Dünya ya yetişemiyorum birkaç zaman önce bir iki adım gerisindeyken şuan adamakıllı ardında bıraktı beni. Bu geç kalmışlığı üzerimden atamıyorum. Tüm hayatım iki koca camın ardından akıp gideni izlemekle geçiyorken tam olarak neyi konuşmalıyım. Geç kalmışlığım bir karabasan misali üzerime çökmüşken neyi çok isteyebilir ne için koşturabilirim. Umutsuzluk hastalığı peytahlandı ruhumun izbe köşelerinden ve günden güne zehirli sarmaşık misali her yanımı sarmalayan...
Mevsim de en az benim kadar soğuk ve ruhsuz üzerime düşen her kar tanesi bir felaketin habercisi gibi ama hayır diyorum çeyrek asırlık bir ömrün baharında bu kara kış çok anlamsız sıcaklık arıyorum fellik fellik sıcak bir yuva arıyorum ama tüm dünya birbirini sarmış sarmalamışta soğuğun tenhasında bir başıma kalmış gibiyim cılız bir sokak lambası silüetime bir gölgeyi çok görmüşçesine bedenimi bir karanlığa hapsetmek için baygın ışığıyla tepemde... Büyük bir yarışın en büyük kaybedeni olmak hiç adil değil. Geç kalmışlığımın en yegane dostu ise yalnızlığım olmuş bu iki dost el ele vermiş sonumu getirmeye and içmişler. Onlara teslim olmamak için çok uğraşıyorum ama sanırım yersiz bir çaba içerisindeyim. Bu kadar şeyi bile neden ve niçin yazdığımı anlamış değilim...
Yorum Bırakın