Girişimcilik, en basit tanımıyla, kişinin sınırlarının ötesine bakabilmesi ve kendisine dair bilinmeyeni keşfetmesidir. Kişi böylece içindeki gücü fark eder ve beklemeksizin harekete geçer. Bu anlamda, girişimcileri her zaman takdir etmişimdir. Ancak, onları takdir ederken aynı zamanda eleştirmekten de geri durmam. Eleştiriyi, gelişimin zorunlu bir yolu olarak gördüğümden, başta kendi düşüncelerim olmak üzere her türlü fikir ve davranışı sorgulamaktan çekinmem.
Bu yazıda, geçtiğimiz günlerde bir toplantıda yaşadığım bir durumu eleştirel bir bakış açısıyla değerlendirip sizlere sunmak istiyorum. Tecrübe ettiğim bu durum, bir girişimciyle yaşadığım bir deneyimi tek bir açıdan ele alıyor olabilir, ancak yine de okuyucuyu düşündürüp olaya eleştirel bir değerlendirmeyle bakmasına katkı sağlayacak nitelikte olduğu için burada sizlerle paylaşmayı uygun gördüm.
Girişimcilikle ilgili bilinmesi gereken en önemli husus, girişimciliğin iki yönü olduğudur. Birincisi, girişimcinin sahip olduğu fikir; ikincisi ise bu fikri nasıl sunduğudur. Ben, mesleğim gereği genellikle fikrin içeriği konusunda sınırlı bir uzmanlığa sahip olsam da, bir fikrin nasıl sunulması gerektiği konusunda güçlü bir görüşe sahip olduğumu söyleyebilirim.
Arkadaşımın oldukça iddialı olduğu projesiyle ilgili bana gösterdiği sunumları, genel olarak anlatım biçimi, beden dili ve kişisel imajı üzerine bir değerlendirme yaptığımda, projenin özü hakkında detaylı bilgiye sahip olmasam da ilettiği mesajın yetersiz olduğunu fark etmekte zorlanmadım. Arkadaşım, projesini bana anlattığında aklıma ilk gelen soru, “Bu projeyi satın alır mıyım?” oldu ve cevabım ne yazık ki olumsuzdu.
Bu, projenin içeriğinde bir eksiklik olduğunu düşündüğüm anlamına gelmiyor. Tam tersine, projenin büyük bir fayda yaratacağını, arkadaşımın hayallerine ulaşmasına yardımcı olacağını ve birçok insanın yaşamında olumlu yönde bir değişiklik getireceğini görebiliyordum. Buna rağmen, projeyi satın alma yönündeki kararım yine de olumsuz oldu.
Bu kararıma temel teşkil eden birçok gerekçe sıralayabilirim ama asıl etken iç sesimdi. İç sesimi dinlemeyi seçtim çünkü biliyordum ki projeyi değerlendirecek birçok kişi de benzer şekilde hissedecekti.
Girişimciler, anlatım ve kişisel imajın önemini yeterince kavrayamıyorlar. Çoğu insan, girişimcilik fikrini nadide bir çiçek gibi elinde gururla tutarken, gözlerin bir süre sonra kendilerine çevrileceğinden habersiz. Ancak bir çok durumda insanlar, herhangi bir konuda karar alırken derinlemesine düşünmekten ve rasyonel bir karar vermekten oldukça uzaklar. Çoğumuz, karar alırken uzun süreler geçirsek de aslında içgüdülerimizin bizi yönlendirdiği yola sapmaya çalışır, duygusal gerekçeleri rasyonel bir çerçeveye taşımak için özel bir çaba göstermeyi tercih ederiz.
Kısacası insanlar, aldıkları kararları rasyonel gerekçelere dayandırdıklarını düşünseler de aslında iç seslerini dinlerler. İç sesin komutlarını rasyonel gerekçelere dönüştürmek, bir bakıma sonradan ortaya çıkar.
Örneğin, bir girişimciye yatırım yapmayı düşünen bir kişi, kendisinden kaynak talep eden girişimciye bakarken, onun kendisiyle ne kadar benzer olduğuna dikkat eder. İnsanlar, kendilerine benzeyen, güven duyabilecekleri kişilerin sözlerine ve taahhütlerine daha çok inanma eğilimindedirler. Sosyal psikolojide bu durum, benzerlik çekiciliği hipotezi (similarity-attraction hypothesis) olarak adlandırılır. Bu hipotez, insanların kendilerine benzeyen bireyleri daha çekici bulduklarını ve onlarla etkileşime geçme eğiliminde olduklarını savunur. Bu teori, girişimciler ve yatırımcılar arasındaki ilişkilerde sıklıkla kendini gösterir.
Bu konuda yapılan çalışmalara örnek olarak Joshua A. Ackerman, Douglas T. Kenrick ve Vladas Griskevicius tarafından 2011 yılında gerçekleştirilen bir deneyi gösterebiliriz. Çalışma, “The Relevance of Similarity in Everyday Decision-Making” (Günlük Karar Verme Süreçlerinde Benzerliğin Önemi) başlığını taşır. Çalışmanın temel bulguları, insanların kendilerine benzeyen kişilere karşı daha yüksek güven ve sadakat hissettiklerini ve bu kişilere yatırım yapma olasılıklarının daha yüksek olduğunu göstermiştir.
2011 yılında yapılan bu çalışma, benzerliğin yatırım kararları üzerindeki etkisini incelemeyi amaçlamıştır. Çalışmada, çeşitli demografik özelliklere sahip gönüllü katılımcılar seçilmiş ve onlara çeşitli girişim projeleri tanıtılmıştı. Tanıtılan projelerin bazıları, deneklerle benzer özelliklere sahip olan girişimciler tarafından sunulmuş (örneğin, aynı okuldan mezun olma veya benzer hobiler gibi) ve tanıtımların hemen ardından katılımcıların girişimcilere duydukları güven düzeyleri ve bu projelere yatırım yapma olasılıkları değerlendirilmişti. Sonuçlar, beklentileri doğrulamış; deneklerin, kendilerine benzer girişimcilere daha fazla güven duydukları ve bu girişimlere yatırım yapma olasılıklarının daha yüksek olduğu gözlemlenmiştir.
Görüldüğü üzere, benzerlik ve kişisel imaj, çoğunlukla projenin kendisinden bile daha etkili olabiliyor. Bu nedenle, arkadaşımın projesiyle ilgili kendisine verdiğim geri bildirimler doğrultusunda girişimcilerin, projelerini yatırımcıların ilgisini çekecek şekilde sunmaları için dikkat etmeleri gereken hususları aşağıda sıraladım.
Girişimcinin Kişisel İmaj ve Markalaşma Rehberi
Kişisel İmaj ve Profesyonel Görünüm:
Kişisel hijyene dikkat etmek, temiz, düzenli ve uygun kıyafetler giymek ve kendi sektörüne uygun bir giyim tarzı belirlemek sunumlarda oldukça önemli bir unsur olarak öne çıkar.
Özgün bir görünüşe sahip olmak gerçekçi olduğu sürece karşınızdaki kişi için anlamlıdır. Dağınık saçlarla bir yatırımcının karşısına çıkabilirsiniz; ancak bu durum, saçlarınıza odaklanmak yerine gerçekte başka önemli konularla meşgul olduğunuz içinse işe yarayabilir.
Çevrimiçi Varlığınız:
Online platformlarda etkinliğinizi artırmak yararlı olabilir. Örneğin, profesyonel ve güncel bir LinkedIn profili oluşturmak bu anlamda önemli bir adım olacaktır.
Sosyal medya hesaplarında tutarlı ve profesyonel bir imaj sergilemek yatırımcıların gözünde güvenilir bir imaj ortaya koymanız bakımından oldukça kritiktir.
Kendi web sitenizi kurarak girişimcilik hikayenizi, başarılarınızı ve vizyonunuzu paylaşmak, projenizin değerlerini vurgulamak adına etkili bir yöntem olabilir.
Markalaşma:
Kişisel ve şirket markanızın değerlerini ve vizyonunu net bir şekilde tanımlamak, yatırımcılara projeyi kendinizle bütünleştirdiğinizi ve süreci uzun vadeli bir perspektifle takip edeceğinizi göstermek açısından oldukça önemlidir.
İlişkilerinizde dış dünyaya taahhüt ettiğiniz değerlerle uyumlu bir görsel imaj ve iletişim dili benimsemek önemlidir. Kişisel bütünlüğünüzü koruyarak iletişim kurmak, taahhütlerinizi yerine getirme konusunda karşı tarafta güven oluşturacaktır.
Logolar, renkler ve diğer görsel unsurlarla tutarlı bir marka kimliği oluşturmanız çok önemlidir. Değerleriniz ve misyonunuzla uyumlu marka öğeleri ortaya koymanız halinde markanızın tanınabilirliğini ve güvenilirliğini artıracak, kişisel hikayeniz markanızın gücünü besleyecektir.
Anlatı (Storytelling) - Etkileyici Hikâye:
Girişimcilik hikayesini etkileyici ve ilham verici bir şekilde anlatmak önemlidir. Tutku bulaşıcıdır ve tutkunuzu karşı tarafa başarıyla geçirdiğinizde yatırımcılar hikayenizin tarafı olmaktan çıkıp aktörü haline dönüşürler.
Girişimcilik hikayenizde karşılaştığınız zorlukları ve bu zorlukların nasıl aşıldığını vurgulamak, yatırımcıların sizde kendilerinden bir şeyler bulmalarını sağlayabilir.
Hikâyenizin samimi ve kişisel olmasına dikkat etmelisiniz. Yatırımcıların ihtiyacı olan karşılarında bir insan görmektir. Onlara, insan olduğunuz yönünüzü gösterin.
Hedef Kitleye Uygun Mesajlar:
Bir girişim projesinin detaylarını aktarırken, hedef kitlenin ilgi alanlarını ve ihtiyaçlarını anlayarak mesajlar oluşturmak çok önemlidir. Dinleyicilerinizin dikkatini çekmek ve onları etkilemek için öncelikle sunduğunuz fırsatları anlamalarını sağlamalısınız. Sonrasında, bu fırsatları tutkuyla benimsemelerini ve harekete geçmek için güvende olduklarını hissetmelerini sağlamalısınız. Bu amaçla, basit ve net bir dil kullanarak, konunun özüne odaklanarak ve net cevaplar vererek iletişim kurmak çok önemlidir. Bu yaklaşımla, yatırımcılar fırsatları görmeyi, onlara tutkuyla bağlanmayı ve güvenle harekete geçmeyi daha kolay bulabilirler.
Bir Girişimci, Projesini Sunarken Beden Dili Öğelerini Nasıl Kullanmalıdır?
Bir girişimci, projelerini sunarken etkili bir beden dili kullanarak dinleyicileriyle güçlü bir bağ kurabilir. Bir proje sunumunda kullanılması gereken önemli beden dili öğelerini şu şekilde sıralayabiliriz:
Göz Teması:
Dinleyicilerle düzenli olarak göz teması kurmak, samimiyet ve güven hissiyatı oluşturur. Göz teması, dinleyicinin dikkatinin odaklanmasına ve iletişimin daha etkili olmasına yardımcı olur.
Duruş ve Pozisyon:
Dik durmak ve kendine güvenen bir duruş sergilemek, kararlılık ve liderlik hissiyatı yaratır. Konuşurken açık ve rahat bir pozisyonda olmak, dinleyicilere güven verir ve iletişimi daha etkili kılar.
El ve Kol Hareketleri:
El hareketlerini doğal ve dengeli bir şekilde kullanmak önemlidir. El hareketleri, konuşmanın vurgularını destekler ve dinleyicilerin dikkatini çeker. Abartılı hareketlerden kaçınmak ise iletişimin doğallığını korur.
Yüz İfadeleri:
Konuşmanın içeriğine uygun yüz ifadeleri kullanmak, duygusal bağ kurmayı ve anlatılanları desteklemeyi sağlar. Gülümsemek ve olumlu bir ifade takınmak, dinleyicilerle pozitif bir etkileşim kurmanın anahtarıdır.
Ses Tonu ve Hızı:
Konuşma sırasında ses tonunu ve hızını ayarlamak, duygusal vurguları ve iletişim amacını daha iyi yansıtır. Net ve anlaşılır bir şekilde konuşmak, dinleyicilerin projeyi anlamasını kolaylaştırır ve güvenilirlik hissiyatı oluştur
Başka Neler Yapılabilir?
Eğitim ve Gelişim:
Eğitim alarak kişisel gelişim ve liderlik becerilerini artırmak, girişimcilerin kendi değerlerini keşfetmelerine ve bu şekilde amaçlarını netleştirmelerine yardımcı olur. Bu süreç, amaca giden yolda iç motivasyonlarını güçlendirme açısından sağlam bir temel oluşturur. Ayrıca, iletişim ve sunum becerilerini geliştirmek için girişimcilerin beden dili ve hitabet kurslarına katılmaları da önemlidir. Hiçbirimiz kendimizi objektif olarak değerlendiremeyiz, bu yüzden beden dilimizin ve sözlü ifadelerimizin dışarıdan nasıl algılandığını anlamak için uzmanlardan yardım almak, girişimcilik yolculuğundaki hemen herkese önemli bir avantaj sağlayacaktır."
Mentorluk ve Danışmanlık:
Deneyimli mentorlar ve danışmanlarla çalışarak, kişisel imaj ve marka stratejilerini geliştirmek mümkündür. Kendi alanında otorite olarak bilinen kimselerle çalışmak, kişisel imajın oluşturulmasında girişimcilere güçlü bir rehberlik sağlayacaktır. Kaldı ki bu süreçte alınan geri bildirimler ve öneriler, girişimcilerin kendilerini daha iyi tanımalarına ve geliştirmelerine yardımcı olur.
Ağ Kurma:
Girişimciler, sektördeki önemli etkinliklere katılarak ve profesyonel ağlar oluşturarak kendilerini daha geniş bir kitleye tanıtma fırsatı bulabilirler. Özellikle, çalışma alanlarıyla ilişkili bilinen organizasyonlara katılarak, benzer heyecanları paylaşan insanlarla buluşup fikir alışverişinde bulunmak oldukça değerlidir. Ancak birçok girişimcinin başlıca sorunu, projeleriyle duygusal bağ kurmaları ve bu nedenle eleştirilere kapalı olmalarından kaynaklanmaktadır. Bu tür bir tutumun neticesinde projelerini rasyonel bir şekilde değerlendirmekte zorlanan girişimcilerin, uzmanlara projelerini açma konusunda çekingen olacaklarını düşünebiliriz. Oysaki networking etkinliklerine katılarak profesyonel ilişkiler kurmak, girişimciler için oldukça değerlidir çünkü bu sayede projeleriyle ilgili gözden kaçan detayları fark edebilir ve sektördeki gelişmeler hakkında önemli bilgilere ulaşabilirler.
Bu rehber, girişimcilerin projelerini daha etkili bir şekilde sunabilmeleri ve yatırımcılar tarafından dikkate alınabilmeleri için gerekli ipuçlarını içermektedir. Kişisel imaj, anlatı ve beden dili, girişimcilerin başarısında büyük rol oynar. Bu unsurlara dikkat eden girişimciler, sadece fikirleriyle değil, aynı zamanda kişisel tutum ve davranışlarıyla da yatırımcıları etkileyebilirler.
Yorum Bırakın