Gölgelerden Sıyrılan Bir Yazar: Suat Derviş

Gölgelerden Sıyrılan Bir Yazar: Suat Derviş
  • 6
    0
    0
    0
  • Bir yazar düşünün ki Osmanlı’nın son dönemlerine doğmuş, 31 Mart Vakası’ndan Kurtuluş Savaşı’na, bir devletin yıkılıp diğerinin kuruluşuna, yeni bir cumhuriyetin modernleşme sancılarına, bunların tümüne şahit olmuş olsun. Üstelik ne yazık ki o yazarın yakın bir zamana kadar edebiyatımızda kıymeti bilinmiyordu. Son dönemlerde kitaplarının yeniden basılmasıyla hayatımıza tekrar giren Suat Derviş’ten bahsediyorum bu yazıda. 

    Suat Derviş’in adını duymakta çok geç kaldığımı düşünüyorum. Bu da aslında ilginç çünkü lise dönemimden itibaren Cumhuriyet sonrası yazarlarımıza, özellikle de kadın yazarlarımıza çok ilgi duyuyorum ve her birini okumaya çalışıyorum. Ama ders kitaplarında dahi Suat Derviş’in adını maalesef hatırlamıyorum. Bundan iki yıl önce bir sesli kitap uygulamasında tanıştım Suat Derviş’le; Yeniden Yaşayabilseydik kitabı ile. Kitabın ismi ve seslendiren Deniz Yüce Başarır ilgimi çektiği için hemen dinlemeye başladım. İlk sayfasından beni kendine çekti kitap ve böylece o günden beri yazardan birçok kitap okudum/dinledim. Sonrasında Suat Derviş’i araştırmaya başladım. Bunca yıldır neden karşımıza çıkmamıştı? Kitaplarında bu kadar zengin temaları nasıl işlemişti? Osmanlı’nın son dönemlerinden kalma bu kültürü, dönemin siyasetini, saraylarını, konaklarını, buralardaki yaşamı nasıl bu kadar iyi biliyordu?

    Suat Derviş 1901 (bazı kaynaklarda 1905) ve 1972 yılları arasında yaşamış bir yazar. Ailesi Osmanlı’nın köklü, aristokrat ailelerinden biri. Babası doktor, annesi ise saraylı bir ailenin iyi eğitimli bir kızı. Doğal olarak Suat da birçok imkana sahip olduğu, bolluk ve mutluluk içinde bir çocukluk yaşıyor. Hayatın ironisine bakın ki, yaşamı bundan sonra hep tersi istikamete doğru gidiyor.

    Çocukluğundan itibaren edebiyata, şiire ilgi duyuyor. Nazım Hikmet’le gençlik çağlarında yakın bir arkadaşlık kuruyorlar. Hatta bazı kaynaklara göre Nazım Hikmet Suat Derviş’e romantik bir ilgi de duyuyormuş. Gölgesi adlı şiirini Suat Derviş için yazmış.

    Yazmakla her zaman iç içe olan Suat Derviş tüm hayatı boyunca geçimini bu şekilde sağlıyor. Gazetecilik yapıyor, romanlar yazıyor, röportajlar ve tefrikalar yayınlıyor. Çevresi genişledikçe yavaş yavaş siyasete de ilgi duymaya başlıyor ve dönemin sosyalizm/komünizm rüzgarına o da kapılıyor.

    Çok üretken bir yazar. Yayımlanmış 34 romanı, sayısız köşe yazısı mevcut. Romanlarında İstanbul’dan, İstanbul’un içinde yaşayan sayısız insan profilinden, insana dair her şeyden bir iz bulmak münkün. Geçmiş ve gelecek, ölüm ve yaşam, batıyla doğu, Osmanlı ile Türk Cumhuriyeti iç içe geçmiş motifler halinde kendine yer buluyor bu romanlarda.

    İlk okuduğum ve kendisine hayran kalmamı sağlayan kitap Yeniden Yaşayabilseydik. Ölüm döşeğinde bir kadının bütün hayatını baştan sona sorguladığı, bizleri de bir zaman yolculuğuna sürüklediği şahane bir eser. Daha sonra bir dans sahnesi kadar ahenkli cümleleriyle bizi yasak bir aşk dramasının ortasına atan, Aşkı Memnu’ya rakip olabilecek Çılgın Gibiyi okudum ve yine çok sevdim. Onun arkasından, daha toplumcu bir noktadan seslenen İstanbul’un Bir Gecesi adlı romanı geldi. Son olarak da Aksaray’dan Bir Perihan ve Kendine Tapan Kadın kitaplarını okudum.

    Sonrasında Liz Behmoaras’ın yazmış olduğu Suat Derviş biyografisini okuma fırsatı buldum. Yazarın hayatıyla ilgili derinlemesine bilgi edinmek isterseniz bu kitapta tüm hayat yolculuğunu okuma şansınız olacaktır.

    Suat Derviş’in hayatı ışıltılı başlayıp çok büyük zorluklarla devam eden ve yalnız sonlanan bir hayat maalesef. Gerek aşk ilişkilerinde gerekse ailevi olarak çok zorluklar yaşamış, siyasi fikirlerinin sivrilmesiyle birlikte baskı görmüş ve işin sonu gönüllü bir sürgüne kadar varmış. Bolluk ve bereket içinde dünyaya gelmiş olsa da hayatının ilerleyen döneminde maddi olarak sıkıntılar yaşamış, yalnızlığı iliklerine kadar hissetmiş. Yine de bitmek bilmeyen yaşam enerjisi, yardımseverliği, dostluğu ile hayata ve sevdiklerine sarılmaya çalışmış; hayatta en çok bildiği ve en sevdiği şeyi, yazmayı, asla bırakmamış. Türk edebiyatına bıraktığı eserler için ona teşekkür etmeliyiz diye düşünüyorum, hele ki yıllarca kendisinden mahrum kaldıktan sonra. Ben Suat Derviş külliyatını zamana yayarak okumaya devam edeceğim, sizlere de gönülden tavsiye ediyorum.

     


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.