önce kahvaltıdan bahsetmiştim. (Tarihi Hasanpaşa Hanı kısmında) Ocakbaşı ciğer yenir mesela. Ciğerci Xale Meheme'de 70 TL'ye 1 porsiyon yani 4 şiş ciğer inanılmaz doyucu ve lezzetliydi, bir de ocakbaşında olması da deneyimi özelleştiriyordu. Baharatı, mezeleri... Gerçekten yediğim en iyi ciğer şişti şüphesiz. 

    Sıtkı Usta Diyarbakır sokaklarında sıklıkla rastlayabileceğiniz bir baklavacı. Ama Diclekent şubesi'nin bir özelliği var ki beyaz çikolatalı soğuk baklava da deneyebiliyorsunuz. Buraya ulaşım için de yine Ulu Cami'nin biraz ilerisindeki minibüs garından kalkan minibüslerle gidebilirsiniz. Gelelim soğuk baklavaya. Soğuk baklava üzerine kakao serpilmemiş çikolata rendelenmiş hem sütlü hem beyaz çikolatalı seçeneğe bayıldım. Nolur bir seçim yapmamı istemeyin yapamam. Bir de fiyat performans cidden 10/10. Baklavanın yanında gelen her şey ikram ve porsiyonu 70 TL.

    Sülüklü Han

    Ortamı aurası özel bir mekan. İçtiğim en hafif kırmızı şaraplardan birini içtim. Dönerken bir şişe almadığıma biraz pişmanım desem yalan söylemiş olmam.

    Hazreti Süleyman Camii

    Müslümanlar için özel bir camii. İçeride çok sayıda sahabenin mezarı bulunuyor. Hz. Süleyman da bir sahabeymiş zaten. İçeride durmadan akan çeşmeler var. Lezzetli ve kıymetli bir su. Sabah otelimize yakın olduğu için çıkmadan uğradık bu camide en sevdiğim kısım olan kadınların namaz alanını paylaşacağım sizinle. Diyarbakır taşı duvarlarla zemindeki rengarenk halılar bir arada.

    Diyarbakır bence tam 1 günlük bir yer ama sabah 9 gibi indiğiniz ve günün akşam 7-8 gibi battığı zamanlarda Diyarbakır'ı tam bir günde tamamlayabilirisiniz. 

    Diyarbakır Mardin Arası Ulaşım 

    Mardin Havalimanından araç kiralayacak olmamız sebebiyle Diyarbakır Otogara daha önce bahsettiğim minibüs garından ulaşım sağlıyoruz. Batı İlçe Otogar kısmında direkt Mardin Kızıltepe'ye giden minik otobüslere biniyoruz. yaklaşık 1.5-2 saatlik bir yolculuk yöresel kürtçe şarkılar eşliğinde yolculuk ediyoruz. Havalimanında birkaç araç kiralama firması var bunlar tüm şehirlerde daha yaygın olduğundan daha güvenilir bularak daha önceden uygulamadan rezervasyon yaptırdığımız aracımızı kiralıyoruz.

    Mardin

    Mardin'in ilk gününde önce uzakta olan kısımları tamamlayalım istedik ki daha sonra bölünmeden bütün bir günü Eski Mardin'e ayırabilelim. Biz bu yüzden ilk yolculuğumuzu Nusaybin'e doğru yaptık. Aslında hedefimiz Dara Antik Kenti ve Midyat'tı ama Dara pazartesi kapalı olduğundan ufak bir planlama hatası yaptığımızı fark ederek Nusaybin'e yöneldik. Bütün yol boyunca benim Suriye sınırında ne işim var oha tellere bak yolun kenarında diye şok olarak ilerledik.

    Zeynel Abidin Camii ve Mor Yakup Kilisesi 

    Şimdi Cami ve Kilise neden aynı satırda anlatılıyor diye düşünebilirsiniz. Beni mutlu eden tatlı bir hikaye var burada. Kilise tabi ki çok daha eski bir dönemde inşa edilmiş. Bu arada mor süryanicede aziz demekmiş. Yani süryani kiliselerinde sıklıkla duyacağımız bir kelime mor. Daha sonra bu kilisenin yanına cami yapılmak istenmiş burada kilisedeki din adamları ''hepsi Tanrı yolunda harcanan para'' diyerek Cami'nin yapımına katkı da bulunmuşlar bir rivayete göre. Bu cami ve kilise arasında uzun dönemler arası bir duvar bulunmamış daha sonradan inşa edilmiş. Cami'nin minaresindeki işlemelerde kilisede kullanılan motiflerle uyumlu olacak şekilde yapılmış. Bu güzel bilgileri ise girişlerindeki tanıtım yazılarından değil tanıtım yazısının yanında bulunan oralı bir çocuğun ödevi olarak youtube eklediği videoya QR kod eklenmiş onu okutarak ulaşabiliyoruz, güzel bir fikir tabi daha profesyonel bir videoya da hayır demezdik tabi ama çocuğun mutluluğunu tercih ediyoruz hep birlikte.  

     

    Kilisenin etrafında kalıntılar bulunuyor etrafına çekilen şerit nedeniyle çok yakından incelemek mümkün değil kilsenin içidenki detaylar oldukça etkileyici.

    Cami'nin en etkileyici kısmı minaresi avlusu da yeşil güzel bir alan ancak minaredeki ince işçilik camide de yapılmamış.

    Mor Gabriel Manastırı

    Açılışı fotoğrafla yaparak sizi de büyülemek istedim çünkü inanılmaz böyle bir güzellik olamaz. Öncelikle hala aktif bir manastır içerisinde dini eğitim verilmese de rahipler rahibeler ve manastırla ilgilenen görevliler yaşıyor. 20 dklik turlarla kendileri gezdiriyorlar. Hem kültürleri hakkında bilgilendiriliyoruz hem de mekanların kullanımı hakkında.

    Benim en çok şaşırdığım bilgilerden biri rahiplerin ve daha üst düzey din adamlarının (adlarını doğru söyleyememekten korkuyor burada yazar) oturarak ve aynı mezar odalarına gömülmesi. Sürekli en eski mezar açılarak eski kemikler alınıp ölen kişiyi o sandalyeye bağlayıp mezarı kapatıyorlarmış. Sebebi mahşer günü İsa doğudan geleceğinden ve ona olan saygılarından oturararak beklemek istiyorlarmış.

    Manastırın iç avlusundan olan bi görselde gördüğünüz zeytin ağaçları onlar için kutsal sayılabilir. 

    Hem hala kullanılıyor olması hem de inanılmaz güzel bir şekilde korunmuş olması, farklı kültürlerin böyle güzel yaşatılıyor olması sebebiyle gezinin açık ara en güzel mekanı. Hiç zorlanmadan bunu söyleyebilirim. Kapak fotoğrafı da anlayacağınız üzere bu sebeple buradan. 

    Midyat

    Midyat Mor Gabriel'den yaklaşık bir buçuk saat uzaklıkta biz Midyat'a vardığımızda hava kararmıştı. Midyat Konuk Evi'ni gezdik. Midyat'ın en güzel korunmuş binalarından biri. Midyat benim görüşümce yeni ve eski çok umarsızca ikisinin birbiriyle ilişkisi düşünmeden iç içe geçmiş. Eskinin sınırları güzel korunamamış. Sokaklar arası kaybolma hissi çok güzel olsa da çok yozlaşmış aynı zamanda Hercai'nin orada çekilmiş olması sebebiyle ışıl ışıl yanan abartılı bir konak otel ve her yerde oyuncuların kullandıkları eşyaları satan dükkanları oldukça itici buluyorum, büyük konuşacağım ama Hercai için Midyat'a gelecek olanlar gelmesin lütfen.

    Midyat'ın Pizzasıyla Ünlü Köyü Elbeğendi

    Yani insan gerçekten bir şaşırıyor önce neden Midyat'ta pizza yiyeyim diyor ama bakıyorsunuz yorumlara herkes çok beğenmiş deneyelim diyorsunuz. Öncelikle saat 8 gibi kapanıyor eğer ki bizim gibi hava karardıktan sonra gidecekseniz yollarda hiç ışık yok yolu kaçırmanız çok muhtemel çünkü ayrım görünmüyor. (nereden biliyorsun diye sormayın bir arkadaşım yolu kaçırmış) O kadar yol kaçırmalara karanlığa nereye gittiği belli olmayan yolların sonunda gerçekten güzel bir pizza yiyorsunuz değiyor. Pizzalar için soslar üretmişler yağ içinde fesleğen, acı ve sarımsaklı soslar var ayrı ayrı pizzaya çok yakışıyor muhakkak onlarla deneyin. Bu arada bu köyünde bir Süryani köyü olduğunu ve orijinal taşlarla bugün hala inşaatlar olduğunu belirtmek isterim. Biz Kafro's Pizzeria'ya gittik araştırmalarıma göre köyün ilk pizzacısı olsa gerek. 

    Sonunda Eski Mardin

    Biz vardığımızda yaklaşık saat 10 olmuştu köyden buralara zifiri karanlık yollardan geldik Mardin'e gelirken Mardin Kalesi ve altındaki taşla birlikte olan aydınlatması onca karanlık yoldan sonra bizi büyüledi. Otelimiz Mardin Ulu Cami'ye neredeyse bitişikti. Mardin'de bir çok tarihi konak otele çevrilmiş biz araştırıp beğendiğimiz alternatiflerden müsait olan bir tanesinde kaldık. Arabayla çıkmaya çalışarak hata ettik. Eski Mardin'e arabayla girilmez. Otoparka bırakın çok net. Otoparklarda çok seçeneğimiz olmadığından itiyorlar biraz ama olsun kiralık arabayla gireceğimiz o strese değmez. Çok otopark seçeneği yok. Bir de sezonu olsa yer bulunamayabilir. Bir de en yakın arkadaşımı çok sevindirecek bir cümle ekleyeceğim buraya Eski Mardin komple gerçekten TRAFİĞE KAPATILMALI. Esnaf da gezenlerde gerçekten rahatsız bu durumdan.

    Ertesi sabah Mandalin Cafe'de güzel bir kahvaltı ettik, çok özgün değildi o yüzden paylaşmıyorum ama her şeyi yöresel olması sebebiyle tercih edilebilir. Çıkarken reyhan şerbeti ikram ettiler çute.

    Mardin ara sokaklarında çarşıların içinde hem sabah hem akşam saatlerinde kaybolduk hiçbir yer haritada gözüktüğü gibi değil tam olarak. Araç yolu gözüken yer merdiven çıkabilir ya da haritada işlenmemiş zrilyonlarca yol bulabilirsiniz. O yüzden akışına bırakın. 

    Mardin Ulu Cami

    Mardin'in taş dokusundan oldukça güzel bir cami. Akşam olduğunda minaresindeki işlemelerinde aydınlatılmasıyla diğerlerinden ayırabiliyoruz ve otele gelirken daha az kaybolduk sayesinde. Thanks God.

    Olgunlaşma Enstitüleri

    Asla haritada gözüken yerde değil oraya gitmek için arabaya yürürken aa ne güzel bina diye fark etmemiz tatlişkoluğu. Zinciriye Medresesi'nin hemen altında. (evet o gözüktüğü yerde) El emeği ürünler içeride satılıyor. Bahçesini bir okulla paylaşıyor. Eski Mardin'de hala yaşayanların olduğuna dair ilk işaret benim için bahçesinde çocuklar koşturuyor. Okulda tabi ki tarihi bir bir bina. 

    Deyrulzafaran Manastırı

    Mor Gabriel'i başta görmek bilmiyorum en güzel yerin orası olacağını bilerek gezdik gibi düşünebilirsiniz. Bu manastırda diğeri gibi ibadet saatlerinde kapalı. Günde üç defa birlikte ibadet ediyorlarmış. Sabah öğle akşam gibi öğlen 11.30-13.30 arası kapalı olmalarının sebebi ibadet saati olması. 16.30'da da Mor Gabriel'de çanın çalışına denk gelmiştik ve yanımızdan bir rahip ibadet etmek için kiliseye geçmişti. Burada da rehber eşliğinde gezerken halkımızın duyarsızca olan sorularına ne kadar kibar yanıtladıklarını düşünerek zamanımızı geçirdik. Bana sorulsa bu rahatsız olur muyum bu soru özel midir diye hiç düşünüp kafa yorulmuyor olması kabalığı beni cidden sinirlendiriyor. Aşağıdaki fotoğraf açısının güzelliğine bakarak sakinleşip bir sonraki mekanımıza geçiyorum.

    Kasımiye Medresesi

    Rehberle gezmeye alıştığımızdan bir boşluğa düşüyoruz. Kendi içinde hayatı temsil eden bir hikayesi olan bir havuz var onu da ben anlatmayayım gidince okursunuz. Hayatın başlangıcı olan çeşme bakımsızlıktan paslanmış biraz ona kalbim kırılmıyor değil kaç bin yıldır yıpranmıştır o da tabi.

    Sınıfların kapıları standartların altında yapıldığından girerken başınızı eğmek gerekiyor, bu öğrenciler hoclarına saygıda kusur etmesinler diyeymiş, geçmişte de saygının zorla olmayacağını anlamamışız diye düşünerek uzaklaşıyoruz. Biz orada gezerken Midyat konuk evinde olduğu gibi burada da bir çekim var insanlar medresenin önüne siyah çirkin arabalar çekmişler (modelden hiç anlamam ama vito galiba) fotoğraf çekmek için alt kota iniyoruz belki çıkmaz diye umut ederek.

    Mardin Arkeoloji Müzesi

    Yeniden Eski Mardin'deyiz arabamızı otoparka bıraktık. Kapanmadan son müzelere girişlerimizi yapmaya çalışıyoruz. burada mekanın güzelliği dışındaki Tavus Kuşu mozaiği dikkatimiz çekiyor ve araştıryoruz. Ezidilik diye anılmak istenen bir dinde Melek Tavus'u temsil ettiğini öğreniyoruz. Melek Tavus Tanrı'nın sınavından geçmiş ve onun bu dünyadaki işlerinin denetleyicisi olarak anılıyormuş.

     

    Mardin Arkeoloji Müzesi içerisinde en çok sikke gördüğüm arkeoloji müzesi olabilir.(müzenin boyutuna göre özellikle) Kırk Haramiler'in gömüsünün bulunduğu ve bu çok çeşitli paraların oradan çıkarıldığı söyleniyor. İçerisi oda oda bölümlenerek kurgulanmış. Gezmesi oldukça keyifli bir müze.

    Zinciriye Medresesi

    İçerisinde Kasımiye Medresesi'nde bahsettiğim hayat çeşmesinden burada da var bu medresenin diğerinden farklı olan en önemli özelliği kalenin hemen altında olması sebebiyle tüm Mardin'i ayaklar altına alan manzarası ve kubbelerin yanına çıkabiliyor olmamız.

    Mardin'de Ne Yenir?

    Leyli Muse Restoran Mardin yöresel yemekleriyle ünlü bir restoran rezervasyon yaptırarak gittik canlı müzik olan akşamlar fiks menüleri var 600 TL (aralık 2022) (evet biraz pahalı ama deneyim için güzel) biz canlı müziğin olmadığı bir akşamda gittiğimizden meze tabağı, yörsesel tabak ve önerileri olan etli bir yemek söyledik. Genel olarak memnun kaldık. Sadece hassas mideler dikkat dokunabilir. Yöresel bir çok farklı baharatın bir arada kullanıldığı lezzet bir arada bulunuyor ve et olarak çoğunlukla kuzu eti kullanılmış.

    Restoranın kendisi de oldukça güzel korunmuş bir mekan.

    Son olarak Mardin asla iki günde bitebilecek bir yer değil sağlıklı bir gezi için minimum 4 gün ayırılması gerektiğine karar verdik. Dara Antik Kenti ve gidemediğimiz diğer mekanlar ve vaktimiz kalırsa yeniden görmek istediğimiz yerler için bir haftasonu daha buraya ayırmaya karar vererek gezimizi sonlandırdık.

    Biraz uzun bir gezi yazısı olduğunun farkındayım yerler tazeyken adım adım yazmak ve unuttuğumuzda geri dönüp okuyarak anılarımızı tazeleyebilmek hayaliyle yazıyorum eğer buraya kadar gelebildiyseniz sabrınızdan dolayı teşekkür ederim. Başka bir yazıda görüşmek dileğiyle.


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.