Türkiye’de solu işlerken öncelikle Osmanlı’dan yola çıkmak gerekir. Atatürk daha Selanik yıllarında pek çok ideolojik daldan etkilenmiştir. Bunların arasında pozitivizm ve materyalizm gibi bir de sosyalizm vardır. Sosyalizm, Osmanlı Mebusan Meclisi’nde de vardı. Bir de Selanik gibi daha reforma açık bir yerde sosyalizmin olmaması olanaksızdır. [1]Tuna Mebusu Vilasof Efendi’de bu sosyalistlerin arasındadır. Yenilikçi Selanik’te, Osmanlı’nın ilk sosyalist örgütü olan “Sosyalist Amele Örgütü” kurulmuştur. Balkan coğrafyasından milletler bu örgüte üye olmuştur.[2]
Kafa bulanıklığı olmaması için önceden söyleyeyim; Atatürk sosyalist değildir, ama etkilenmiştir.
Osmanlı gençleri arasında üreyen “antiemperyalist” ve “antikapitalist” serüven Cumhuriyet ilan edildikten sonra da devam etmiştir. Eylül 1910’da “Osmanlı Sosyalist Fırkası” kurulmuş ve Meşrutiyet döneminde bu konuları tartışmada özgürlük ortamı sağlanmıştır. Sadece mecliste kalmayıp dergi yoluyla da iş yürütmeye çalışan gençler de destekli ve kuvvetli olmamasıyla birlikte kimi eylem ve faaliyetlerde bulunmuşlardır.
Bu gençler arasında olmamasına rağmen fikirlerini tamamen anlayanlardan biri de Mustafa Kemal’dir. Hatta; “Evvela sosyalist (socialiste) olmayı, maddeyi anlamalı!” gibi notu vardır.[3] Sosyalizm hakkında kitaplar okuyan Mustafa Kemal, cumhuriyet sonrası pek sosyalist hareket etmese de kendi hayatında sosyalizmin izi vardır. Atatürk şu sözleriyle kendisinin sosyalist olduğunu reddetmiş olsa bile etkilenmemesi olanaksızdır: “Sosyalist filan bizim anlayamayacağımız, karışık bir zihniyetin ifadesidir. Sosyalist bilmem, (…) vatan, millet, milliyetçilik biliyoruz.” Anlatmak istediğim burada Atatürk’ün siyasî görüşü değil; Türk solunun kökü Osmanlı’ya dayanmasıdır.
1 Mayıs
Her yıl olduğu gibi yine 1 Mayıs Bayramı’nı kutladık. Şimdi de 1 Mayıs’ın bayram olarak kutlanmasına bakalım.
17 Şubat-4 Mart 1923 yarasında toplanan İzmir İktisat Kongresi’nde “İşçi Grubunun İktisat Esasları” toplamda 34 maddedir ve 14. Maddede aynen şu yazar:
“(Bir Mayıs) gününün Türiye İşçileri bayramı olarak kanunen kabulü (Sanayi ve işçi müttefikan, çiftçi ve tüccar ekalliyetle kabul).”[4]
İşçi Grubu’nun İktisat Esasları Bölümü
1 Mayıs’ı buraya eklememin sebebi var elbette. Çünkü bu bayram sosyalistler ve komünistler tarafından kutlanmaktadır.[5] Türk solunun kutladığı bayram olan 1 Mayıs’ta 1970’lerde 80’lerde çok ölen ya da işkence çeken insanlar olmuştur. Bunlardan biri de benim babaannemdir. Ben bir şey fark ettim. Bugünkü 1 Mayıs’lar pek sosyalist bir biçimde kutlanmıyor. Çoğu yerde LGBT sempatizanlığı yapılıyor… Kişinin cinsel ya da ruhsal hiçbir yönüne karışmam karışana da karşı çıkarım ama 1 Mayıs bunun sempatizanlığının yapılacağı zaman değildir.
İzmir İktisat Kongresi sonrasında bayram ilan edilen 1 Mayıs her sene sol örgütler ve sendikalar tarafından kutlanmaktadır. Bu sendikaların ve örgütlerin savunduğu şey tam bağımsız Türkiye’dir. Bağımsızlık ancak ve ancak Atatürk dediği gibi ekonomik bağımsızlıkla kazanılır:
“Bugünkü mücadelemizin amacı tam bağımsızlıktır. Tam bağımsızlık ise ekonomik bağımsızlık ile mümkündür. Bir devletin maliyesi bağımsızlıktan yoksun olunca bütün hayati bölümlerinde bağımsızlık felç olur. Çünkü her devlet organı ancak maliye ile yaşar.”[6]
Türkiye özellikle 1950’lerden sonra Amerika’nın yararına iş yapmaya başladı. Bunlardan birisi (bizim savaşımız olmasa bile) Kore Savaşı’na girmemiz ve NATO’ya üye olup tabiri caizse orduyu Amerika’nın eline bırakmasıdır. Ardından bu olayları protesto eden Nâzım Hikmet, vatan hainliği ile suçlanmıştır. Nâzım Oratoryosunun Genco Erkal ve Fazıl Say ile yaptığı sahnede Genco Erkal, Nâzım Hikmet’in şu şiirini okumuştur:
"Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet.
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ."
Bir Ankara gazetesinde çıktı bunlar, üç sütun üstüne, kapkara haykıran puntolarla,
Bir Ankara gazetesinde, fotoğrafı yanında Amiral Vilyamson'un
66 santimetre karede gülüyor, ağzı kulaklarında, Amerikan amirali
Amerika, bütçemize 120 milyon lira hibe etti, 120 milyon lira.
"Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt
Hainiyim, ben vatan hainiyim.
Vatan çiftliklerinizse,
Kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,
Vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,
Vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,
Fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan,
Vatan tırnaklarıysa ağalarınızın,
Vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa,
Ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,
Vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa,
Vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,
Ben vatan hainiyim.
Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla:
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ."
28.07.1962
Nâzım Hikmet
Açıkçası dönemin tam bağımsızlığının elden gitmesine üzülen Nâzım Hikmet’in bugünkü sahte Kemalistler ve faşistler tarafından vatan haini ilan edilmesi üzücü bir durum. Nâzım’a yapılan büyük bir ayıptır.
60’lar ve 70’ler
Elbette döneminde yapılan Amerikancılık kimi Atatürkçü, sosyalist ve komünist gençleri amfilerden meydanlara çıkarmıştır. Bunlardan birisi ise Deniz Gezmiş’tir. Nihat Behram çok satan “Darağacında Üç Fidan” kitabından Deniz Gezmiş hakkında bilgi sahibi olduk.[7] Deniz’in tek bir hedefi var idi o da kendi ifadesiyle: “Biz şahsi hiçbir çıkar gözetmeden, halkımızın bağımsızlığı ve mutluluğu için savaştık.”
Deniz Gezmiş
Dönemin Cumhuriyet Gazetesi
O zamanki Amerika’ya başkaldıran solcu gençliğin Anıtkabir yürüyüşü sonrasında Anıtkabir Özel Defteri’ne yazdıkları yazı şudur: “Büyük Önder, Amerikan emperyalizmine karşı ikinci Milli Kurtuluş Savaşımızda izindeyiz. Milli Kurtuluş Savaşımız yok edilemez. Onu yok etmek için bütün Türk milletini yok etmek gerekir. Tam Bağımsız Türkiye İçin Mustafa Kemal Yürüyüşçüleri”
Evet! Deniz Gezmiş belki yanlış strateji izlemiş ve yanlış yollara sapmış olabilir. Bu ne onu ne de onun hedefini küçültecek bir nedendir. 6 Mayıs 1972 tarihinde ise idam edilmiştir. Bugün yanlış hamleleri yüzünden hain ilan edilen Deniz Gezmiş’e yapılan ayıp tıpkı Nâzım’a yapılan ayıp gibidir…
Ardından Amerika’ya karşı ufak ufak gerçek anlamda ayaklanma devam ediyordu. Bu başkaldırışlar devam ederken Türkiye 80 darbesiyle adeta Amerika’nın kulu kölesi oldu. Kenan Evren önderliğine yapılan darbede “tam bağımsız Türkiye” diyenler işkence ve cezalarla cezalandırılmıştır. Öğretmenler görevlerinden uzaklaştırıldıklarından dolayı tava-tencere satarak geçim sağlamaya çalıştılar. 12 Eylül hakkında 2 yazı daha yazmıştım detaylar için:
https://wannart.com/icerik/41048-sahte-ataturkculuk
https://wannart.com/icerik/42527-12-eylul-ve-82-anayasasi
Sonuç
Bu darbeden sonrasını yazmaya gerek yoktur. Çünkü sağ siyaset cemaatleriyle cirit atarken, Türk solu tamamen yok edilmiştir. Bugünkü sol da artık eski sol değil, bir kısmı terör sempatizanı, bir kısım sapkın düşüncelerde… Tam bağımsızlıkçı Türk solu unutulma aşamasındadır 80 darbesi sayesinde…
Barış Doster’in sözüyle son noktayı koyalım:
“İdeolojik olarak, emperyalizm karşıtlığı kolay değildir. Slogan atarak olmaz. Bu yönde iç cepheyi güçlendirmek, milleti bilinçlendirmek, akıl, bilim, emek ve üretim seferberliği yapmak gerekir. Kapitalizme karşı olmadan, yüzünü sola sönmeden, ulusal ölçekte yurttaşlığı, sınıfsal ölçekte yoldaşlığı benimsemeden, antiemperyalist olunmaz. Etnikçiliği sosyalizm, mezhepçiliği komünizm, hemşericiliği Marksizm sananlardan antiemperyalist çıkmaz. Emperyalizmin işbirlikçisi çıkar. Liberal, kapitalizm yanlısı, sağ siyasetler; orta çağ artığı, feodalizm kalıntısı kimlikleri kullanır, milleti birbirine düşürürler. Emekçi halkı birbirine kırdırırlar. Liberal sol gibi (ne demekse o), AB’den demokrasi, ABD’den özgürlük bekleyerek, antiemperyalist olunmaz. İşbirlikçi olunur.
Politik düzlemde hem NATO savunucusu hem AB destekçisi hem de antiemperyalist olunamaz. Üretim, mülkiyet, bölüşüm ilişkilerini tartışmak gerekir. Emperyalist devletlerin, onları besleyen ve onlardan beslenen çokuluslu şirketlerin, dev ölçekli tekellerin, Pazar, hammadde ucuz işgücü gereksinimini, bu amaçla yaptıkları işgalleri eleştirmeden, emperyalizme karşı mücadele edilemez. Türkiye’de solcu, devrimci olmanın yolu; millici, ulusalcı olmanın yolu; öncelikle ve özellikle Kuvayı Milliyeci, Müdafaa-i Hukukçu, Cumhuriyetçi olmaktan geçer. Atatürk’ü sahiplenmeden ne millici olunur ne devrimci Siyasal ve toplumsal düzlemde, ulusalcı olmayan solculuğun, solcu olmayan ulusalcılığın, başarı şansı yoktur.”
[1] Ayrıntılar için bkz. Sina Akşin, An Çizgileriyle Türkiye’nin Yakın Tarihi, C I, 1997, S. 102’den aktaran Sinan Meydan, Atatürk Modernizm ve Din, 2021, s. 137.
[2] Attilâ İlhan, “Evvela sosyalist Olmayı Maddeyi Anlamalı”, Cumhuriyet, 20 Haziran 2001.
[3] ATABE, C I, s. 15.
[4] Afet İnan, İzmir İktisat Kongresi, 2018, s. 52.
[5] Aslında tüm Türklerin bayramı olmasına rağmen toplumda çoğu kişi değerini bilmiyor.
[6] Falih Rıfkı Atay, Çankaya, Pozitif Yayınevi, ty, (tarih yok) s. 282’den aktaran Sinan Meydan, 1923 Kuruluş Ayarlarına Dönmek, İstanbul, 2017, s. 300.
[7] Nihat Behram, Darağacında Üç Fidan, 2020.
Yorum Bırakın