Tek bir zaman diliminde, aynı anda kaç zamanda birden var oluruz? Bir, iki, belki üç… Kimisi gelecekten gelir, kimisi geçmişten, kimisi de daha uzak geçmişten… Aynı anda kaç zamanın içinde birden var isek, kaygı bir o kadar çoğalır. Biçimler, silüetler o denli birbirine karışır. İnsanları da tanıyamaz oluruz, kendimizi de.
Her zaman diliminde değişen her biçim için, söz için, “an” için, hatta kendimiz için birer çift gözümüz olsun isteriz, birer kalbimiz ve belki de aklımız. Bunu yapsak bölünecek gibi oluruz, çünkü tek bir bedende tümünü, aynı zamanda yaşayamayız. Evet, fark ederiz zamanla bunu. Ama kaygı burada sona ermez. Bu kez, var olduğumuz bu zamanda, diğer zamanların izdüşümünü aramaya ve tümünü şimdi’de buluşturmaya doğru yola koyuluruz. Kafamız karışır elbet. Çünkü zamanda biçim dönüşür, insan dönüşür, yer dönüşür.
“Şimdi” nedir ki? En yakın geçmişimiz ve en yakın geleceğimizdir, şimdi.
Bu yüzden “şimdi” kaygıdır belki insanda. Başlangıcın ve bitişin sınırlarının flu olduğu bir skalada “keskin yerini” tayin etmeye çalışır. Ona göre tayin edemezse geçmişin anıtları gerçek anlamlarına kavuşamadan kalıntılar içinde kalır, geleceğin kum saati ise incecik boynunu büküverir.
Eylül Salman
Çizim: Avare Tanrı, Fabrizio Dori
Yorum Bırakın