Polisiye klasiklerinin üçüncü kitabı birbirinden farklı suçların sahne aldığı bir eser. Fakat işin ilginç tarafı suçlar değil, suçları oturduğu yerden çözüme kavuşturan yaşlı bir adam. Bir çay salonunda gazeteci Polly Burton ile paylaştığı detaylar, aynı zamanda elinden düşürmediği ipiyle bambaşka bir figür.
İsmini bile bilmediğimiz bu yaşlı dedektifin çözdüğü suçlar, halkın her gün elinde tuttuğu gazetelere düşen olaylardan bazıları. Bu haberleri okuduktan sonra hiç üşenmeden bu mahkeme salonu senin, şu mahkeme salonu benim kafasında gezinip olaylar içinde yer alan önemli kişilerin fotoğraflarıyla çay evinin mülayim masasını renklendiren, sırf analiz kasan bir amcamız bu. Analizlerini sunuyor ama halka sunmuyor, bu nedenle pek hoşuma gitmeyen dedektif hikâyelerinin ortasında buldum kendimi. Polly Burton ve benden başka kimselerin ruhu duymadı ki. Yani aslında çözüme kavuşan suçları değil, yalnızca dedektifin ilgisini her açıdan cezbeden ve skandal yaratan olayların gerçeğini öğrenmiş oldum. Açıkçası beni tatmin etmedi. Katillerden, hırsızlardan sahtekârlardan bazılarının gerçek yüzlerini herkes öğrenemediği halde, onlar yaşadıkları hayatta yaptıklarının bedelini ödeseler bile içim rahat etmedi. Keşke açığa çıkarılması gereken suçlar, herkes için aydınlatılabilseydi…
Olaylar ve gelişmeler yaşanırken diyalog bolluğu, yersizliği ve karmaşık anlatım tarzı yüzünden hafiften sinir uçlarımla oynadı yazar, yine de dedektifin inanılmaz nokta atışları sayesinde gerçekleri öğrenmeye çalışmak ve meraklanmak keyifliydi. Fakat yazarın dilini sevemedim. Kadın bir yazar olmasına rağmen kadınları aşağılayan bir tarafına şahit olmak pek şaşırttı beni. Daha sonrasında hayatına baktığımda şaşırmamın yersiz olduğunu anladım. Çevirmen, oyun ve roman yazarı, aynı zamanda ressam olan; yaşamı boyunca sanata adanmış bir kişiliğin savaşları değil de barışı desteklemesini beklerdim. Birinci Dünya Savaşı için kadınların erkekleri yüreklendirmesini, savaşa gitmeleri için ikna etmelerini talep etmiş… Bu konuda bir birlik bile kurmuş: İngiltere’nin Kadınları’nın Aktif Hizmet Birliği. Macar asıllı İngiliz romancı Orczy, köklü bir ailenin mensubu bu arada. Aristokrasinin üstünlüğüne inanmış hep. İngiliz emperyalizminin ve militarizminin destekçisi olmuş yaşamı boyunca.
Edebiyat ve sanat ile senli benli bir yaşam sürdüğü halde, siyasi görüşlerinin aşırı uç noktalarda olması çok ilginç. Hayatı hakkında daha fazla araştırma yapasım geldi, çünkü ne yaşadığını merak ediyorum doğrusu. Onu bu kafa yapısına iten sebepler ne olabilir?
Köşedeki Yaşlı Adam, klasikleşmiş polisiye edebiyatının örneklerinden biri. Gizli kimlik, isimsiz bir motif ne kadar heyecan verici görünüyor değil mi? Fakat bu belirsizliğin gittiği yerin de belirsiz oluşu beni yordu. Bazen gerçekler yetmez, gerçekleri duyurmak da lazım arada bir.
Kaynak
Orczy, Barones. Köşedeki Yaşlı Adam. Çev. Leyla Esen. İstanbul: İthaki Yayınları, 2024
Yorum Bırakın