42. İstanbul Film Festivali: Nerdesin Aşkım? seçkisi

42. İstanbul Film Festivali: Nerdesin Aşkım? seçkisi
  • 3
    0
    0
    0
  • 42. İstanbul Film Festivali dünya sinemasının en yeni örnekleri, kült yapıtlar, usta yönetmenler ve genç yeteneklerin son filmlerinin de aralarında olduğu 134 uzun ve 29 kısa metrajlı filmden oluşan zengin programıyla festival takipçileriyle buluşuyor. Festival kapsamında 12 günde, 14 bölümde, 84 ülkeden 160 yönetmenin filmleri gösterilecek. Festivalde gösterimlerin yanı sıra konuk yönetmen ve oyuncuların katılımıyla yapılacak söyleşiler, özel gösterimler ve etkinlikler de yer alacak.

    İstanbul Film Festivali’nin bu yılki gösterimleri Beyoğlu’nda Atlas 1948 ve Fransız Kültür Merkezi, Şişli’de CineWAM Premium+ City's Nişantaşı (Salon 3 ve Salon 7) ve Kadıköy’de Kadıköy Sineması ile Kadıköy Belediyesi Sinematek/Sinema Evi olmak üzere 6 salonda yapılacak. Gösterimler her yıl olduğu gibi 11.00, 13.30, 16.00, 19.00 ve 21.30 saatlerinde olacak. Festival biletleri 31 Mart Cuma günü 10.30’dan itibaren passo.com.tr ve İKSV ana gişeden üzerinden genel satışa sunulacak.

    Festivalde yarışmaların yanı sıra her sene birbirinden eşssiz filmleri izleme imkanı bulduğumuz Nerdesin Aşkım? seçkisi de yer alacak. Aşkın ne yaşı ne de cinsiyeti olduğunun altını çizen; aşkı bulmanın, aramanın bin bir yolu olduğunu anlatan filmlerin bir araya geldiği Nerdesin Aşkım? seçkisi olarak ifade edilen seçkideki filmlere gelin birlikte bakalım:

    JOYLAND

    Otoriter babalarının sözünden çıkmayan Rana ailesi, soylarını sürdürecek erkek çocuklarının varlığıyla gurur duymaktadır. Fakat ailenin geleceğe dair planları ve hem çevreye hem de kendilerine karşı duruşları, beklenti ve zorunluluklarını değiştirecek bir şey olur: Küçük oğulları Haydar gizlice bir erotik kabarede iş bulur, üstüne üstlük arkasında dans ettiği trans kadın şarkıcıya âşık olur. Joyland, neşeli anlar kadar melankoliyle yüklü, duygusal bir film. Saim Sadiq’in yönettiği bu ilk film, Cannes Film Festivali’nde prömiyerini yapan ilk Pakistan filmi, Pakistan’ın da Oscar adayı oldu. 2022 Cannes Jüri Ödülü olan Queer Palm ödüllü film, Nerdesin Aşkım? seçkisinin tartışmasız en iddiali gösterimi gibi duruyor.

     

    PASSAGES (PASAJLAR)

    Ocak ayında Sundance’te prömiyerini yapan, şubat ayında da Berlin Film Festivali’nde Panorama bölümünde gösterilen Pasajlar, Paris’te bir kulüpte temelleri atılan olağandışı bir aşk üçgenini ve bu üçgenin, yıldız oyuncuların canlandırdığı üç kahramanını izliyor: Kuir auteur film yönetmeni Tomas (Franz Rogowski), eşi Martin (Ben Whishaw) ve bir gecelik beraberliği ilişkiye dönüşen Agathe (Adèle Exarchopoulos). Saygın Amerikan bağımsız yönetmenlerinden Ira Sachs’in bu son filmi, sevimsiz olduğu kadar da karizmatik ve kendini beğenmiş bir erkeğin kendi evliliğini mahvetmekle yetinmeyip toksik hakimiyetini iki ilişkisinde birden sürdürmesini anlatıyor.

     

    LCV (LÜTFEN CEVAP VERİNİZ)

    Evlenmelerine bir saat kala, törenin yapılacağı otelde son hazırlıklarını yapan Ceren ile Semih, yakın arkadaşları Mert’in geçmişten gelen sırları ortaya dökmeye başlamasıyla en mutlu günlerini sorgulamaya başlarlar. Mert rolüyle 2022 Antalya En İyi Erkek Oyuncu ödülü kazanan Cem Yiğit Üzümoğlu, filmdeki ana atmosferi yönlendirme konusunda izleyiciye genç bir ustalık performansı izletmekte. Seçkideki tek Türk yapım olan LCV, kuir yerli film literatürü içinde yerini şimdiden aldı.

     

    WINTER BOY (LİSELİ)

    Romancı, oyun yazarı ve Oda 212, Sevgili, Aşk Şarkıları ile tanıdığımız yönetmen Christophe Honoré’nin son yapıtı, başına gelenleri anlamlandırmaya çalışan bir lise öğrencisinin kendi hikâyesini anlattığı, yüksek sesle düşünür gibi kendini keşfettiği otobiyografik bir film. Bir kış boyunca geçen film, 17 yaşındaki Lucas’ın dünyasının bir trajediyle aniden paramparça olmasıyla başlıyor. Lucas yaşamı, evcilleştirilmesi gereken vahşi bir hayvan olarak görür. Paris’e yerleşmiş ağabeyi ve birlikte yaşadığı annesi arasında kalan Lucas, umudu ve sevgiyi yeniden keşfetmek için mücadele verecektir ve çözümü Paris’e gitmekte bulur. Filmde babayı da canlandıran Christophe Honoré şunları söylüyor: “Filmin her şeyden önce bir aşk hikâyesi olduğunu düşünüyorum, bir melodram değil ama aşkı umut eden bir film.” 

     

    BLUE JEAN

    İngiltere, 1988; AIDS kaygısı zirvede. Popüler beden eğitimi öğretmeni Jean ikili bir hayat sürmektedir. Yakın zamanda arkadaşlarına ve ailesine açılsa da “eşcinselliğin yerel yetkililer tarafından teşvikini” yasaklayan bir yasa nedeniyle okulda olabildiğince çekingen davranmaktadır. Jean ya kendine ihanet edecek ya da akıl sağlığıyla işi arasında debelenecektir. Yönetmen Georgia Oakley, bu ilk uzun metrajlı filminde insanların başkalarını ne kadar hızla ve kolaylıkla şeytanlaştırdığına dair başarılı bir toplumsal dram kotarıyor. 16mm filme çekilen Blue Jean’in başrolünde yer alan, The Alienist / Ruh Avcısı’ndan tanıdığımız Rosy McEwen’ın etkileyici ve ölçülü performansı, birçok övgü ve ödüle layık görüldü. 2022'yi ödüllerle sürdüren film, kuir sinemanın gelişim dönemlerinde izlemeye alışık olduğumuz karakter bazlı hikaye örgüsü ve tabii ki iç mücadele anlatısıyla seçkinin iddialı filmleri arasında yerini alıyor.

     

    BIRAK ARTIK ŞU YALANLARINI

    İki yüzüncü yılını kutlayan ünlü bir konyak markasının yüzü olmayı kabul eden meşhur romancı Stéphane Belcourt, uzun yıllar sonra ilk kez memleketine döner. Orada önce zaten beklediği kültür şokunu yaşar, ardından da ilk aşkının oğlu Lucas’la tanışır. 17 yaşından anılar bir anda zihnine üşüşür: önüne geçilemeyen bir çekim, arzuyla bütünleşen bedenler, asla açığa çıkamayacak bir tutku... Stéphane’ın ilk aşkının adı Thomas’tır, her romanında kendine yer bulan Thomas. Philippe Besson’un Türkçeye de aynı adla çevrilen romanının bu dokunaklı sinema uyarlaması, 1984’ten günümüze uzanarak cinsel uyanışın, ilk aşkın, kalp kırıklığının, utancın ve imkânsız bir aşkın acı-tatlı bir portresini çiziyor. Bu seçkide benim favorim ve merakla beklediğim film Bırak Artık Şu Yalanlarını oldu. Filmde retrospektif yönteminin bir hikaye aracı haline getirildiği ve başarılı senaryo kurgusuyla lineer zaman akışını kıran eşsiz bir kurgu ortaya çıkarıldığı söylenebilir.

     

    EISMAYER

    Kıdemli Uzman Başçavuş Eismayer, Avusturya Silahlı Kuvvetleri’nin en sert eğitim subayı olarak tanınır ve bu özelliğiyle herkesi korkutur. Acemi askerlere karşı acımasızdır; disiplininden, düzeninden ve maçoluğundan ödün vermez. Birliğe yeni katılan, cinsel yönelimini gizlemeyen er Falak’a âşık olmaya başladığında ise Eismayer’in kendi içine kapalı duruşu temelinden sarsılır. Eismayer gibi bir adam için, bu durum örnek askerlikle bağdaşmaz. Başçavuş Eismayer hangisini seçecektir, imajını mı, yerleşmiş düzenini mi, yoksa kalbini ve gerçek arzularını mı? Prömiyerini Venedik Film Festivali’nde yapan Eismayer, gerçek olaylardan esinlenen yönetmen David Wagner’in ilk uzun metrajlı filmi. 2022 Venedik Film Festivali'nde Queer Lion adayı olan filmde maskülen stereotiplerce kuşanmış bir iç çatışma anlatısı çerçevesi izliyoruz.

     

    Tüm seçkiyi yakından takip edeceğim 42. İstanbul Film Festivali'nde karşılaşırsak, filmler hakkında iki lafın belini kırmayı heyecanla bekliyor olacağım. Ayrıt etmek adına gökkuşağı neredeyse ben de orada olurum...


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.