Zorunda mıyız?

Zorunda mıyız?
  • 0
    0
    0
    0

  • Zorunda mıyız? Şarkılara ve felsefeye konu olmuş o mükemmel soru. Peki bir kez daha soracak olursak, zorunda mıyız? Zorunda olmak genellikle insana kuralları ve sorumlulukları hatırlatır. Toplumun içerisinde barınabilmek için ise birçok zorunluluğu sırtlamamız gerekir. Toplumun içinde olma zorunluluğumuz ise bir başka konu. Yaşamın hatta ölümün bile zorunlulukları varken, bizler zorunda mıyız? Bu soruya, dinler tarihinden tutun da felsefe tarihi boyunca birçok cevap verilmiştir. Hedonistler bu kavramı reddederken, stoacılar için yaşamın sırrı haline gelmiştir. Eylemlerimizin sonuçlarını sırtlamadığımız bir yaşam, muhtemelen tüm bireylerin hayallerini süsler. (Hayal demeyi tercih ediyorum, çünkü böyle bir durumun varlığını sadece hayaller ile kabul edebiliyorum.) Ama dinler bile böyle bir yaşamın varlığından korkmuş olacaklar ki, ilahi adalet kavramı ile karşımıza çıkıyorlar. Oysa eylemlerimizin sonucu tanrısal bir sebepten değil, yine bizim karar ve davranışlarımızdan kaynaklıdır. 


    Eğer eylemlerimizin sonucunu çekmeyecek olsaydık, yaşamanın bir manası kalmazdı, çünkü yaşamak nedenler ve sonuçlarından ibarettir. Peki hedonistler gibi tamamen olumlu sonuçları kabullenip, olumsuz durumlardan kaçındığımız durumlar? Böyle bir durum söz konusu olabilmesi için ise muhtemelen insanın hiçbir zararlı davranışı gerçekleştirmemiş olması gerekmektedir. Bu durumda muhtemelen yaşamın tadını kaçıran durumlardan olacaktır. Çıkarımım o ki; yaşamak ve katlanmak zorundayız, o zaman tatsız hayatlarımızın bir anlamı olur. Her zaman mutlu olmak, ne kadar sıkıcıysa, sorumsuz olmak bir o kadar saçmadır. Bazı zorunluluklar özgürlüğümüzü kısıtlamaz, hatta özgürlük denen yolun kapısını açar.


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.