Ruhun Tazminatı Paradoksu

Ruhun Tazminatı Paradoksu
  • 9
    0
    0
    0
  • Bu yazım, ilginç bir psikanalitik teze yaptığım birkaç ekleme ile ortaya çıkan bir kavramla ilgili: Ruhun Tazminatı Paradoksu.

         Shakespeare, Richard III isimli ünlü eserinin karmaşık karakterizasyonu aracılığıyla, doğru koşullar sağlandığında insanların en acımasız suçları işleyebileceğini ve kötülük ve nefreti tek yaşam güdüsü olarak benimseyebileceğini göstermektedir. Sevgi reddinde ya da bir kişi özellikle hayatının erken dönemlerinde en temel sevgi biçimlerinden mahrum bırakılırsa, sadece değerli olduğunu hissetmek için tüm sınırları çiğnemeye meyilli olabilir. Bu genellikle Dostoyevski romanlarında rastladığımız en zor ahlaki açmazlardan biri olarak karşımıza çıkar.

     

         III. Richard karakterine ilişkin çözümlemesinde Freud'a göre Shakespeare bu konuşma aracılığıyla ve Richard'ın eylemlerinin korkunç doğasına rağmen, okuyucuda karaktere karşı sadece onun duygularını anlamalarına dayanan bir sempati duygusu uyandırmak istemiştir. Bu nedenle, Richard'ın sözleri şu şekilde okunabilir: "Doğa, insan sevgisini kazanan biçim güzelliğini benden esirgeyerek bana büyük bir haksızlık yaptı. Hayat bana bunu telafi etmeyi borçlu. [...] Bana yanlış yapıldığı için ben de yanlış yapabilirim." (Freud, 1916: 312).

    Freud, bu varsayım bir kez kabul edildiğinde, her okuyucunun bir dereceye kadar Richard'ın acısıyla özdeşleşebileceğini, çünkü herkesin doğuştan ve çocukluktan gelen dezavantajlar nedeniyle doğayı, çevremizdekileri ve/veya kaderimizi suçlamak için bir nedeni olduğunu savunur. Bu olası bir çocukluk tazminatı durumunu ortaya çıkarmaktadır

         Çocukluk bir ev inşasıdır, yetişkinlikten zaman zaman kaçıp saklanılan bir yer. Herkesin evi aynı değildir, bazı evler karanlık odalardan kurulmuştur, güneş görmez. Bu karanlık odalarda geçen çocukluk, yetişkinlik yıllarında ruhunun etrafını kuşatan karanlık için bir şeyler yapması gerektiğini fark edecektir.

         Yaşamımızın bir dönemini arayış yıllarına ayırırız. Bu arayış, benliğin onlarca deneme sonrası bir kimliği giymesinden ziyade çocukluğun yitip gitmiş olarak hissedilen kayıp yıllarının tazminatını karşılayabilecek birilerini bulmaktır. Nihayetinde, tazminat alınamamışken çocukluğun kayıp yıllarının üzerine bir de yetişkinlikte kaybedilen birkaç yıl veya daha fazlası eklenir. Tazminatı alınacak yeni insanlar, yıllar ve ilişkiler. Ruhun tazminatı paradoksu dediğim durum bu şekilde ortaya çıkar. Yetişkinlikte, çocukluğunun karanlığını ve kayıp ebeveynlerden alınamayanları başka kişilerde alma, onları değiştirme çabası…

         Bugüne kadar, yetişkinliği, yaşadığı hayatın tazminatını başkalarından talep etmekle geçen insanlar tanıdım. Yaşanmadan geçen çocukluk yıllarının tazminatı peşinde öylece yitip giden, aynı çocuklukları gibi yaşanmayan yetişkinlikleri olan yetişkinler.

    Yazımı bitirirken yakın ilişkiler açısından herkesin kendisine sorması gereken bir soruyu sizlerle baş başa bırakmak istiyorum: “Çocukluğunuzun tazminatını kimden talep ediyorsunuz?

     

    Kaynakça

    (1916: 312). Freud, S. (1916). Some Character-Types Met with in Psycho-Analytic Work. In J. Strachey (Ed.), The Standard Edition of the Complete Psychological Works of Sigmund Freud, Volume XIV (1914-1916): On the History of the Psycho-Analytic Movement,

    Papers on Metapsychology and Other Works (pp. 309-333). London: Hogarth Press and Institute of Psychoanalysis. Mas Solé, G. (2020). A Method in their Madness: a Psychoanalytic approach to Shakespeare's Construction of Evil.

     


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.