Belgrad Seyahat Rehberi

Belgrad Seyahat Rehberi
  • 1
    0
    0
    0
  • Belgrad aslında Bosna yazımızın devamı olarak gelişiyor. Çünkü biz o şekilde yaptık turumuzu. Türkiye’den direkt Belgrad uçuşları biraz pahalı olduğundan iki ülke yapalım diye düşündük. Genelde kampanyalara da Belgrad dahil olmuyor. Bu yüzden siz de Bosna’dan geçmeyi düşünebilirsiniz. 5 saat bir yol tabi ki vaktiniz varsa. Yani bir gününüzü aslında biraz yolda geçiyor gibi oluyor aslında.Belgrad’a yoğun karlı ve kötü yollardan geldik. Kışın o yollarda araba kiralamak için biraz cesaret de gerekiyormuş açıkçası. Siz şoförlüğünüze güvenmiyorsanız, araba kiralamayın otobüsle gidin zaten Belgrad’ın için de araç kullanmayacağız.

    İlk önce Knez Mihailova Caddesi üzerinde ayarladığımız otelimizden bahsedeceğim. Burası İstiklal’in aynısı. Şok içerisinde İstanbul’a geri mi döndük hisleriyle caddeyi turladık.

    İlk akşam yemeği için tercih ettiğimiz mekan Casa Nova oldu. Güzel bir İtalyan restoranı konseptiydi ben pesto soslu makarna söyledim. Şu ana kadar yediğim en iyiler içerisine kesinlikle girer. Kardeşim de yanımdaydı bu seyahatte kendisi tavuklu ve elmalı bir yemek söyledi. En popüler ve övülen yiyeceklerden biriydi. Onu da beğendik açıkçası ama elma ile yakıştırılması bizim için ilginçti.

    Kafe Bar Blazanavac'da kokteyller

    Geceyi Kafe Bar Blaznavac’da kapattık. Kokteylleri gerçekten güzel. Hem spesyalleri hem de klasik kokteyllerden keyif aldık. Ben kozmopolitan içtim. Oldukça iyi yapılmıştı. Alt kat oldukça kalabalık ve yoğun müzikli alanlar bulunurken üst katta kendimizce bir köşede sohbet edebildiğimiz bir alan da bulabildiğimiz için keyifliydik de açıkçası.

    Ertesi sabah Belgrad için en popüler iki kahvaltı lokasyonundan biri olan Bloom’daydık. Ben ekmek üstü avocado ve poşe yumurtalı otlu bir tabak aldım. Çok memnun kaldım Bu geizde kardeşimin yediklerinden de bahsedeceğim sanırım çünkü onları da ben seçtim o da füme somonlu bir tabak aldı ve bu kadar memnun kalmayı beklemediğini ve aşırı beğendiğini söyledi.

    Bloom'da kahvaltı

    Buradan Belgrad Kalesi’ne yürürken etrafta kar olmasına rağmen Crna Ovca’ya yani oranın en ünlü dondurmacısına karşı koyamadık. Ben bisküvili söyledim ve gerçekten hayatımda yediğim en güzel dondurma olabilir. Tadı hala damağımda.

    Crna Ovca

    Belgrad Kalesi’nin olduğu bölgeye Kalemegdan deniyor. Kalenin içinde gezebileceğimiz bir park da var gibi. İçeriye girip kendiniz doyasıya yürüyerek deneyimlemelisiniz. Şehir manzarası oldukça güzel ve surların üstüne çıktığınızda birden bu manzarayı görmek sizi oldukça heyecanlandırabilir. Bu heyecanımı yansıtan pozumu aşağıya bırakabilirim gerekli medeni cesareti yakalayabilirsem (yakalayamadı)

    Kalemegdan

    Hem ısınmak için hem de tabiki merak ettiğimiz için bu surların içindeki Ruzica Kilisesi’ni de gedik. İsa’nın hayat hikayelerini anlatan tavan resimleriyle donatılmış. Kalemegdan’ın yanından aşağı inip Tuna Nehri’nin yanında yürümeye başladık. Yer de kar da olsa güneşi görünce aşkla ve bize göre ince üstlerle koşan sırpların motivasyonlarına şaşırarak yürüyüşümüze devam ettik.

    Ambar

    Öğle yemeği için Gault and Milau’nun rehberinde olan Ambar’ı tercih ettik. Sarımsaklı ekmekleri oldukça güzel. Sırp salatası söyleme hatasına düşmeyin domates, kırmızı biber, salatalığı bolca zeytinyağlayıp getiriyorlar hani içeriğindeki bir şeyi anlamadık mı acaba falan diye düşünürken bu salata ile karşılaştık. Ben çıtır kabak söylemiştim ara sıcaklarda geçen o da keyifliydi. Yine çıtır tavuk söyleyen kardeşimi elmayla karşılaşmak biraz üzdü. Söylemeden geçemeyeceğim.

    Ambar'daki siparişlerimiz

    Branko köprüsü’ne Belgrad manzarasını görmek için çıktık. Manzara fotmizi aşağıya bıraktım.

    Branko Köprüsü Manzarası

    Daha sonra Belgrad için oluşturduğum güzel bina rehberimden devam ediyoruz. Hotel Moskova’ya geliyoruz.

    Hotel Moskova

    Oradan Sırbistan Ulusal Müzesi’nin buşunduğu meydana gidiyoruz. Yeni yıl konserlerinden kurulan sahne sebebiyle meşhur heykel sahnenin içinde kalmış. O meydanı geniş açıdan çekememenin hayal kırıklığını yaşıyoruz ve müzenin içine giriyoruz.

    Sırbistan Ulusal Müzesi önündeki meydan

    Girince fark ediyoruz ki. DONMUŞUZ. Ellerimize falan yeniden kan gidiyor. Bu esnada Arkeoloji Kısmı’nı geziyoruz. Bizdeki kıytırık bir ildeki (bundan kastım Anadolu medeniyetleri müzesi ya da İstanbul Arkeoloji Müzesi’yle kıyaslamıyorum. Türkiye’de ortalama bir ildeki herhangi bir arkeoloji Müzesi’nde Sırbistan Ulusal Müzesi’nden daha fazla arkeolojik eser oluşu ülkemizin nasıl bir medeniyetler beşiği olduğunu bize bir kez daha hatırlattı.) Ama bizden iyi olduğu bir kısım vardı ki resimlerin olduğu kısım biz de islamın etkisiyle modern sanat hariç resim sanatı gelişememesi yüzünden bu kadar resmin bir arada olduğu bir müzemiz yok. Belki son dönemde açılmış İstanbul Sanat Müzesi belki bir resim konusunda gözümüzü gönlümüzü açar.

    Sırbistan Ulusal Müzesi

    Gündüz gözüyle Knez Mihalova turuna başlıyoruz. Son güneş ışıklarıyla fotilerimizi çekiyoruz. The Black Turtle’a gidiyoruz günbatımında yazın burada güneş manzarası çok güzel oluyormuş. Kışın yer altında kalan bar kısmında kaldık biraz ama dışarıda oturulacak bir havada yoktu açıkçası. Burada çilekli, yabanmersinli gibi aromalı biralar meşhurmuş. Bunlardan denedik. Yabanmersinli daha çok önerildiği için ondan denedik. İsterseniz yanında da paket cips getiriyorlar, değişik bir kültür açıkçası. Akşama dünyanın en iyi 50 pizzacısı listesine giren Majstor-i Magarita’da randevumuz vardı, kendimiz ölmeyecek kadar yiyerek ayakta tutuyoruz.

    Blueberry'li biralar

    Gelelim Majstor-i Margarita’ya. Güzel miydi evet. Ama biz mi beklentimizi çok yükselttik bilmiyorum. Dünya’nın en iyilerinden mi dediğimizde Yalova’da Garden Life’da sevdiğimiz bir pizza vardı o da girer o zaman Dünya’nın en iyi pizzacıları listesine ya da Osmanbey’de Zucca’nın balkabaklı ödüllü pizzası en azından balkabağından özgün bir sos elde ederek ödül almıştı. Bilemedim siz de bir deneyin görün.

    Majstor-i Margarita'daki siparişimiz

    Sırbistan’ın en ünlü mekanlarını ikinci güne bıraktık merak etmeyin hiçbir şey atlanmadı her zamanki gibi. Şimdi bahsedeceğim yerler 30-40 dk yürüme mesafesiydi hava kar kış kıyamet olmasa yürünür ama yürümek istemeyenler için tramvay buralara gidiyor. Tramvay için Beograd Plus uygulamasını indirerek bilet alabilirsiniz. Belgrad’da biraz biletsiz binmek insanlar arasında huy olmuş gibi bir konu var ancak turistler için yüklü cezalar söz konusu denetime denk gelirseniz sorumluluk size ait ben karışmam.  Kahvaltı için en popüler ikinci La Boulangerie’ye gittik kruvasan kahve konseptli bir kahvaltıcı. Etli alternatiflerinin tamamı domuz eti içeriyor. Bu konuda bir hassasiyetiniz varsa bu konuda dikkatli olmanızı öneririm. Bizim en sevdiğimiz alternatif badem kremalı olan oldu. Tatlı olanlar daha bir güzeldi açıkçası. Beyaz çikolatalı dışı kaplamalı olanın da içinin boş olması sebebiyle o kadar sevmedim.

    La Boulangerie'de siparişlerimiz

    Sırbistan’ın en ünlü kilisesi Aziz Sava Kilisesi’ne gidiyoruz. Dışarısı ne kadar güzel olsa da içerisi dudak uçuklatıcı güzel uzun uzun tavandaki işleri altın renginin ihtişamını iliklerinize kadar hissedeceğiniz bir yer.

    Aziz Sava Kilisesi

    Aziz Sava Kilisesi

    Sırbistan’a giden herkesin kendisine elektrik çarptırmadan dönmediği Nikola Tesla Müzesi’ne gidiyoruz. Turun olduğu saatlerde gitmek daha anlamlı turun İngilizce ve Sırpça seçenekleri var. Tur saatleri müzenin sitesinde var gitmeden muhakkak bakın. Nikola Tesla’nın hayatına çok objektif bir bakış açısıyla(ironi) hakim olduktan sonra önce parmak ucumuzdan udak bir elektrik alıyor daha sonra da diğer elimizie florasanı alıp iletken olduğumuzu kanıtlarcasına o florasanı yakıp huzura eriyoruz. Nikola Tesla’ya ait eşyaları da içeren küçük bir müze. En ilginç kısım bence Nikola Tesla’nın küllerinin de müzede yer alması. Müzedeki fotoğraflar güzel bir anı olacak 100 sırp dinarını hatıra parası olarak saklamanız olur çünkü üstünde Nikola Tesla var ben gittiğimiz yerlerin farklı bozuk paralarını hatıra olarak saklamayı sevdiğim için bunun da güzel bir hatıra olduğunu düşünüyorum.

    St Mark Kilisesi bir sonraki durağımız burayı da beğensek de Aziz Mark’tan sonra birazcık daha az etkilendik desek yalan olmaz. Sırbistan’ın Parlamento binasına doğru yürüdük. Görülmeye eğer bir bina ancak gezerken ki bazı ekip arkadaşlarımız yürümekten şikayetçi olmaya başlamıştı. Tabi bir de soğuktan donmamızdan etkisi olabilir. Biz bu geziyi yaparken hava -8 dereceydi bazı kısımlarda şakasız elime soğuktan felç geldi parmaklarım hareket etmiyorken masajla hayata döndürdük falan. Belgrad’daki son akşam yemeğimizi Little Bay isimli restoranı tercih ettik ilginç bir menüsü vardı menüde sincap eti falan vardı. Önce sıcak ekmek geldi. Benim için ciddi bir artı puan bu bu sefer ben gnocchili ızgara tavuk söyledim beyaz şarapla çok uyumlu bir menüydü ortaya da somon carpaccio söylemiştik genel olarak keyifliydi. Kardeşim bu sefer gördüğüm en büyük etli hamburgeri yedi çok et et bir hamburgerdi ben o kadar etli sevmiyorum ama ona uygundu.

    Little Bay siparişlerimiz

    Burada bazı hayal kırıklıklarımı es geçtim ben Christmas Market için bu soğuk tarihlerde bir Belgrad gezisi planlamıştım ama 1 günle Christmas Marketi kaçırmanın hayal kırıklığını yaşadım tüm sitelerde 15 ocak demesine rağmen 8 ocakta kapanmıştı. Bunları o yüzden riske atmamak lazım siz yeni yıl sonrasına bırakmamak lazım diye düşünüyorum.

    Novi Sad Christmas Market

    Benim içinde kalan bu Christmas Market konusu için bir karar alıp son akşamımızda Christmas Market’in ilk kurulduğu şehir olan Novi Sad’a gittik ve orada Christmas Market’e kavuştuk ancak orada da dükkanların bir kısmı kapalıydı. Ama yine de Christmas ışıklarıyla süslü bu kasaba bize güzel bir son akşam aktivitesi oldu. Daha fazla zamanı olanlar kilise ve müzeleri de gezmek adını günü birlik gelebilir.

    Novi Sad


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.