İlerleyebilmek İçin Uyuşmanın, Yıkıcılığı - Third Eye Blind // Third Eye Blind

İlerleyebilmek İçin Uyuşmanın, Yıkıcılığı - Third Eye Blind // Third Eye Blind
  • 3
    0
    0
    1
  • Third Eye Blind’ı ilk duyduğumda lisede olduğumu hatırlıyorum. O zamanlar kafamda şöyle bir düşünce vardı. Keşfettiğim ve inanılmaz beğendim albümlerin sadece sevdiğim şarkılarında takılırdım. Kalanını keşfetmek için cesaretim yoktu. Albümün kalanının yeterince iyi olmaması beni korkutuyordu. Bu albümde de uzun bir süre bunu yaşamıştım. Albümün ilk altı parçası benim için inanılmaz bir noktadaydı. Aktarmak istediği duyguları, hisleri mükemmel bir pop/rock altyapısında ve özenle yazılmış bir lirikalite ile bana sunmuştu. Bir süre bu parçalarda takıldıktan sonra albümün kalanına göz atma cesaretini bularak kalan parçaları dinledim ve korktuğum durum başıma geldi. Albümün kalanı ilki kadar güzel olmamakla birlikte sanki albümün B Side’ı yapılmak için yapılmış gibi duruyordu. Albümün 57dakikalık bir süresi var ve bence bu albüm için uzun olmuş. Tabi arada albümün kalanında da iyi parçalar var. “Thanks A Lot”, “Burning Man” ve “I Want You” çok iyi parçalar. Hatta dinledikçe daha da güzelleşiyorlar. Ondan dolayı albümün tamamına şans vermenizi istiyorum.

    İnternette çoğu insanın, bu grubu ve albümü "Semi-Charmed Life" şarkısından duyduğunu öğrendim. Ben “Losing a Whole Year” ile keşfetmiştim(yani albümün ilk parçasıyla). Şarkıda ilişki sonrası değişimin ve büyümekle nasıl mücadele edildiğinden bahsediyor. Enerjik olduğu kadar burukta bir şarkı. Albümün genel teması zaten gençlik ve büyümekle alakalı. Her ne kadar 90larda genç olmuş olmasamda internette albümün 90lar gençlerini çok iyi yansıttıklarını söylüyorlar. Buna kesinlikle katılıyorum sonuçta hangi yılda olursak olalım insani sorunlar temelde her zaman aynıdır. 

    Third Eye Blind albümü Third Eye Blind’ın 1997 çıkışlı ilk albümü. 90larda rock müzikte oluşan alternatif altyapıların ve türde dallaşmanın en yoğun olduğu dönemlerde çıkıyor. Grunge sonrası dönemin etkileri albümde sıkça gözükmekte. Grunge’ın hırçınlığını barındırmasa da aynı tonları ve enerjiyi koruyup onları, temiz vokalde atarak Post-Grunge etkilerini gösteriyor. “Semi-Charmed Life” şarkısında da albümün Pop yönünü görüyoruz. Aynı şekilde “Jumper” ve "How's It Going to Be" şarkılarında da enstrümantasyon daha yumuşatılarak Pop/Ballad gibi çeşitli tınılarda içermekte.

    Stephan Jenkins vokalini bu albümde harika kullandığını düşünüyorum. Bana kalırsa albüme ruh katan en büyük etkenlerden biri vokal. Bunun yanı sıra güçlü ve çekici riffler, şarkıların temel ritmini oluşturan bas gitar ve ritmi güzel bir şekilde yönlendiren davullar mevcut. Bunun yanı sıra pop etkenlerinde daha göz önünde bulunmasını sağlayan klavye ve synthseizerlarda bazı şarkılarda kullanılmakta.

    “Losing a Whole" Year” ile güzel ve albüm hakkında bilgilendirici bir giriş yapıldıktan sonra “Narcolepsy” ile albüm devam ediyor. Narcolepsy türkçe adıyla Narkolepsi gündüzleri aşırı uyku hali ve ani uyku atakları gösteren bir sinir hastalığı. Şarkıda bir yandan bu hastalıkla mücadele ederken bir yandan insan ilişkilerinin zorluğundan bahsediyor. Son zamanlarda bu parçayla alakalı ekstra bir yakınlık kurdum. Şarkının sözlerini dikkatlice incelediğinizde kendinizden birçok parça bulabiliyorsunuz. Narkolepsinin bu şarkıda her şeyi bırakıp pes etmekle alakalı bir metafor olarak kullanıldığını düşünüyorum. Eğer pes ederse bunun arkasının geleceğini ve bir daha o karanlıktan çıkamayacağını söylüyor.

     

    “I write everything down except what's on my mind

    'Cause my greatest fear is that sucking sound

    And then I know that I'll never get back out ”

     

    “Semi-Charmed Life” daha önce de belirttiğim gibi albümün en tanınan şarkılarından biri. Her ne kadar albümün en pop şarkısı olsa da daha derin ve karanlık konulardan bahsediyor. Bağımlılığın cazibesinden ve bunun sonucunda oluşan yıkıntıyı anlatıyor. Jenkins albümün kayıtları boyunca metanfetamin bağımlılığıyla sorunlar yaşıyordu ve o yaşadıklarını şarkıya aktarmış. Bir önceki şarkıyla da aslında arada güzel bir bağ kuruluyor. Aslında kaybolmamak için kendini uyuştuyor. Tabi sonlarında bunun yıkıcı etkileri de oluyor. Jenkins, Songfact ile yaptığı röportajda şarkının teması için şunları söylemişti. “Bu şarkı her zaman dibe vurmakla alakalıydı. Zemine çakılmadan önceki mükemmellikten bahsediyor.” 

    “Jumper” albümün duygusal yoğunluğunu en çok barındıran parçalardan biri. Umutsuzluk ve intihar temalarını işliyor. Aslında şu ana kadarki parçaların bütünlüğüne baktığımızda bize bir hikaye anlatıyor diyebiliriz. Başarısız ve zaman kaybı olarak görülen bir ilişkinin ardından pes etmemeye çalışıp sonrasında uyuşturucu bağımlığına düşüp intihar noktasına kadar gelinen bir hikaye.  Jenkins bu noktaya kadar ilerleyebilmek için en iyi yöntemin uyuşmak olduğunu düşünüyordu ama burada bu durumun yıkıcı etkiler doğurabileceğini görüyoruz. Sözler sanki bir başkasına yazılmış gibi olsada Jenkins’in kendisi ile konuştuğunu düşünüyorum.

     

    "I wish you would step back from that ledge, my friend

    You could cut ties with all the lies that you've been living in”

     

    “Graduate” şarkısı ile albümdeki başlarda olan konsept hikayeden çıkarak daha genel bir konuya yöneliyoruz. Daha enerjik altyapı ve vokallerle bizi şarkı karşılıyor. Özgürlük ve gençlik isyanı hakkında güzel bir parça. "How's It Going to Be” ‘de tema olarak ilk şarkıyla benzer bir noktada. Ama burada daha yoğun romantik hislerden bahsediliyor. Enstrümanlar, vokal anlamında en melankolik parçalardan biri.

    Bu ilk 6 şarkı benim için mükemmele yakın derecede bu noktadan sonra albümün biraz düştüğünü düşünüyorum. “Thank a lot” da tema öfke ve hayal kırıklıklığını konu almış. “Burning Man” şarkısını da albümü incelemeye başladığımda yeniden keşfettim diyebilirim. Kendini izole ederek değişmeye çalışmayı konu alıyor. Albümün ilk yarısının atmosferine çok iyi bir şekilde uyum sağladını söyleyebilirim. “I Want You” şarkısı için insanlar her ne kadar albümü uzatmak için dolgu şarkılardan biri olduğunu söyleselerde sevdiğim şarkılardan biri. Adından da anlaşılacağı gibi aşk ve özlem gibi konularla duygusal yoğunluğu yüksek olan şarkılardan biri. Albüm kapanışı “God Of Wine” şarkısı ile yapıyor. Çoğu insan için albümün ikinci yarısında olan düşüşten kurtarış şarkısı olduğunu söylüyor. Buna temelde katılmakla beraber ikinci yarıda da çok iyi şarkılar olmasından dolayı albüm hiç bir zaman bende çok aşağı düşmüyor. (İlk 6 parça kadar etki yapmıyor ama)

     

    Yazının sonlarına geldiğimize göre kısaca bir toparlamam lazım. Albüme dışarıdan bakıldığında sıkça pop etkileri göstermesinden yada o şarkılar en planda olduğunda albümü eğlenceli bir albüm olarak düşünülse de aslında çok daha derin konular barındırıyor. Gençlik döneminde kayıp hissetmekle alakalı güzel bir albüm olduğunu söyleyebilirim. Albümde bahsetmediğim şarkılar belki çıkarılarak daha kısa bir bir şekilde bizlere sunulsaydı albüm belki de şu an olduğundan daha iyi itibara sahip olurdu. İnternette sıkça bu albümün klasiklerde olup olmadığı hakkında tartışmalar okudum. Bana kalırsa klasiklerden ama daha kısa ve temizlenmiş bir şekilde çıksaydı çok daha iyi olabilirdi...

     


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.