Sahi Tekrardan Mutlu Olabilmek Mümkün Mü? “My Liberation Notes”

Sahi Tekrardan Mutlu Olabilmek Mümkün Mü? “My Liberation Notes”
  • 1
    0
    0
    0
  • Hayatı boyunca nasıl görünmez olmayı başarır insan? Adeta çocukluğundan beri üzerine emanet edilmiş bir görünmezlik pelerinini üstünde nasıl taşıyabilir? Uzak geleceğin habercisi olan çocukluğumuzun derin izleri bizi bugünleri götürür. Şu an olarak algıladığımız hayatı aslında geçmişimiz yaşar. Ayakta tutar veya uçuruma doğru sürükler. Bu sebeple biz hiçbir zaman hayatımızın başrolü olamayız. Hep bir figüran olmaya mecbur kalır, küçük bir pencere kenarında izleriz. Büyüdüğümüz ev ve o evin içinde var olan her bir karakter aslında bizim inşamızın bir parçasıdır. Her ev, sosyolojik bir deney gibidir. O evin içinde var oluruz ya da o evin içinde yok olmayı öğreniriz. My Liberation Notes ise tam da bu noktaya değinmeyi başarıyor. Çocukluğundan beri yok olmayı öğrendiğin bir hayatta; “Nasıl var olamazsın?” diyen bir dünyayla mücadele eden 3 kardeşin hayatına ışık tutuyor.

    Hayatımız boyunca hep bir mücadelenin içine sürükleniriz. İş, aile, aşk ve arkadaşlıklar..Her bir ilişki bütünü bir kaosun simgesidir. En basit bir ilişkide bile geçmişin bize dayattığı derin uçurumlardan esinleniriz. Bu ilişki hayatımızda büyük bir yer kaplamak da zorunda değildir. En basitinden bir komşuyla edilen muhabbetten, mahalle bakkalına verilen selama kadar. Her bir davranış biçimi bizim kodlarımıza yazılanların birer eseridir. My Liberation Notes Kim Seok-yoon yönetmeliğinde çekilen enfes bir gerçek hayat draması. Dizinin içerisinde yer alan her bir detay fazlasıyla gerçek, fazlasıyla bizden. Beni en çok etkileyen de buydu zaten. İzlemem üstüne kaç ay geçmesine rağmen aklımda her zaman var olmayı başaran nadir yapımlardan biri. Senaristin bir önceki dizisi olan My Mister gibi her şey oldukça sade ve gerçek hayatın bir parçası. İzleyen herkesin kendinden bir parça bulabilmesi muhtemel. Çünkü dizi bir ajitasyon güzellemesinden öte günlük hayatın verdiği boğuculuktan ve yalnızlıktan derinlemesine faydalanıyor. Hatta bu durumu iliklerine kadar sömürüyor bile diyebiliriz.

    Dizi şehrin dışında yaşayan üç kardeşin; boğucu, sıradan, şanssız ve en önemlisi yalnız hayatlarına odaklanıyor. Yalnızlık dizinin ana teması. Yalnızlığın her çeşidi işlenmiş. Bir sevgiliden hasret olan yalnızlığın yanında mutluluğun da terk ettiği insanların yalnızlığı işleniyor. Kalabalıkların arasında hissedilen o derin yalnızlık ise tüm karakterlerin ortak noktası. Dizinin ana karakteri Yeom Mi-jeong en fazla empati kurabildiğim ve kendime benzettiğim karakterlerden biri. Onun yaşadığı her bir durumu kendi geçmişimde ve şu anımda bulabildiğim için izlerken zorlandım bile diyebilirim. Sözleşmeli olarak çalıştığı işte mutsuz olan ve potansiyelinin çok altında olduğunu bildiği halde çalışmak zorunda kalan Mi-jeong, hayatın acımasızlığıyla yüzleşen derin bir karakter.

    Her gün kilometrelerce yolu işi için sesini çıkartmadan gidiyor. Borçları, geçinme sıkıntısı ve ailesinin omzuna yüklediği sorumluluklar geleceği için hayaller kurmasını engelliyor. Var olan düzenin parçası olmayı da sessiz bir şekilde mecburiyetten kabulleniyor her birimiz gibi. Ve her gün işe giderken “Bugün güzel bir şey olacak” yazısıyla karşılaşıyor. Aslında bu uzun yol onun hayat ile arasındaki uçurumu temsil ediyor. Her güne uyanmanın yaşamak olarak adlandırıldığı bu düzende aslında gerçek yaşam arzumuza ulaşmanın bir temsili haline geliyor. Umutsuzca kurulan hayaller ise her gün karşısına çıkan yazıyı anımsatıyor adeta. Hangimiz bu uzun yolu geçerek, gerçek yaşama ulaşabiliyoruz ki?

    Mi-jeong çocukluğundan beri görünmez olmasının verdiği ağır yükle birlikte daima sessiz olmayı seçen bir karakter. Özellikle ailesi tarafından fazla önemsenmeyen; “zaten başarılı olmayacağı belli neden onun için çabalayalım” denilen aslında günümüzde birçok örneğini bulabileceğimiz içimizden biri. Her zaman tek başına bir şeyler için çabalamış; sıkıntılarını içinde yaşayan hatta üzüntüsü bile değersiz gözükeceğini sandığı için ağlamayı bile unutan bir karakter diyebiliriz. Hayatı boyunca kimsenin onun için çabalamayacağının farkında olmasıyla birlikte gerçekten sevilmenin de bir yalandan ibaret olduğunu düşünüyor. Çünkü hayat ona kendini sevmeyi bile öğretmediği için başkasının onu sevmesini beklemiyor. Ama sürpriz olarak ortaya çıkan Bay  Gu ile birlikte dizi bambaşka bir derinliği ulaşıyor.

    Dizinin her bir detayı uzun uzun yazmaya müsait aslında. Son zamanlarda izlediğim en derin ve içten işlerden biri. Dizi içerisinde yer alan diğer kardeşler, Bay Gu, şirket içerisinde kurulan “Özgürleşme Kulübü” gibi birçok detay sağlam ve derin bir şekilde işlenmiş. Özellikle özgürlük kulübü, insanların söylemedikleri ve içlerinde sakladıkları tüm sıkıntılarını paylaştığı ve bu şekilde özgürleşebildikleri mükemmel bir terapi seansı gibiydi. Kısacası My Liberation Notes; ruhu yavaş yavaş yok olan ve küçücük bir umut ışığında hayata tekrar sarılmayı bekleyen insanların hikayesi, yani bizlerin.

     

    Hoşça ve daima sinemayla kalın🖤


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.