Sahilde oturmuş hafif esen meltemi dinliyordu. Kafasında deli sorular vardı. Zamanın yavaş aktığını hissediyordu. İnsanlar gelip geçerken bir uğultu bırakıp gidiyorlardı beyninde. Kolunu hareket ettirmek istese milyon parçaya ayrılmış gibi ağırlık hissediyordu. Hiçbir şey yapmak istemiyordu. Kimsenin de umrunda değildi zaten. Neden sevilmediğini düşündü. Sevilmek için ne yapmalıydı. Her şeyi yapmıştı; kendinden çokça vermişti...
Sevdiği adam onu sevmiyordu. Keşke nedenini bilseydi ki hiçbir açıklama onu tatmin etmiyordu. İlk zamanlar ne güzeldi birbirini tanımaya başladıkları günler. İçi tatlı bir heyecanla dolardı. Onu düşünmeden bir zamanı geçmiyordu. Sıkıcı işlerinde bile onun hayaliyle katlanır olmuştu. Buluşacakları zaman yüzünde güller açardı. Bu çevresine de yansırdı. Onu gördüğünde kalbindeki buz tutmuş yerler çözülmeye başlar, kurak yerlerinde çiçekler filizlenirdi. O çiçeklerde arılar tozlaşır dünyanın en tatlı ballarını üretirlerdi...
Kendini çok çıplak hissetti. Halbuki kıyafetleri vardı ki zaten bu o türden bir çıplaklık hissi değildi; yalnızdı... Onun dokunuşlarına ihtiyacı vardı; sarılmasına. İçindeki boşluk ancak o sarılınca geçiyordu. Şimdiyse o boşlukla nasıl başa çıkacağını bilmez bir kadın bırakmıştı geride. O boşluğun dolabileceğini tadan kısmı isyan ediyordu zehirliydi o. Onu istiyordu her bir zerresi onun adını sayıklıyordu. Bağırmak istedi çığlık çığlığa ağlamak içindeki zehri boşaltmak ancak biliyordu o geri gelmeyecekti. Hiç olmamıştı zaten...
Oturduğu yerden yalpalayarak kalktı. Bir an nerde olduğunu unuttu. Evi neredeydi, nasıl gidecekti bir fikri yoktu. Gitmek istiyor muydu onu da bilmiyordu. Az ilerisinde göğe uzanan ağaç ona evinde olduğunu fısıldıyordu. Burası onunla ruhlarının temas ettiği ilk yerdi. Ağaca doğru ilerlemeye başladı. Adım attıkça omuzları daha da ağırlaştı. Ağaca vardığında ayakları artık onu taşıyamadı ve olduğu yere çöktü. Ağaca sarıldı. O ağaç olup orada köklenmek, göğe yükselen dallarıyla dünyanın bütün acılarını, yalnızlığını ve hüznünü gökyüzüne savurmak istiyordu.
Kafasını yukarı kaldırdı ve gökyüzüne baktı. Yıldızlar o kadar uzak ve soğuktu ki, onlara ulaşmak imkansız gibi görünüyordu. Ama yine de, o yükseklikte bir yerde, yıldızların arasında kaybolmak istedi. Bu dünyada, sevgi dolu bir anı bırakmak istemişti, lakin başaramamıştı. Şimdi sadece bu boşluk kalmıştı; soğuk, sessiz ve acı dolu bir boşluk...
Yorum Bırakın