Stoacılık
Stoa felsefesi Helenistik dönemin en etkili okullarından biriydi ve varlığını uzunca bir süre bir takım evrelerden geçerekten devam ettirmesinin yanı sıra Roma döneminde en üst seviyeye çıkmıştı.[1] Stoa okulunun kurucusu Zenon’du. Zenon Kiton’da doğmuş 22 yaşındayken yani 311 yılı civarında Atina’ya gelmiş ve 70 yaşlarındayken yani İ.Ö. 264/3 yılında burada ölmüştü.[2] Diogenes Zenon’u Atina bir kitapçıda Ksenophon’un Anıları kitabından kendisinden bahsedilen Sokrates den etkilenerek Diogenes’e onun gibi kişileri nereden bulabileceğini sorması üzerine Diogenes Kinik Okula mensup Krates’i gösterip onun peşinden gitmesini söylemiştir. Böylelikle Zenon’un felsefe uğraşı Diogenes’in yönlendirmesiyle başlamıştır.[3] Bu anlatının ne kadar gerçekliği yansıttığı şüpheli olmakla beraber Zenon’un Sokrates etkisinin boyutunu göstermesiyle önemlidir. Zenon’un Atina’da kendi okulu olan stoa okulunu ne zaman kurduğu bilinmemekle beraber İ.Ö. 300 civarında kurduğu düşünülmektedir.[4]
Diogenes bize kadar Zenon’un ulaşamayan kitaplarından bahseder ve onun anlatısından da anladığımız üzere Zenon’da Sokrates’in ve Platon’un etkileri görülür. Dioganes aktardığı bu kitap isimlerinde Zenon’unda Platon gibi Devlet adında bir kitap yazmış olduğunu görürüz.[5] Aynı şekilde Cicero’nun da bu isimle (De Re Publica) ideal devletini anlattığı bir kitabı vardır. Cicero’nun devlet hakkında yazmış olduğu bu kitabı aynı Platon’un ki gibi diyalog şeklinde yazılmıştır. Cicero’nun bu kitabı diyalog şeklinde yazmış olmasının sebebi Platon etkisi şeklinde okunabileceği gibi onun mektuplarından anlaşıldığı üzere çağdaşlarının haşin eleştirisinde kaçınmak olduğu düşünülmektedir.[6] Cicero bu diyalog şeklinde yazmış olduğu eserinde seçmiş olduğu konuşmacılar kendisinden bir önceki kuşağın önemli aktörleriydi. Keza Cicero’nun arkadaşı bu kitabı kendi ismiyle yazmasını tavsiye etmişti ve Cicero arkadaşının tavsiyesine uyacağı sırada tekrar kararını değiştirmiş.[7] Ama İ.Ö. 52 yılında yazmış olduğu De Legibus kitabını da diyalog şeklinde yazmıştı ama bu sefer çağdaşlarının eleştirisinden çekinmeyerek hem kendi adını hem de kardeşinin adını yazabilmişti. Cicero bu her iki kitabında da sık sık Platon’un adını zikrediyor ve ondan övgüyle, hayranlıkla bahsediyor. Aynı zamanda Cicero bu de Legibus kitabında kendi ismiyle başlayan diyalogunda “Kuşkusuz öyle, zira şunu anlamalısın ki, hiçbir tartışma türüne daha saygıdeğer bilgilere erişilemez.”[8] demektedir. Daha sonra bahsedeceğimiz üzere Cicero’nun ideal devletinde Sokrates’in, Platon’un ve Aristo’nun izleri görülmektedir.
Zenon’a geri dönecek olursak o kinik öğretisinden ve kendisine bu yolu gösteren Diogenes’ten etkilenmişti ama kendine ait farklı bir öğretiye sahip okul kurabilmişti. Stoa okulu Epikür okulu gibi felsefenin amacını mutluluğa ulaşmak olarak görüyordu. Bu bağlamda stoacılar mutluluğun insanın kendine bağlı olduğunu ve kendi kendisini mutlu edebileceğine inanıyordu.[9] Stoa felsefesi kosmosun yapısını inceleyen fiziği bir ağaca; insanların bu yapı içinde nasıl hareket edeceğini gösteren ahlakı verimli bir tarlaya; ve fizik ile ahlakı koruduğu için mantığı bir sura benzetmiştir.[10] Stoa felsefesinde bu yüzden mantık çok mühimdir. Yani denilebilir ki stoa felsefesinin bel kemiği mantık idi. Stoa felsefesinde evren yani kosmos akılla var olmuştur, bu akıl tanrının aklıdır ve de doğa ile dolayısıyla uyum içerisindedir. Bunu daha da açmak gerekirse kosmos tanrının aklıyla var olmuştur dolayıyla tüm bileşenleriyle, kurallarıyla doğa da tanrının aklıya oluşmuştur. Yegane gerçek doğanın kendisidir. Stoa felsefesinde bu doğa söylemi çok yaygındır ve Cicero’nun metinlerinde bu doğa vurgusunu sık sık görmekteyiz. De Legibus adlı eserinde şunları demiştir:
“Sadece doğanın insana ne bahşettiği, insan zihninin en iyi unsurları düşünmede ne kadar büyük bir güce sahip olduğunu, kendisini geliştirip tamamlama amacıyla doğduğumuz ve gün yüzüne çıkarttığımız armağanın ne olduğu, insanların tanrılarla kurduğu bağın ve insanlar arasındaki doğal birlikteliğin ne anlama geldiği gibi konular açıklığa kavuştuğunda yasaların ve hukukun kaynağına erişebiliriz.”[11]
Cicero ve Stoa Felsefesi
Cicero’ya Platon’un aksine inşaların bir araya gelmesi ve devleti oluşturması bir zorunluluk değildi ama onların doğasının bir tezahürüydü. Aynı zamanda yasalar da tanrıdan gelmekteydi yani tanrı aklıyla bir doğa meydana getirmiş bu doğanında bir yasası vardı, tabi olarak bu tanrının yasasıydı. Stoa felsefesinde doğa söylemi çok yaygındır ve görüleceği üzere Cicero’nun bu metninde de doğa söylemi önemlidir.
Cicero İ.Ö. 44 yılında oğlu için De Officiis adında felsefi bir vasiyetname kaleme almıştır. Cicero temel olarak bu kitabında ahlaki davranışın faydacı davranışla bir arada olabileceğini söylemiştir ve bu ikisi arasında ayrımın yapılmasının zararlı olabileceğinden bahsetmişti.[12] Şüphesiz bu düşünce Cicero’nun yapıp ettiklerini idrak edebilmemiz için önemlidir. Cicero bu eserinde hem stoa hem de Platon nüansları görülür.
“Ancak Platon’un müthiş bir şekilde yazdığı gibi, sadece kendimiz için doğmadık, aynı zamanda vatanımız bir parçamıza, dostlarımız da diğer parçamıza sahip çıkar. Dahası, Stoacıların inandığı gibi, yeryüzünde gelen her şey insanlığın kullanımı için yaratılmıştır ve insanlar bizzat insanlar için, birbirlerine faydalı olabilsinler diye doğmuştur. Neticede bu meselede doğayı rehberimiz olarak izlemeli, yükümlülüklerin karşılıklı değişimiyle müşterek yaraları gözetmeli, uzmanlık, iş ve yetenek sergileyip başkalarınınkinden yararlanarak insanların diğer inşalara olan bağını güçlendirmeliyiz.”[13]
Stoa felsefesinde doğanın birleştirici, insanları ihtiyaçtan ötürü bir araya getiren buna mecbur kılan fikri uyum fikriyle bağlanır. Buna göre insan tıpkı bedendeki organlar gibi birbiriyle uyumlu olmadıkça “en yüce iyi”ye ulaşamaz. Cicero burada esasında insanların bir arya gelerekten (zorunlu ya da doğası gereği) kurdukları devletlerine doğaları gereği bir parçasıyla bağlı olduğunu söyler keza Cicero’ya göre devlet bir halk unsurudur (res populi) ve bu halk unsuru alelade şeklinde oluşmamıştır, ortaklık ilkesine bağlı olarak bir araya gelmiş bireylerden oluşmuştur.[14] Stoa felsefisinin ortaya koymuş olduğumuz bu yapısından da anlaşılacağı üzere doğa yasası aynı zamanda akıl yasasıdır.[15] Cicero Yasalar Üzerine (De Legibus) adlı eserinde yine kendi adıyla başladığı diyalogda şunu demiştir:
“En bilge kişilerin görüşünü şu olduğunu görüyorum: Yasa ne inşaların zihinlerinde tasarlayarak oluşturduğu ne de halkların kararı olan bir şeydir, aksine genel olarak evreni yönetme ve yasaklama bilgeliğiyle idare eden ebedi bir olgudur. Buna bağlı olarak, ilk ve nihai yasanın her şeyi aklıyla düzenleyen ye da yasaklayan tanrının zihni olduğunu söylüyorlardı. Bu yüzden tanrıların insan soyuna verdiği yasa hakkı olarak övülmüştür. Zira o yönetmeye ve yasaklamaya uygun olan bilgenin aklı ve zihnidir.”[16]
Cicero’ya göre yasa evreni yani kosmosu kapsayan ebedi bil olgudur çünkü yasa tanrının aklıyla yarattığı doğanın bizzat kendisidir. Dolayısıyla bu yüzden Cicero yasanın övülesi bir şey olduğunu söyler. Aynı zamanda stoa felsefesinde de doğayla özdeş olan akıldan çıkar yasa. Zira Cicero’nun burada “En bilge kişileri görüşü” diye nitelediği kişiler stoacılardır. Stoa felsefesinde akıl övülesidir, aslında stoa felsefesinde mantığın bir omurga olarak görülmesi de bundandır çünkü mantık insanı doğruyu yanlıştan ayırtma yeteneği kazandırır, doğru olanda doğanın yasasıdır. Cicero Yukarıda da bahsedildiği gibi “yasalar üzerine” isimli eserinde apaçık bir şekilde stoacıların doğal yasa kavramından anladığı şeyleri kendi görüşüne göre ortaya koymuş, bu kavramları yeniden yorumlamıştı.[17]
Stoa felsefesi Helenistik dönemin en etkili okullarından biriydi ve varlığını ununca bir süre devam ettirmesinin yanı sıra etkisi Roma döneminde en üst seviyelere çıkmıştı. Zira Roma’da stoa felsefesini önemli temsilcileri vardı ve Cicero esasında orta stoa denilen stoacılığın İ.Ö. 2. ve 1. yüzyıllarında etkin olduğu felsefe öğretilerinin birbirine yakınlaştırılmaya çalışıldığı stoa felsefesine yakındı. Bu dönem stoa felsefesinin karakteristik özelliği Platon ve Aristo’nun bazı düşüncelerini alıp bunları kendi öğretisiyle kaynaştırmasıydı.[18] Esasında Roma’da 1. yüzyılda Epikuros’un felsefesini açıklamaya çalışan iki Yunanlı buraya bu yüzyılda getirmiş ve Roma epikürcülüğün merkezi haline gelmişti.[19] Tam burada adını daha önce zikrettiğimiz Philon ve Poseidonos’da Roma’da İ.Ö. 1. yüzyılda stoa felsefesini temsil ediyordu. Yine daha önce bahsettiğimiz Plutarkhos aktarımına göre Cicero stoa felsefesini benimsemiş olabilirdi. Ortaya koymaya çalıştığımız üzere Cicero stoa felsefesinden beslenmişti bu eserlerinde apaçık gözlemlenebilir ama ayriyeten Cicero hayranlıkla ve övgüyle bahsettiği Platon’un felsefesinden de bahsetmişti, onun De Re Publica’sında ortaya koymuş olduğu ideal devleti Palaton’dan Sokrates’ten, Aristo’dan ve stao felsefesinden besleniyordu. Cicero’nun ortaya koymuş olduğu felsefesi ideal devleti o kadar çok bu isimlerden besleniyordu ki onun özgün biri olmadığı ve de felsefeye tek katkısının çevirileri ve felsefe tarihi anlatıları olduğu düşünülüyordu.
Kaynakça
[1] Bahadır, E. M. (2021). ZENON’DAN CİCERO’YA DOĞAL YASA ANLAYIŞI . Abant Sosyal Bilimler Dergisi , 21 (2) , 41-54
[2] İbrahim Çapak , "Kıbrıslı Zenon ve Stoa Okulu". Yakın Doğu Üniversitesi İslam Tetkikleri Merkezi Dergisi 1 / 1 (Mayıs 2015): 9-20 .
[3] Çapak , "Kıbrıslı Zenon ve Stoa Okulu", 10
[4] Frank Thilly, Felsefenin Öyküsü, çev. İbrahim Şener (İstanbul: İzdüşüm Yayınları, 2000), 192
[5] Çapak , "Kıbrıslı Zenon ve Stoa Okulu", 10
[6] C. Cengiz Çevik, Cicero’nun Devleti, 17-18
[7] C. Cengiz Çevik, Cicero’nun Devleti, 18
[8] Cicero, Yasalar Üzerine, 10
[9] Çiğdem Dürüşken, “Stoa Mantığı”, Felsefe Arkivi, 0/28, (1991): 287-308
[10] Dürüşken, “Stoa Mantığı”, 287
[11] Cicero, Yasalar Üzerine, 10
[12] Abrim Gürgen, Cicero ve De Officiis Eserinde Romalı Erdemleri (Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi, 2016;95
[13] C. Cengiz Çevik, Cicero’nun Devleti, 35-34
[14] C. Cengiz Çevik, Cicero’nun Devleti, 65
[15] Dürüşken, “Stoa Mantığı”, 289
[16] Cicero, Yasalar Üzerine, 37
[17] Bahadır, “ZENON’DAN CİCERO’YA DOĞAL YASA ANLAYIŞI”, 50
[18] Çapak , "Kıbrıslı Zenon ve Stoa Okulu", 12
[19] Ahmet Arslan, İlkçağ Felsefe Tarihi 4, 44
Yorum Bırakın