Dünyaca ünlü bir oyun olan Stardew Valley’de kahramanımız hayatın ve işinin zorluklarından bıkar ve büyükbabasının küçük bir kasabadaki terk edilmiş çiftliğine yerleşir.
Yeni bir hayat inşa eder, yeni ilişkiler ve arkadaşlıklar kurar. Artık sıcak ve huzurlu bir kasabada yaşamaktadır ve eski hayatı geride kalmıştır.
Yakın zamanda erken erişime açılan ve Stardew Valley’e birçok açıdan benzeyen Chef RPG’de de küçük bir şehre bir yabancı gelir. Eski hayatını geride bırakmış ve bir restoranı devralıp onu işletmek gibi yeni bir misyon edinmiştir.
Yani sıfırdan başlar.
Gerçekte ise kaçacak bir yer çoğu zaman yok. Üstelik hepimiz biliyoruz ki dünyanın neresinde olursak olalım, eğer kafamızda çözülmemiş bir şey varsa o bizimle gelecektir. Öyleyse ne yapmalı? Olumsuz bir şey duymamak için bakmaya korktuğumuz telefonlardan, kalbimizdeki çarpıntılardan, ne söylersek söyleyelim derdimize ikna olunmamasından nereye kaçalım?
Kaçmanın birçok yolu var. Nereden bildiğimi sormayın, bazıları kafalarında hayali hikayeler kurar (sonradan maladaptive daydreaming olduğunu öğrendim). Kitaplar da önemli bir kaçış yoludur ama zamanla kültürel kaygılar daha ön plana çıkmaya başlayınca kaçış yolu özelliğini kaybedebilir. Filmler ve diziler de gerçek hayattan kaçmak için mükemmel kaynaklardır.
Fakat sanırım en garantili kaçış yolu oyunlardır. Kendinize içinde kaybolabileceğiniz bir simülasyon seçin ve gerçek hayatın ne kadar geride kaldığına bakın. Bırakın Sims’te oluşturduğunuz herhangi bir karakter sizin yerinize insanlarla kavga etsin. Hektarlar kaplayan çiftliğinizde en büyük derdiniz ekinlerinizi sulamayı unutmak olsun.
Psikanalist Winnicot oyun oynamanın tüm savunmalarımızı bırakıp rahatlama duygusunu yaşadığımız; korkuyla engellenmemiş ve tümüyle serbest çağrışımlar yapabildiğimiz bir alan olduğunu söyler.
Oyun bizi bir “akış”ın içine sokar ve kendi dünyasına alır. Bu akışın içinde günlük hayatın ezici ve yıldırıcı kaygıları yoktur.
Bir dahaki sefere bir kaçış olarak normalde burun kıvıracağınız bir best-seller okuduğunuzda, “cheesy” diyeceğiniz bir gençlik dizisi seyrettiğinizde ya da bir oyunda tüm “alter ego”nuzu sergilediğinizde kendinizi suçlamayın ve kaçmak isteyen parçanıza şefkat göstermeyi deneyin.
Yorum Bırakın