Öncelikle bu rota için başka bir bloga teşekkürü borç biliyorum. bizevdeyokuz sayesinde kapıdağ yarımadası fikri oluştu biz de. Tüm detaylarıyla başlıyorum.
Karavan Yolculuğu Hakkında Bilmeniz Gerekenler
Bursa üzerinden karavanımızı kiralayarak cuma akşamı yola çıktık. İlk vermem gereken detay şu ki biz epey büyük bir karavan tercih etmiştik. 4 kişi için ideal bir boyuttaydı. Ancak araç büyüklüğü şehir içi yollar için epey zorluk oluşturuyor. Bu sebeple eğer iki kişiyseniz kesinlikle büyük karavanlara yöneleminizi tavsiye etmem. Araç iki adet iki kişilik yatak bir de tek kişinin yatabileceği bir kısmı içeriyor. Mini bir buzdolabı, iki adet ocak, ufak bir wc-duşu (herkesin en çok merak ettiği konu bir sıvı yardımıyla koku problemiyle karşılaşmadık, kendini bir boru yardımıyla müsait bir yerde doğa içine boşaltarak çözdük ama kaset sistemi olup kendiniz dökmeniz gerekn karavanlarda varmış kiralamadan önce muhakkak sorun) ve , ve dış duş ünitesi bulunuyor. Eğer kiralaycağınız araç yeni değilse asla uzun yol için düşünmeyin. Araçla 80'in üzerine çıkmak bile aracı zorlar bir haldeydi. Bizim de bu sebeple kısa mesafe tercihimiz oldu aracı zorlamamak üzere devam ettiğimiz yolda 2,5 saatlik yolu yaklaşık 5 saatte geldik. Bizim de araca alışma payımız var tabi ki.
Kapıdağ Yarımadası
İki adet tur önerisi var bizevdeyokuz'un ilk tur kısa, ikinci kısım uzun tur diye geçiyor. Fotoğraflarını ekliyorum aşağı. Hangi turu yaparsak yapalım kesinlikle Erdek'te konaklanmalı. Erdek'le ilgili daha sonra detaya gireceğim.
Biz tüm yarımadayı gezmek için tura dahil olmayan kısımdan başladık. Çayağzı, Çakılköy, Karşıyaka ve Tatlısu kısmında da araçla gezdik. Bu kısımlarda denize girmek mümkün değil, liman tersane gibi kullanılmış ve her yeri pislik götürüyor insanlar bilerek ve isteyerek her yere çöplerini döktüklerini düşündük ve böyle güzel bir doğanın bu şekilde kirletilmesi canımızı sıktı yol üzerinden çeşitli manzara fotoğrafları ve videoları çekmek dışında bu kısımda yapabileceğiniz bir şey yok.
İlk gün saydığım yerlerin ardından Ballıpınar Şelalesi/Ormanlı Şelalesi'ne gittik konumu asla doğru değil. Ballıpınar'da meydan gibi araçların park edildiği pazar gibi bir alan var ondan sonra iki çeşme görmeniz gerekiyor. 2.si epey içeride umudunuzu kaybetmeyin. Suların içinde geçeceksiniz araçla, biz başka araç geçiyor mu diye bakıp emin oldutan sonra geçtik. O çeşmenin yanıda zaten park etmiş araçlar olabilir. Çeşmeden aşağı dallara taşlara tutanarak zorlu bir iniş yolculuğundan sonra Şelale'ye varmış olacaksınız. Şelale'nin suyu bu tarz sulara göre iyi bir sıcaklıkta denebilir. Çok derin değil çoğunlukla boy bile olmuyor ancak buraya kadar gelmişken tabi ki suya girmelisiniz.
Bu yolun ardından Kirazlı Manastır'da adadaki en güzel tarihi alan olduğu söylenebilir ama hiçbir koruması yok, önüne ahşap bir tabela çakılıp geçilmiş. Ortodoks geleneğine göre de manastır eski bir tapınağın yerinde kurulmuş. Eskiden yöredeki Rumların dini merkezi olan manastır Havari Lukas’ın eseri olduğuna ve mucizeler yarattığına inanılan Panagia Faneromeni (Faneromeni Meryem’i) ikonasından medet uman binlerce kişi tarafından ziyaret ediliyormuş. Şimdiyse bu ünlü ikona İstanbul’da Fener Rum Patrikliğinin katedralinde sergilenmekte. 1922 yılında terk edilmiş manastırn sadece dış duvar izleirni görebiliyoruz, bu bakımsızlık devam ederse birkaç seneye onları da göremeyecek hale gelir diye düşünüyorum.
Gel gelelim gezinin en çok zort dediği noktaya. Bu manastıra ulaştıktan sonra iki seçeneğiniz var yola devam ederek yeniden yarımadanın bağlandığı yerlereçıkmak ya da ballıpınara geri dönüp kıyıdan o uzun yolu bir şekilde geri dönmek. Bizim akşam için başka bir planımız olduğundan ilkini seçtik ama seçmez olaydık desem abartmış olmam. Bu yol üzerind eharitada yol gözüksede inanılmaz çökmüş asal yol gibi olmayan çok kötü bir yoldan Aşağıyapıcı köyüne ulaştık bence siz bizim gedliğimiz yoldan gelemeyin.
İkinci günümüzde de nerdiğimiz gibi Erdek'te konakladık. İşte Erdek'i anlatacağım o kısımdayız. İnanılmaz tatlı bir emekli şehri. Her yer sakin, çok kalabalık değil ve huzurlu. Gece saat 2'de bile rahatlıkla yemek yiyecek alanlar bulabilirsiniz. Sokaklar herhangi bir şehirde saat 1'muş gibi oluyor zaten. Yemek konusuna geri dönecek olursak buradaki kokoreççi epe ünlü. Kekik Kokoreç ve 24 saat açık. Gitmişken midye ve kokoreçlerini tatmanızı öneriyorum.
Ertesi sabah dede ve teyzeler gibi denizin hakkını vermek ve ''Deniz çarşaf gibiydi, kaçırdınız.'' diyebilmek için erken saatlerde denize girerek başladık. Kahvaltıyı Duru's Garden'da ettik ortalama bir mekandı, gitseniz pişman olmazsınız. Ama gidenler ÖGS Tost'u denemeniz de öneriyor aklınızda bulunsun.
Biz yola koylarda fotoğraf çeke çeke ilerleyerek Büyükova Koyu'na kadar devam ettik. Rota üzerinde durup fotoğraf çekmek isteyeceğiniz bir çok yer olabilir. Yol üzerinde Küçükova Koyu da bulunuyor. Vaktiniz varsa iki koyu da deneyimleyebilirsiniz. Deniz biz gittiğimizde havanın rüzgarlı olmasından kaynaklı biraz dalgalıydı, suyun rengi bütün yarımada da Marmara'da değil Ege'de gibi hissettiriyordu. Biz bir daha gelsek muhakkak Erdek'te airbnb kiralayıp sakin bir haftasonu tatili yaparız diye düşündük çünkü gerçekten çok yakın.
Yorum Bırakın