Ruskin ve Proust’un ‘’Okuma’’ Yorumu

Ruskin ve Proust’un ‘’Okuma’’ Yorumu
  • 9
    0
    0
    2
  •  

    Kitap okumak, romanların dünyasında kaybolmak ve edebiyata tutkuyla bağlanmak çoğu topluma göre ''sanat, sepet, boş işler'' eylemler listesinde başı çekiyor sanırım. Sevilmesi ve alışılması kolay olmayan bu eylemin yani ‘’kitap okumanın’’ aslında ne kadar güzel ve yararlı olduğunu hepimiz biliyoruz aslında. Sevildiğinde vazgeçilmezdir kitaplar. 

     

     

    Kitap okumak, hem sıradan hem de sıradan olmayan unsurlar barındırıyor içinde. Okurken o an kitaptan ne kazanılacağı öngörülemiyor. Nedeni, kazanımın zamana yayılan bir süreç olması. Dışarıdan bakıldığında sıradan görünmesi onu hiç de sıradan kılmıyor tam da bu yüzden. Çünkü kazanımlar çıplak gözle görülemez. Somut olan tek şey kitabın kendisidir; soyut olan diğer her şey bilincimize akarken bu kazanımların ne şekilde kendini göstereceğini, ne şartlarda ortaya çıkacağını asla bilemeyiz. 

     

     

    Konunun önemi açısından söylenecek daha birçok şey var fakat asıl konumuz olan Susam ve Zambaklar ile Okuma Günleri’ni gölgede bırakmak istemem. Zira bu iki kitabın ana teması da ‘’okumak’’ zaten. Birbirinden ayrı olarak değerlendirilmesi imkansız olan bazı eserler vardır; işte elimde bulunan bu iki kitap ‘’Susam ve Zambaklar’’ ile ‘’Okuma Günleri’’dir. 

    Neden birbirinden bağımsız düşünülemez bu eserler? Çünkü biri diğerinin önsözü olduğundan dolayı doğru sıralama ve dikkatle okunması önem arz ediyor. Sadık bir Ruskin okuru olan Proust, yazara bu kadar bağlanmadan çok önce yazı işlerine ara verdiği bir dönemdeydi, belirsizliğin pençesine düşmüştü. Annesi ve edebiyatla ilgilenen çevresinin desteğiyle birlikte Ruskin ile ilgili geniş okumalar yaptı, onun yarattığı eserleri derinlemesine inceleyerek sadık bir Ruskin okuruna dönüştü. Ve tüm bunları gerçekleştirdikten sonra ‘’Susam ve Zambaklar’’ı Fransızcaya çevirdi. Çevirisine de 58 sayfalık bir önsöz yazmayı ihmal etmedi. İşte bu önsöz bahsettiğim diğer bir kitap yani ‘’Okuma Günleri’’ oluyor. 

     


    Susam ve Zambaklar, alt başlığında ise ‘’Kitaplara ve Kadınlara Dair’’ diye bildiğimiz bu eser aslında Ruskin’in İngiltere’de 1864 yılında verdiği iki konferansın yazıya dökülmüş halidir. İngiltere o zamanlar Victoria Dönemi gibi bir karanlığın içindeyken insanları aydınlatmaya çalışan olağanüstü bir çabanın vücut bulmuş hali diyebiliriz bu konferanslar için. Alt başlıklardan da gördüğümüz gibi, dönemine göre oldukça derin konular seçmiş Ruskin. Öyle bir zamanda halka bakarak kitapların varlığına ve kadınların eğitimi üzerine konuşabilmek sabır ve cesaret isteyen bir süreç doğrusu.

    Bu konferans metinlerini analiz etmek istiyorum biraz da; kitaplar konusunda ki söylemlerine katılmakla beraber kadınlarla ilgili bazı ifadelerini oldukça rahatsız edici buldum. Tabii dönemine göre feminizmsi anlatılar var metinin içeriğinde. Çünkü o dönemde kadınların sadece nefes alıp verdiğini düşünürsek yazarın anlatımı daha yüksek perdeden konuları alıyor içine. Keşke biraz daha geniş bir pencereden bakabilseydi belki hiç rahatsız olmayacaktım okurken. 

     

    '

     


    Kitabın başlığının neden Susam ve Zambaklar olduğu da rastgele bir seçim değil. Susam, masallardan bildiğimiz, bizleri kralların hazinelerine götüren ‘’Açıl susam açıl’’ daki susamdır. Ruskin’e göre kitaplarla bir olmak hazinelerle bir olmaktır. Bu nedenle ‘’susam’’ gibi bir sihirli sözcük başlığa çok uygun…

    Zambaklar ise kadınlar için en uygun semboldür. Ruskin’in bu çiçeği neden kadınlar konulu konferansının başlığına koyduğu çok bariz aslında. ‘’Kraliçelerin Bahçeleri’’ nde olmayı hak eden bir çiçektir zambak. Dişil enerjiyi, doğurganlığı, saflığı ve asaleti simgeler. Güçlü bir etkisi vardır. Ve Ruskin’e göre kadınlar çok güçlü olmalıdır. Tutucu görüşleri bu sembolleri biraz gölgede bırakmasına rağmen yukarıda belirttiğim gibi dönemine göre baya ileri görüşlere sahip biri Ruskin. Çünkü kadınların süs objesi gibi yetiştirilmesinden ziyade eğitimlerine, hayat görüşlerine önem verilmesinin daha çok anlamlı olacağını belirtiyor. Bu düşünceye kesinlikle katılıyorum ben de. Onlar için iyi kitaplar, iyi aile ortamları öneriyor. İnsanları yetiştiren kadındır da o yüzden. Çocukların insan gibi insan olması için kadının iyi bir donanıma sahip olması gerekmez mi? Söylemlerinden en rahatsız edici bulduğum şey, savaşların yaşanması ve savaşın sebeplerinin hatta sonuçlarının faturasını kadınlara kesmesi! İşte kadınlar erkeklere iyi duygular yansıtabilseymiş, onları duygu ve düşünceleriyle savaştan uzaklaştırabilseymiş eğer- erkekler kavgacı bir ruha sahipmiş çünkü- kötü olayların hiçbiri yaşanmazmış. Hiç katılmadığım, doğrusu sinir de olduğum bir düşünceydi bu. Savaşı erkekler yapıyor, mağdur olanlar kadınlar ve çocuklar olduğu halde nasıl suçlu sadece ve sadece kadınlar olabiliyor. Mantık bile aramadığım, en saçma düşünce. Yine bu tarz farklı konularla ilgili doğru bulmadığım düşünceleri var maalesef. Bunlar dışında mükemmel bir kitap tabii ki. Faydalı olanları bilincimize alıyoruz ve gerisini de çöpe atıyoruz. En iyisi bu. 

     

     

    Sanat eleştirmeni ve toplum bilimci olması bu konferansları vermeyi başarmasında oldukça etkili olmuş. Konulara seçtiği başlıklar ve semboller üzerinden nokta atışları yapması anlatımını yararlı ve renkli kılmış. Okurken hiç sıkılmadım, kimbilir dinleyenler üzerinde nasıl bir etki yaratmıştır. 

    Ruskin ‘’okumak’’ diyor ama nasıl bir okumak bu? Kitabı elimize alalım da okuyalım cinsinden bir muhabbet dönmüyor burada, eylemi içselleştirmekten bahsediyor yazar. Özümsemediğimiz bir şeyi yaparken ondan verim alabilmemiz mümkün değildir çünkü. 

    Okuma aşkına tutuşup kör olmak da değildir anlatmak istediği… Seçicilik için büyük bir farkındalığa sahip olmak gerekiyor. Doğru kitapları okumak, düşünerek okumak, emek vererek ve anlayarak okumak gibi… Okumak için okumak değil de başka bakış açılarını keşfetmek, o dünyanın içinde bir yerlerde bir yer bulmak, araştırmak, öğrenmek ve tüm bunların sonucunda insanın kendini geliştirmesini sağlamaya çıkmak amaç. Kitapların sunduğu hazinelerin uzun bir yol olduğunu fark etmek ve bu yolda yürümek için de birçok engeli aşmayı başardıktan sonra içselleştirmek için çabalamak denilebilir tüm bu sürece. 

    ‘’Boş vaktinizde kitap okuyun canım insanlar’’ gibi gereksiz mesajlar yerine alt mesajları topluma aşılamaya çalışmış Ruskin. Gene altını çizerek belirteyim; o dönemde doğru dürüst okumayan bir kitleye alt başlığı anlatmaya çalışmak da olağanüstü bir iş. 

    Edebiyatla çok ilgilendiğim halde içselleştirdiğim bu eylemi yaparken bunun hakkında okumak, üzerine düşünmek sanki yeni keşifler yapmışım gibi hissettirdi bana. Kitapları sevin ya da sevmeyin bu satırları okurken hiç sıkılmayacağınız bir söyleşi metninin içinde kaybolacaksınız. 

     

    Okurken üzerinde birçok kez düşündüğüm şu alıntıları da sizlerle paylaşıp daha sonra Okuma Günleri’nden bahsedip içeriğimi sonlandıracağım:

     

    ‘’Çok kalabalık, ayrıca son derece nazik kimseler olduklarından, bizi kendi huzurlarına kabul etmek için değil de, sırf kendilerine çekmek ve kazanmak için etrafımızda bütün bir gün bekleyen, mütevazı bir şekilde döşenmiş dar bekleme odalarında, kütüphanelerimizdeki raflarda sabırla duran krallar ve devlet adamlarının- hiç önem vermediğimiz bu topluluğun- gün boyunca, bize söyleyebilecekleri tek kelimeye bile belki de kulak vermeyiz.’’ s. 31

     

     

    ''Hayat da kısadır. Bu sözü daha önce de duymuş olmalısınız; gene de, acaba bu kısa hayatı ve hayatın imkanlarını iyice ölçüp biçtiniz mi ve hayatınıza bir çekidüzen verdiniz mi? Bir kitabı okuduğunuz takdirde öbürünü okuyamayacağınızı, bugün kaybettiğiniz şeyi yarın kazanamayacağınızı biliyor musunuz?''  s. 35

     

     

    ''Fakat insanî yaratıklar olarak duygu bizler için iyi bir şeydir; iyi olmakla da kalmaz, ancak duygulu olduğumuz sürece insan olmaya hak kazanırız ve hiç şüphe yok ki, şerefimiz insanlığa karşı duyduğumuz büyük sevgi ile orantılıdır.'' s. 54

     


    ''Bir milletin bütün fertlerinin, kadın erkek, çoluk çocuk hepsinin birer birer öldürüldüğünü kılınız bile kıpırdamadan, bir damla gözyaşı bile dökmeden seyredebiliyorsunuz; öbür yandan da duygularınızı buket vermek, nutuk çekmek, eğlencelere, ziyafetlere katılmak, yapmacık olmaktan öteye gitmeyen kavgalara girişmek, güldürücü kukla oyunları seyretmek yolunda harcıyorsunuz.'' s.56

     


    ''Yığın hâline gelmiş olan bir insan topluluğuna bir şeyler anlatabilirsiniz; bu topluluğun duyguları yüksek ve gerçek duygular olabilir; bu, çoğu zaman böyledir de; fakat bu toplulukta bu duyguların belli bir temeli olmadığı gibi sürekli olmalarını sağlayacak bir zemin de yoktur; böyle bir topluluğu, herhangi bir konuda, istediğiniz şekilde güldürebilir veya kızdırabilirsiniz; o, genel olarak, âdeta nezleye tutulur gibi duygulanır, sirayet yoluyla düşünür; öyle küçük şeyler vardır ki, onu bir anda deliye döndürür, ne yaptığını bilmez hâle getirir, gene öyle büyük meseleler vardır ki, bir saat sonra unutup gider. Halbuki kibar bir insanın veya iyi yetişmiş bir milletin duyguları isabetli, ölçülü ve devamlıdır.'' s. 56

     


    ''Arkadaşlar, okumaktan ne hakla bahsediyoruz, anlamıyorum? Okuma disiplinini kazanmadan önce, çok daha sert bir disipline ihtiyacımız var; fakat şuna emin olun ki, ne olursa olsun, biz bugün artık okuyabilecek durumda değiliz. Kafası bu hâlde olan bir topluluğun okuması mümkün değildir; herhangi bir büyük yazarın herhangi bir cümlesini kavraması düşünülemez.'' s. 58

     

     

    ''Ne kadar yüce kalpli olursa olsun, kendisini bir yığından farksız hâle getiren hiçbir millet devam etmez. Bir millet, duygularını disipline sokmak ve onlara yön vermek zorundadır; aksi takdirde bir gün, bu duygular onu, akrep kuyruğu misali, terbiye edecektir. Hepsinden önemlisi de, bir millet, para kazanan bir yığın olarak devam edemez: Kitapları hor görerek, ilmi hor görerek, sanatı hor görerek, tabiatı hor görerek, merhamet duygusunu hor görerek, sadece ve sadece para kazanmak için gayret göstererek ve bütün bunların cezasını çekmeksizin, varlığını devam ettiremez.'' s. 59

     

     

    ''Pahalıya mâl olan lüks yiyeceklere harcanan para ile kitaplara harcanan para birbiriyle karşılaştırıldığı zaman durum nedir? Beden için lüzumlu olan yiyeceklerden söz ediyormuşcasına kafa için lüzumlu olan yiyeceklerden söz ediyoruz: Şunu hemen söyleyeyim ki, iyi bir kitapta bitip tükenmek bilmeyen yiyecekler vardır; onda bedenimizin en mükemmel kısmını teşkil eden kafamız için hayat boyunca yetecek kadar yiyecek vardır; gene de birçok kimse, büyücek bir kalkan balığı için ödeyeceği parayı, en iyi kitaba yatırmadan önce, kitabı uzun uzun incelemeden edemez.'' s. 60

     

     

    Alıntılardan gördüğünüz gibi sadece okumakla ilgili söylemler yok burada, insan olarak duygularımıza sahip çıkmamız gerektiğinden ve bu duyguları iyi yönetmemizden bahsediyor Ruskin. İlk önce insan olarak her anlamda iyi olmaya çalıştıktan sonra okuma disiplinini düzenleyebilir ve kitaplara hakim olabiliriz artık. Kitabın tümünü alıntılar adı altında paylaşsam bile olur, her harfi, her kelimesi ve her cümlesi değerli bir hazinenin parçası gibi.

     

     

     

    Marcel Proust’un Susam ve Zambaklara önsöz yazdığından bahsetmiştim. Ne zaman bir eser haline getirildi bilmiyorum fakat Okuma Günleri iyi ki bir önsöz olarak kalmamış sadece. İyi ki ayrı bir eser versiyonu ile bizlerin karşısında yerini bulabilmiş. Önsöz gibi değil çünkü. Kayıp Zamanın İzinde’nin ilk cildinden birçok iz barındırıyordu, resmen bu büyük yapıtın trampet sesleri olmuş ‘’Okuma Günleri’’.

     

     

    Okumaya nasıl başladığını, çocukluğu ve ailesiyle yaşadığı o evle özümseyerek ve daha birçok şeyle ağ örerek birbirine bağlayan bir üslupla anlatıyor. Kayıp Zamanın İzinde de böyledir zaten. O ağlar o kadar fazladır ki bir kez yapıştı mı size, kopmak gelmez içinizden.

     

     


    Susam ve Zambaklar'a yazdığı önsöz kitapla ilgili birkaç cümleden ibaret aslında. Doğrusu ‘’okuma’’ ile ilgili kendi düşünceleri içinde kaybolan bir Proust’la karşı karşıyayız. Ve bu asla bunaltmıyor. Çünkü okumak anladığım kadarıyla onun hayatının ayrılmaz parçası olduğundan okura da bu hisleri yansıtmak istemiş. İşte yansıtabildiği o hisler:

     

    ''Bu kitap, sadece bundan mı ibaretti? Yaşayan insanlardan daha fazla dikkat ve şefkat göstermiş olduğumuz bu varlıkları ne denli sevdiğimizi itiraf etme cesaretini her zaman gösteremeyiz, hattâ ebeveynlerimiz bizi okurken bulup heyecanımıza güler bir tavır takındıklarında bile, sahte bir kayıtsızlık ve yapmacık bir can sıkıntısıyla kitabı kapatırız; kendileri için soluk soluğa kaldığımız, hıçkıra hıçkıra ağladığımız bu insanları bir daha görmek, haklarında bir şey öğrenmek artık mümkün olmayacaktır.'' s. 49

    (Bu alıntıda Charles Dickens’ın Mister Pickwick'in Serüvenleri eserinden nasıl etkilendiğini anlatıyor. Ben de çok sevmiştim. Klasikler hayatınızda sevdiğiniz bir yerdeyse bu kitaba da bir şans vermelisiniz.)

     


    ''Okuma bizim için, sihirli anahtarları bize kendi derinliklerimizde, içlerine giremeyeceğimiz konutların kapısını açan bir kışkırtıcı olduğu sürece, hayatımızdaki rolü de esenlik getiricidir.'' s. 62

     


    ''Kuşkusuz dostluk, bireyleri ilgilendiren dostluk boş bir şeydir ve okuma da bir dostluktur. Ama en azından samimi bir dostluktur ve bir ölüye, olmayan birine hitap etmesi, ona yansız, neredeyse dokunaklı bir hava verir. Dahası bu, tüm diğer dostlukları çirkinleştiren her şeyden azade bir dostluktur.'' s. 69

     


    ''Okumada, dostluk âniden ilk saflığına götürülür. Kitaplarla nezaket olmaz. Akşamı bu dostlarla geçiriyorsak, bunu gerçekten arzu ettiğimiz içindir. En azından onlardan ancak üzüntüyle ayrılırız. Ve onları terk ettiğimiz zaman, dostluğu bozan ‘Bizim hakkımızda ne düşündüler acaba?’, ‘Düşüncesizlik etmedik ya?’, ‘Bizden hoşlandılar mı?’ gibi düşüncelerden hiçbiri olmadığı gibi bir başkası için unutulma korkusu da yoktur. Dostlukla ilgili tüm bu telaşlar okuma denen bu saf ve dingin dostluğun eşiğinde sona erer.'' s. 69

     

    İçerik önerisi: Ruskin Okuru Proust

     

    Sevgiler, kitaplarla kalın :) 

     

     


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.