Hayatta birçok duyguyla baş ettim; öfke, üzüntü, kızgınlık hepsi bir şekilde bir yerden sonra benimle olmayı bıraktılar. Geçti, gitti diyebildim. Ama kırgınlığıma dair bir çare bulamıyorum. Hayal kırıklıklarımın toplamı, son noktası, kocaman ama gözle görülmeyen, içten içe insanı çaresiz bırakan, kelimelere sığdıramadığım bir duygu kırgınlık.
Çok uzun zaman sabredilen, göz ardı edilen hayal kırıklıkları omzuna yük olup kendini kırgınlıkla gösteriyor bence. Ne anlatarak, ne de affederek geçer. Sadece hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağını hissettirir. Eskisi gibi olamazsın sen de, eskisi gibi bakamazsın seni kıran kişiye. Telafi edilemez şeyler yaşamakta gerekmiyor zannımca kırılmak için; karşıdakinin en yanında olması gereken an da yanında olmaması, en ihtiyaç duyduğun an da yok olması yeterli. İnsan en güvendiği insanın çabasızlığını görünce umudunu kaybediyor; ilişkiden, arkadaşlıktan, dostluktan ve sonrası hep o kişiye karşı içinde bir güvensizlik taşıyorsun, güvenmeyi en çok istediğin an da bile.
Ve bence insan sevmediğine kırgınlık besleyemez ama kırgınlık ve vazgeçmek sadece sevilen kişiye özgüdür. Benim için kırgınlığımın sebebini anlatmak bile başlı başına zorken, bir de karşı taraftan hiç anlaşılmamak ya da kırgınlığının küçümsenmesi, bu sebepten mi diye azımsanması bunlar da ayrı birer iç sıkıntısı. O yüzden her kırıldığım insandan sessizce uzaklaşmayı seçiyorum, beni nerden kırdığını anlamayan, illa kırılmam için kötü bir şey yapması gerektiğini zanneden, zor günümde, iyi günümde yanımda göremediğim, her çalışımda kapısında kaldığım her kalpten sessizce uzaklaşmak benim için daha az yorucu. En azından kendime bu kadarını borçluyum.
Hayatımın hiçbir bölümünde kimsenin beni sırtında taşımasını beklemedim. Gökyüzünü avuçlarıma bırakmasını da beklemedim kimseden, dağları ayaklarıma sermesini de...
Bazen ihtiyaç duyduğun tek bir cümle o insanın yaşam boyu yanında kalacağına dair bir umut bırakır insanda. "Ben her koşulda yanındayım, bana yaslanabilirsin." Bir o kadar sıradan, bir o kadar kolay söylenebilecek bir söz bu. Yani beklentilerim öyle yüksek değil, kaldı ki zaten değer verdiğim, derin anlamlar yüklediğim hiç kimseyi imkansız beklentiler uğruna zorlamadım asla. Evet, belki hiç beklentiye girmemeli ama insan en yakınlarından "bu kadarcık" şeyin beklentisine girebilir. Hakkımızdır bu kadarı da. Belki karşımdakine göre basit şeyler için kırıldım belki onlara göre bu yaşanılanlar kusursuz, hiçbir sorun yok ama bende durumlar öyle gelişmedi ve bu benim için haklı bir sebep. Kırılıp uzaklaştığım hikayelerin sonunda "Ben sana ne yaptım?" savunması vardı. Biri için hiçbir şey yapmamanın ona kötülük yapmaktan bir farkı yok gözümde. Sıradan birilerinin yaptığı kötülüklerle değil, kendisi için özel olan, onlar için de öyle olduğunu zannettiği kişilerin umursamazlığıyla incinir insan.
Ve sonra bir kabulleniş geliyor insana, peki diyorsun yüzünde buruk bir tebessüm bırakan herkese ve sonrası vazgeçiş. Bazı vazgeçişler sessiz sedasız oluyor.
İçimi buruk bırakan her şeyin yanından geçerken gülümsedim, beni kötü hatırlamanız imkansız.
Bugün burayı biraz günlük gibi kullandım, umarım okurken sıkmamışımdır. Ve buraya kadar okuduysanız eğer çok teşekkür ederim.
İnsan bastırdığı duygunun esiri olur konuşmadığı derdini tasasını kızgınlığını mutsuzluğu göstermediğinde o duygunun eksikliği birikir önemli değil, sen nasıl istersen, ben iyiyim, beni yanlış anladın, boş ver sen bilirsin , nasıl istiyorsan öyle yapalım dedikçe ve içinde kavga etmemek o anı kurtarmak için bunları yapmak sana en doğrusu gibi geliyor ama bu kaçmak doğru iletişim değil, duygularını yaşamak sinirlendiysen sinirlisindir kırıldıysan kırgın kendi içinde biriktirdiğin ve karşındaki insanlara onlara sen duygularını açmadığın, bilmedikleri için ilişkileri mutlu ve problemsiz sanıyorlar senin hiçbir şey olmamış gibi davrandığın o an kötü olmak istemediğin için sustuğun olaylar toplu bir öfke ve kırgınlık olarak yüzeye çıkıyor özellikle senin eridiğini yetersiz hissettiğini görmediklerini düşündüğünü kendi hissettiklerini söylemediğin anlatmadığın bastırdığın için karşındaki insanı suçlayamazsın içindeki duygular bastırıldıkça birikir ve biriken her şey günün birinde mesafeye en sonunda vedaya dönüşür. Bunun şuçu ise kendi duygularını bastırmasıdır insanın farkında bile olmadan karşısındaki belki doğru insanı bile kaybedebilir ve hayatına giren herkes aynı sebeblerle gittiğinde sevilmeye layık birisi olmadığının düşüncesi altında ezilirsin