Bosna Hersek Seyahat Rehberi

Bosna Hersek Seyahat Rehberi
  • 1
    0
    1
    0
  • Burayı yazmak benim için gerçekten zor bir deneyim. Başıma bazı talihsizlikler geldiğinden maalesef çok olumlu yaklaşabildiğim bir yer değil. O yüzden sizlere negatif basmadan bu yazıyı tamamlayabileceğimi umuyorum. Travmalarımı yenmek için ikinciye gittim, onun sonucunda daha olumluyum. Başlıyoruz.

    Deneyimlerimizi en çok kolaylaştıran firmayla başlıyorum. Flamingo Rent A Car Türk firması olması sebebiyle araç kiralarken çok rahat ettik. Firma deneyimi olarak da Türkiye’de kiraladığımız kurumsal firmalardan bile genel olarak daha iyilerdi diyebiliriz. Ellerinde kiraladığınız araç olmadığında hep üst modellerden vermeyi yönelik bir tutumları var.

    Havalimanı’na yakın olarak ilk durağınız tünel’le başlayabilirsiniz. Savaş döneminde buradan havalanına yer altından ulaşım sağlayabilmek için oluşturulmuş. Bir kısmı hala bu yolu deneyimleyebilmemiz için açık. Savaş yıllarına dair bahsedilen bu olaylar hepimizin içini acıtıyor. Bosna’da bunu sıkça yaşayacağımız bir duygu.

    İkinci gezimizi yılbaşı ışıklarının hala olduğu bir tarihe denk getirerek çok doğru bir karar vermişiz. Bosna böyle daha bir güzel açıkçası.

    İlk gittiğimiz Miss Saray Hotel’de konaklamıştık. Gerçekten konakladığım en güze kokan otel olabilir. Tüm otel odalar adı gibi mis kokuyordu diyebiliriz.

     

    İkinci gidişimiz de airbnb’den Sarajevo City Hall manzaralı bir apartman dairesinde kaldık. Burada bir yeraltı otoparkı olması da işimizi kolaylaştırdı. Arabamızı yurtdışında otoparka bırakmak daha güvende hissettiriyor bize. Gittiğimizde her yer pırılken gece kar yağmıştı. Bembeyaz bir sabaha uyandık.

    Tabi ki bunlardan önce şehre vardığımızda karnımızı doyurmak için çıktığımız keşif turumuzdan kesitler paylaşcağım. Biz tabi ki önceden araştırdık ve nerede ne yiyeceğimizi biliyorduk. Balkanların meşhur İnegöl Köftesi cevapi yiyerek başlıyoruz. Burası için doğru adres Cevabdzinica Zeljio 8 bin küsür yorumu 4.6 puanından da anlıyorsunuz sizin için doğru yer olduğunu.

    Tatlılar için Başçarşı’ya adını veren Sebil’i selamlıyoruz. Kendisine yılbaşı ışıkları oldukça yakışmış doğrusu.

    Cream Shop’a doğru yol alıyoruz. Tatlı mekanımız burası. Burada tabiki balkanlara gelmişiz bir trileçe yiyeceğiz. Bunun dışında benim için trileçe’yi sollayan bir tatlı var ki burada adını sizin için Google haritalardaki tüm fotilerini gezerek buldum. Fotoğrafını da aşağı koyacağım. Adı Talijnaska krempita İtalian Custard Slice asıl o restorandan onu yemeden dönmeyin olur mu?

    Tabağı düz tuttuğuma inanıyorum siz aldırmayın. 

    Karnımız tok sırtımız pek diyecektim ki bunu da bugün tadalım dediğimiz son lezzet geliyor aklıma. Boşnak Mantısı. Ben daha önce Boşnak mantısı’nı bir Boşnak Köyü olan Ayvalık Küçükköy’de diğer adı Yeniçarohori’de (umarım doğru yazmışımdır) denemiştim. Burada da iki porsiyon söyleyip 5 kişi tadıyoruz. Denediğimiz mekanın adı: Pazarske Mantıje Sarajevo Yunan’ların bizden çaldığı yiyecek isimlerine benzetmiş olsak da zaten Türkçe’den geldiğini hatırlatıyoruz birbirimize.

    İlk akşamın turu bizler için artık gerçekten doyduğumuza göre başlıyor. Sebil’den Ferhadijia caddesi’ne doğru yöneliyorsunuz ister istemez. Bu hepimizin instagramda gördüğü bir kısmı doğruyu bir kısmı batıyı temsil eden cadde yerde bir sınır var oradan sonra diyorsunuz ki hee biraz Avrupa’ya geldik galiba. Cadde üstünde gerçekten güzel bir kilise var. Sacred Heart Cathedral İçine girmek iki gelişimizde de nasip olmadı maalesef. Bu cadde daha önce de söylediğim gibi yılbaşı ışıklarının güzelliğiyle etkiliyor bizi. Bir miktar yürüdükten sonra Sönmeyen Ateş Anıtı’nın yanında buuyorsunuz kendinizi. Bu anıt hiç bitmeyecek olan yaslarını temsil ediyormuş. Kış mevsiminde aşırı soğuk hava koşullarından yanında ısınmaya çalışan evsizleri görebilirsiniz.

    Ertesi sabaha daha önce bahsettiğim gibi karlar içinde bir sabaha uyanıyoruz. Buranın hamur işleri güzeldi, kruvasanı da güzeldir kesin deyip hayal kırıklığına uğruyoruz o yüzden mekanın ismini kullanmayacağım bugün Mostar’a gidiyoruz. Balkanların en ünlü lokasyonu diyebiliriz. Biz oraya gittiğimizde 8 ocaktı ve her yer 7 ocak itibariyle yılbaşı tatiline girmişti (bir ay kadar) aklınızda bulunsun biz boş olmasını sevdik ama yemek yiyebilecek yerler bulmakta zorlandık. Asıl yemek istediğimiz ve kapalı olan mekanı iletiyorum siz denerseniz bana söylersiniz. Urban Taste of Orient Saraybosna-Mostar arası araçla yaklaşık iki buçuk saat. Bosna Hersek için baya iyi sayılacak yollar bunlar. Gerçekten keyifli bir rota Neretva nehri yanınızda gidilen bir yolculuk. Yol üzerinde sıklıkla ortalama benzinlikler bulabileceğiniz ve oranın atıştırmalıklarını deneyimleyebildiğiniz bir yol oluyor. Benim için oraya dair favorim bir sakız Orbit marka blueberry aromalı. Siz de bir bakarsınız.

    Yol üstünde Konjic isimli ilçeye uğramayı unutmayın. 17. yy’da yapılmış Osmanlı köprüsü bulunuyor. Savaş yıllarında yıkılmış daha sonra orijinaline uygun restore edilmiş. Eski Türk evleri olan sokakları var yol üzerinde ufak bir mola için uğranmalı diyoruz.

    Mostar'da Hediyelikçiler Saraybosna’ya kıyasla biraz daha pahalı ama daha sanatsal şeyler de var gibi. Bilmiyorum ben de buradan da bir hatıra almak istedim de 1-2 euro bandında euro da biliyorsunuz aldı gitti başını ondan tl yazmıyorum. Biz Sadrvan Restoran’da bir şeyler yedik Türkler hep Bey Çorbası önermişti gerçekten yemek gibi bol tavuklu bir çorba gitmişken bir deneyin.

    Bu yol için eğer siz araba kiralamak istemiyorsanız/ehliyetiniz yoksa her sabah saat yanılmıyorsam ve bir değişiklik olmasıysa 07.12’de Saraybosna’dan Mostar’a giden bir tren varmış. Saraybosna Tren Garı şehir içinde değil onu da şehir içinde pazarın yakınındaki minibüs durağından minibüsle oraya ulaşım sağlanabiliyormuş. Avrupa’nın en güzel tren rotalarından olduğu söyleniyor. Bir Bernina Ekspres olmasa da siz bir düşünün. Dönüş de 18.00’da Mostar’dan kalkıyormuş.

    Mostar’dan ayrılıp Blagaj Tekke’ye devam ediyoruz. Biz buraya gün batımından erken gelmeyi başaramadık hiç siz eğer yapabilirseniz ya da bir gün Mostar’da kalacaksanız kesin Pocitej köyüne uğrayın. Eski bir Osmanlı köyü uzun bir zamanınızı almaz ama buraya kadar gelmişken bir 15 dk daha araçla gidip görülmeye gider diye düşünüyorum. Siz eğer trenle geldiyseniz sizleri de düşündük. Mostar’dan taksiye grup halinde binerseniz sizler de fahiş fiyatlar ödemeden burayı görebilirsiniz. İlk gelişimizde rehberlik eden tatlı bir kız tüm binayı bize anlattı. Buraya İslam dinini yaymaya değil kendilerince yaşamaya gelenler öyle güzel ve doğru bir hayat sürmeye başlamışlar ki çevresindekiler onlara sormaya başlayarak insanlar İslam dinine yönelmişler nehrin nerdeyse içinde olan bu ev. Gerçekten tam bir inziva onların tabiriyle çilehane ya da meditasyon evi. Bu su sesiyle huzur bulmamak mümkün değil. Avrupa’nın en debili sularından biri olan bu nehir 7 m’lik daracık kanaldan çıkıyormuş. Dalgıçlar kaynağını aramak için gittiklerinde tam başlangıcına ulaşamasalar da 1 km derinliği olduğu düşünülüyormuş.

    Günü yetiştirebilenlere gittiği her yerde oranın aurasına dalıp planlamaların dışına çıkmayanlara söylüyorum bunu. Gittiğimiz hiçbir yere ayırdığım zamandan pişman değilim aklım hala gidemediklerim de. Yaz mevsiminde ya da baharda Bosna’daysanız ki bu gezmek için daha uygun zamanlar. Kravitse Şelaleri’ne de uğrayın sanırım giriş yanılmıyorsam 350 tl civarı. Giden tüm Türkler verilen paradan ve içerisinin doğal bir park alanı olmasından kaynaklı sanırım ene azından bir gün ayrılmalı diye düşünüyor ve sanırım yazın gitmek daha uygunmuş çünkü burada suya girilebiliyor.

    Dönüş yolunda her zamanki gibi karanlığa kaldıktan sonra Bosna’ya dönüp yiyemediğimiz ne kalmıştı diye bakıyoruz. Dveri Restoran hem küçük tatlı dekorasyonu hem yiyecekleriyle oldukça ilgimizi çekiyor. Biz vişne likörü denedik ve inanılmaz keyif aldık. Ev yapımı şarapları da mevcut bakılsın diyorum. Ertesi sabah erken kalkacağımız ve bugün yeterince yorulduğumuz için evimize geçiyoruz.

    Bosna’daki son sabahımıza geçiyoruz fark ettiyseniz henüz bir müze bir bina gezemedik Sarajevo şehir merkezinde. Bu seferki ayıbımızı baştan söylüyorum City Hall’ü gezmeyi yetiştiremedik. Sadece kredi kartı ile ödeme yapabiliyorsunuz. Akıllarda bulunmalı.

    Bizim kaldığımız yer Sarajevo City Hall’ün karşısında bahsetmiştim. Bizim kaldığımız tarafta İnat Kuca (İnat Evi) diye bir restoran bulunuyor. Onun da hikayesini anlatmak istiyorum. Bu ev aslında tam da City Hall’ün bulunduğu taraftaymış. O binayı yapabilmek için sahibinden satın almaya çalışmışlar ancak bir türlü anlaşmaya varamamışlar, sahibi en son tek bir şartla kabul etmiş. Aynı evin nehrin diğer yakasına yapılmasıyla. Böylelikle belediye binası ve İnat evi günümüzdeki yerlerini almış.

    Bu sabah kahvaltıda meşhur Boşnak böreği’ni yiyoruz ve tabi ki Sac’da. Benim en sevdiğim börek sabah olmasa ve aynı zamanda reflü ve gastritim olmasa kesinlikle kıymalı olurdu. Koydukları yoğurt sosla çok yakışıyor. İki arkadaşım patatesliyi de çok beğendi bilmiyorum benim baharat bağımlılığımdan mı bana biraz yavan geliyor. İkinci favorim ve kahvaltı için tercihim ıspanaklı peynirli olan.

    Bizi psikolojik olarak yıpratan bir müzeye daha gidiyoruz. Museum of Crimes Against Humanity and Genocide. İçeride İngilizce, Boşnakça ve Türkçe yazılarla o dönemden mektuplar, anılar, hatıralar gerçekten. Her detayı okumak çok acı verdi. Bir de yeri gelmişken ufak başka bir öneri de daha bulunacağım eğer o dönemdeki olayları ve koşulları merak ediyorsanız ve psikolojiniz sağlamsa Alexandria Cavelius’un Leyla isimli kitabını bir okuyun. Özellikle o dönemde kadın olmak. Gerçekten mahvolmuştum kitabı bitirene kadar. Çok zor dönemlermiş. Kimse bir daha böyle şeyler yaşamaz umarım diyorum ama günümüzde bile devam ettiğini bildiğimiz bu savaşlar, insanlık suçları, soykırımlar…

    Üst cadde üzerinden Old Orthodox Church ’e uğruyoruz. Ayin vardı biz gittiğimizde ve yerlere samanlar serilmişti. Daha sonra yaptığımız araştırmalara göre kiliselere saklanan insanlar içeriye girilmemiş izlenimini verebilmek için böyle yapıyorlarmış.

    Ali İzzet Begoviç mezarlığına tırmanıyoruz. Ölen tüm bu insanlara için parçalanıyor içimiz. Çok sade bir mezar anıtı Ali İzzet Begoviç’in ki ve karlar altında daha bir hüzünlü geliyor gözlerimize.

    Biz bu geziyi yapmaya çalışırken hava sıcaklığı sıfırın altına düşüyor ve artık ısınmaya ihtiyacımız olduğu için Bosna kahvesini denemek üzere Teahouse Dzirlo’ya uğruyoruz. Bosna kahvesi Türk kahvesine çok benziyor ama bizimki gibi pek köpüklü olmuyor. Bizim gibi bardakta değil cezve ile birlikte servis ediliyor ve yaklaşık iki bardak çıkıyor. Şeker kahveye atılmıyor Erzurumlu gibi kıtlama geliyor yanında. Bir de buranın (bu kafenin bir özelliği var ki çeşitli çayları da mevcut zaten) tarçınlı bir şerbet ve lokum ikram ediliyor zaten yanında şekere ihtiyacınız kalmıyor. Burayı işleten 6 dil bilen yaşlı ve çok şeker bir amca var. Biz ikinci gitttiğimizde denk gelemedik ama giderseniz muhakkak bir sohbet edin.

    Bosna’dan ayrılıyoruz. Son durağa gelemden önce nehirin üzerinde 1. Dünya savaşının başlamasına sebep olan Avusturya Macaristan Veliahtı Ferdinand’ın bıçaklandığı o köprü (Latin Köprüsü) ve karşısındaki müzesine de uğrayabilirsiniz. Benim gerçekten buraya dair favori mekanım olabilir kendisi. Saint Anthony Catholic Church. İçeride muhteşem vitraylar var. Her camda Hristiyanlık için farklı bir olayı temsilen vitraylar yapılmış. İki seferde güzellikleriyle büyülendim.

     

    Bosna Hersek gezimiz buraya kadar. Siz de bizim gibi ucuza uçak bileti olarak kullanıp başka ülkelere aktarma yaparken iki üç günde de burayı görelim diyebileceğiniz kadar küçük bir yer. Vizesiz rotaların rövansşta olduğu bu dönemde umarım sizin içinde ilgi çekici bir rota oluşturabilmişimdir.

    Bonuslar:

    Bu kısımda bizim gezmeyi yetiştiremediğimiz ama siz daha fazla vakit ayırabilecekseniz buraya da uğrayın diyeceğim kısımları paylaşacağım.

    ·        Gallery 11/07/95 adında anlayacağınız üzere savaş dönemine dair fotoğrafları içeren bir müze.

    ·        Pjaca Markele Food Market oranın pazarı eğer pazarın olduğu günlere denk gelirseniz yöresel lezzetleri deneyebilirsiniz.

    ·        Olympic Museum Kış olimpiyatlarından kalan eserler sergileniyor sanırım. Binanın kendisi de oldukça güzel.

    ·        Zlatna Ribica burası bir antika kafe biz doğru saatte açık yakalayamadık açıkçası bu avrupadaki mesai saatlerini tam anlayamıyorum mesela bu son bahsettiğim vitraylı kilisenin karşısındaki bira fabrikası 12-4 arası açık gündüz. Kim o saatlerde orada olabilip bira içecek ki?

    ·        Bosna Hersek Ulusal Müzesi

    ·        Bosna Hersek’in Tarihi Müzesi bu iki müze yan yana hani vaktiniz olursa Başçarşı tarafına biraz uzak ama 1 gün daha kalsanız tüm bu yazdıklarımı halledersiniz muhtemelen.

    ·        Svrzo’nun Evi: Türkiye’de Türk Evi görmeye doymayanlar bir de burada görmek isterse diye.


    Yorumlar (1)
    • Umarım nasip olur çok gitmek istiyorum. Latin köprüsünde güzel bir foto çekilir.

      Yorum Bırakın

      Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.