Sen, Mayıs

Sen, Mayıs
  • 2
    0
    0
    0
  • Sen bu dünyayı çok sevdin. 

    Yeni doğan her günü ile, 

    Her batan güneşi ile, 

    Bitmez dediğin geceleri ile. 

    Karanlıklarda 

    Elini yakmaz sandığın 

    Ateşin gölgesini aradın; 

    Mum orada dururken hem de, 

    Gösterişli şamdanlar üzerinde seğirtirken ışığını. 

    Sen bu dünyaya çok geldin. 

    Günlüklere hayaller karalarken 

    Rüyalara dalıp uyanmazken 

    Her gözyaşında bir kez daha toparlandın 

    Her zor günün ardından sabahlar ektin toprağına 

    Yağmur, çamur dedi bu etraf sana 

    Gitme, dedi biraz daha kal karanlıkta!

    * * * 

    Sen bu dünyaya çok kızdın. 

    Fazlaca yırttılar sayfaları, 

    Çokça küfür ettin; 

    Satırlarca. 

    Anlatsan kimseye derdini 

    Kimse olacaktı tutan elini 

    Kimse senin kadar sevmeyecekti bu yeri 

    Senin kadar ağlamayacak 

    Kimse senin kadar gülmeyecekti 

    Kederine bakıp şöyle bir 'of!' demeyecek… 

    Pişmanlıklar, endişeler bırakmayacak kimsenin peşini 

    Kim, senin peşinden yılgın ezgiler kovalayan, 

    Yatılı misafir bellediğin huzursuz saatlerin mi? 

    Sen bu dünyayı çok bekledin. 

    İhtiyar dünyada çok kırdılar kalbini, 

    Aramadılar arkasını. 

    Ateşe verip gönlünü, 

    Uzak bir yerde seyre daldılar gözlerini. 

    Senin için ormanlar dikildi toprağa

    Nehirler ay ışığı taşıdı gizemli yapılar iskelesine.

    En umutsuz kalpler masallarda anlatılır. 

    Ben de söktüm kalbimden kayıtsız kargaşaları. 

    Yorgun dünya günleri mi? 

    On iki kürek toprak kadar; 

    Yağmurlu kayıplar, 

    Kasvetli mezar odaları kadar. 

    * * * 

    Sen bu dünyayı çok sevdin. 

    Arkana bile bakmadın, 

    Yüzünü bile çevirmedin. 

    Silmek istesen de tüm belleğini 

    "Duygularımda" dedin 

    "En güzel şeyler duygularımda".

    Sen, çiçeklerini en palmiyeli manzaralarda açabilesin diye

    ayrıldı kıtalar,

    Parça kâğıda karaladığın

    şiirler sararsın diye sıcaklar, 

    Zamanlar çıktı ortaya,

    saatler.

    Öbek öbek parçalar ağladı bir yandan, 

    "Ülke" dediler adına. 

    Sonra bir tel örgü her şeyin arasına; 

    Asmalı balkonlar, 

    Beton miğferler.

    Yangın yeri, deli bahçeleri.

    * * *

    Sen bu dünyada çok üşüdün. 

    Bu adada 

    Bu limanda. 

    Dermanın sakladı karlı günleri 

    Yine de sarınmadın ipek örtüler içine 

    Yakıp yıktın ortalığı 

    Bir lahza olsun hissetmek için ellerini. 

    İçinde paslı bir kale yıkıldı, 

    Kuzeylerinde rüzgâr esti,

    Tepende üşüdü güneşin. 

    Kelimelerin, 

    Tüm güzel huyların 

    Altında kaldı ölümcül çığların. 

    Bir kez daha nefes alabilesin diye yapıldı

    Taştan bulutlar.

    Her sorunun cevabını bir başka soruda aradı yaşam ağrıların

    Beyazlar döküldü saçına.

    Şimdi unuttular akşamları,

    Silindi tüm renkler,

    Sen de unuttun kendini

    Uzak kış gününde.

    * * *

    Bak, saat sabah beşe geliyor.

    Günlerden Mayıs.

    Soğuklar geçiyor, hazırlık var yaza.

    Yarın bir umuda uyanmak ışığıyla kapattın gözlerini.

    İnci çiçeğini takıp başına, dolaşırken sokakları hiç olma oralı, evet, bahar bitecek.

    Bir kuraklık çöktü ki suyun üzerine…

    Yine de

    Sen bu dünyayı çok sevdin. 

    Yalnızca Mayıs'ta açtın çiçeğini.

    Birse beşse mutluluğun, 

    Sürekli konuştuğun ağacın gövdesine kazıdın o gün takvimini. 

    Kamu malına zarar değil bu 

    Bir tek dilsizler dinlerdi seni. 

    Soru sormazdı yeşiller sana, 

    "Neden" demezdi o ağaç. 

    Zannediyorum en iyisi de,

    Silinmiş hafızayla güneşi bol bir bahar gününde,

    Devletin henüz istimlak etmediği boş arazide gölgeye oturup hiçbir şeyi beklemekti.

    * * * 

    Sen bu dünyayı çok sevdin. 

    Kilometrelerce konmayan ebabil kuşları gibi 

    Oradan oraya yollar 

    Tükenmez kalemlerce okuduğun yazılar gibi 

    En güzel yemeklerini tattın mesela 

    En ferah yerlerine gittin bu memleketin 

    Bakma, sinmedi içine belki 

    Ama sen bu dünyayı çok sevdin. 

    Bütün eksiğiyle, noksanıyla 

    Zehri yokmuş gibi sözlerin 

    Isırgan otu misali, sarmazmış gibi insanlar çevreni 

    Hayra açmazmış ağzını akşam haberleri. 

    Bekledin, en güzel çamların uzamasını 

    Güneşin doğuşunu geceden saydın 

    Kalabalıklı, kalabalıksız caddeleri arşınladın 

    Müzikler dinledin 

    Kiminde kaybettin kendini 

    Sakladın derdini, sakındın yabancı arayışlardan 

    Öfkeni denizin kumlu sularına gömüp aramadın bir daha.

    Hani arasan da ne fayda 

    Dinledin. Yalnızca dinledin. 

    Konuşmaya vakit kalmadı anlamaktan 

    Konuşma, 

    Sen konuştukça anlatamıyorsun kendini. 

    * * *

    Hiç sevmedin yazları, sevemedin bir türlü.

    Isınmadı için sıcaklara. 

    Bir zaman, nasıl da vazgeçivermiştin Mayıs'ın tüm sıcaklarından 

    Sonra kendisinden Mayıs'ın, 

    Kendinden... 

    Belki saklı kulübelerde buldun ferahlığı.

    Kimliksiz mısraların dert olmadı sana,

    Çok da sormadın adımı, 

    Unutmadın; 

    Yazdın bir eline. 

    Adını bir şarkıda duydun, 

    Belki bir şiir. 

    Atmadın bir köşeye, 

    Yıpratmadın gözlerini, 

    Sakladın öylece; 

    Kuytuda, bilinmezde öylece. 

    Öylesine...

    Sen bu dünyayı çok gezdin. 

    Gençler için resimli atlasın 

    Ve onunla düşler kurdun avuç içine. 

    Tüm ihtişamını yüreğinde hissettin güzelliklerin. 

    Dünyanın bütün harikalarını fethettin; 

    Eski yedi harikası, yeni yedi harikası, 

    Dağa oyulmuş heykeller, 

    Yüzyıllardır inşaat katedraller. 

    İşte, âşık oldun tüm dünya güzelliklerine 

    Keşke demedin hiçbir zaman 

    Keşke diye yapmadın hiçbir şeyi. 

    Zamanın üşengeçliği çökmese üzerine, 

    Yorgun uğultulardan bir kurtulabilse gönlün, 

    Bir atabilsen içindeki yumruyu, 

    Sen bu uykuyu da çok sevecektin. 

    Uyandırmadılar sana kızmadan önce 

    Uyutmadılar en uyunası zamanlarda. 

    Biliyorum, herkesin sana birkaç saatlik uyku borcu var sanki 

    Ama bakma sen 

    Yaşam dediğin bin yıllık arsa da 

    Uyku, daha uzun hepsinden. 

    Artık öyle veya böyle 

    Öfke nöbetlerine tutsak olsan da, 

    Güllerle donatsan da sokakları, 

    Hayallerin varsa da başka alemler içinde; 

    Baygın zamanların esiri olsan da, 

     

    Sen, bu dünyayı çok sevdin. 

     

    Sen, Mayıs

    giray


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.