Tarih ve Şüphe

Tarih ve Şüphe
  • 1
    0
    0
    0
  • Üstesinden gelmeye çalıştığımız şunca vakitler içerisinde, mücadelesini etmediğimiz neredeyse hiçbir şey kalmadı. Bunu ya motivasyon anlamında yarar sağlamasını umut ettiren cinsten bir bakış açısı ile tartışalım, ya da bizi bu dünyanın bu vakitlerinde hissedilen, ancak bunun çok daha ötesinde bir yalnızlıkla baş başa bırakan bu hakikatin sahiciliğiyle umut etmekten vazgeçirmesiyle endişelenelim.  
    Her şeyi bir kenara bırakıp, özellikle de bizleri üzen ve olmasından ötürü en çaresiz hissettiğimiz şeyleri bir kenara bırakıp yalnızca elimizde ne varsa; elimizde olan şeyden kastettiğim ise bizi onun teşebbüsü esnasında dahi mutlu etmekte olan ve elimizde, bize ait olduğunu düşündüğümüz ne var ise ondan bahsedelim. Bu bir kişi olabilir, bir eşya, bir olay, bir renk, bir hedef, ya da bir ders-bilim gibi herhangi bir şey olabilir. Sizin kendinizi, kendinize rağmen bulmanıza vesile olanı bulun; en sonunda onunla alakalı ne yapılması gerekiyorsa zaten kendiliğinden ayyuka çıkacaktır. Bu bahsetmiş olduğum şey ile alakalı bir metot kullanmam gerekirse şayet, en iyisi kendim üzerinden vermem daha anlaşılır olacaktır. Ancak tam da burada, bu noktada uyarmam gerekirse, bu kişisel bir fayda sağlayıcılık yazısı ya da onun minvalinde bir motivasyon temin edici köşesi değildir. Olamaz da. Zira bence insan, motivasyonunu kendi temin ettiği müddetçe ondan fayda görebilir.  
    Tarih. Benim için hem ilham kaynağı olmuştur bugüne dek; hem de referans dünyası. Hem ders olmuştur çoğu zaman hem de ders çıkarılası bir hayat kulvarı. Çoğu vakit hayatımla alakalı, özellikle de mühim karar verme esnalarında daima istikametini takip ettiğim yolum olmuştur aynı zamanda. Zira tarihin bir bilim anlamında tam manasıyla tahayyülüne vâkıf olmak, bilimin kendisiyle birlikte onun sonsuzluğuna da şahit olmayı gerektirir. En azından tarih için bu böyledir. İçerisinde “zaman” mefhumunu barındırıp da aynı zamanda yine onun sonsuzluğunu da barındıran başka kaç şey daha vardır bu hayatta. İşte “tarih” tam da böyle bir çıtadır. Hem o anı barındırır hem de onun haricindeki her bir anı. Bu vesileyle de birlikte, tarihi kendi açımdan görmekte olduğum her şeye dair ki konumunu izah etmiş bulunuyorum. Onun sayesinde bazı kararlarıma tereddüt duymaksızın vardım. Bazen de tereddüt bilhassa duydum, ki bunun sayesinde(şüpheci) de en sonunda istediğimi yine elde ettim. Hangi kararımın hangi nihayeti mümkün olursa olsun; “tarih” ilminin hakimiyetinden, düsturundan, yönteminden ve özellikle de kapsayıcılığından zinhar şaşmadım. Bunun müddetince de hep bir şeyler öğrendim. Öğrendim, öğrettim ve bazen her ikisini de aynı anda yaptım.   
    En basitinden bende şüphe duygusunun mümkünlüğünü sağlamıştır. Bir duygu üzerinden ilerlemek gerekirse-ki bu usul ile anlaşılmasının daha mümkün olduğunu düşünmekteyim- seçebileceğim en hakiki ve güçlü duygu “şüphe” olurdu. Zira şüphenin bırakın hâkim olmadığı, hiç olmadığı bir yerde zaten bilimin kendisini temin edemezsiniz. Şüphenin olduğu yerde sorgulama vardır. Sorgulamanın olduğu yerde de edinilen hiçbir yarım bilgiden tatmin olmama vardır. Bazı tam bilgiler dahi, daima bir başka tam bilginin şüphesine mahaldir. Maksadım daha da anlaşılmaz olmak değildir; maksadım, tarihe vâkıf olmakta çıkılan bu yolun üzerine döşenmiş olduğu toprağın yapısına ışık tutmaktır. Duygu anlamında da şüphe, bu toprağın yapı taşlarından en mühim olanıdır. Şüphe etmeyen, sorgulamayan, hemen her şeye kendi sınırlı dağarcığıyla yanıt vermeye kalkan kişi bu yoldan yürüyemez. Bu yolda yürümenin en basit ama bir o kadar da kadim kaidelerinden birisi, şüphe etmedir. Şüphe etmeyen yürüyemez, olduğu yerde durur. Ona doğru döşenen yolları onda bitirir, her denilen ve teyit edilmemiş şeylerin dışına çıkmadan onlara boyun eğer. Ama tarih ve onun istikametini hedef bilmiş olanlar gerçek-doğru bilimin ve bilginin yollarını arar; o yolları takip eder, şüphe edip daima hakiki bilgiye döşenen yolda şüphe duygusuyla da birlikte emin adımlarla ilerler. Adımların hakiki olması, adım atılan yolun üzerine döşeli toprağın yapısıyla çokça ilintilidir. Ve işte şüphe, bu yapının en mühim yapı taşlarından birisidir.   
    En nihayetinde, şüphe duygusunun bize katmakta olduğu en bariz şey; bu uğurda temin edilen fayda ve birikimin yalnızca bu kulvarda, bu habitatın insanına sağladığı yönündeki önyargının yanlışlığına en büyük kanıt olmasıdır. Zira yalnızca tarih ilmiyle uğraşan insanın hayatına fayda sağlamamaktadır tarih. Tarih, bilhassa bu kulvar dışındaki her farklı bir bireyin hayatına sirayet edebilecek; alabilecekleri her bir karara bambaşka ve belki de onlara daha fayda sağlayabilecek kararlara vesile olabilecek en hakiki habitattır. Bu doğrultuda, akıllara gelebilecek en bağımsız ve başka bir dünyadan bir birey seçin; en anlaşılabilir konuyu da belirleyip bir tespitte bulunalım. Emsalimiz, ülkesinde meydana gelebilecek bir seçim adına olsun. Beklentisinde olunabilir olan şey, tereddüt duyması gerekirken oy verme öncesi ve esnasında; buna mukabil tarih ilminden faydalanabilmesinin en büyük engellerinden birisi olan “parti fanatiği” ya da daha anlaşılabilir bir ifadeyle, herhangi bir şeyin “fanatikliği” buna engel olmaktadır. Hangi şeyin fanatikliğine mensup olursanız olun, onun hakkındaki hiçbir bilimsel ve hakiki bilgiye vâkıf olamaz, onu eleştiremezsiniz. Ve insan eleştiremediği şeye, hele de bilmediği bir şeyse bu, ona boyun eğmenin yahut onu tamamen reddetmenin dışına çıkamaz. Onu ya benimser ya da reddeder. Ve bu, olması muhtemel en bilimden uzaklığın tezahürüdür. Oysa tarih, ilim olması gereği en basit izahatıyla ders çıkarma habitatıdır. İnsan burada bir şeye fanatik değildir. Yahut fanatiği olsa olsa doğru bilgiye ulaşmanın, şüphe etmenin, her bilgiye şüphe ile bakıp doğruluğu ispat edilene kadar şüphe etmekten zinhar vazgeçmemenin fanatiğidir. Yani bilimin, doğru bilginin, tarihin fanatiğidir.   
    En başından bu yana, amacında olduğum şeyi ifade etmem gerekirse; tarih benim için, kendimi yalnız hissetmediğim en tek yerdir. Kendimi bizzat görebildiğim, eleştirmeye bilhassa hep kendimle başladığım, bunun akabinde de doğru olmadığını düşündüğüm hiçbir şeye zinhar boyun eğmediğim kendime ait, kendimle birlikte olduğum bir dünyadır. Vakti zamanında aldığım, halihazırda alıyor olduğum ve muhtemelen de ileride hep alacağım tüm kararlarımı tarih ilminin düsturundan şaşmayarak vermem, en nihayetinde emin olmamı sağlayan nadir şeylerdendir. Zira tarih, bazen kaybolunduğu sanılan yollarda bilhassa bulunmamızın gerekliliği üzerine inşa olmuş bir yapıdır. O yapının temelinde muhafaza edilen tüm duygu ve düşüncelerin çokça azını dahi hayatımıza yansıtırsak, hakikatin ve muhtemel tüm iyi neticelerin ihtimaline daha çok mahal vermiş oluruz.   
    Şüphe edin; yoksa bir zaman sonra boyun eğmekten fıtık olursunuz.. 
     


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.