Dorian Gray'in Portresi kitabını okuyan hiçbir okur Sir Henry'nin sanat, aşk, ahlak, yaşam vb. yorumlarına kayıtsız kalamaz. Bazen acımasız eleştirileri olsa da bunların pek çoğu haklı eleştirilerdir. Bu karakter bize yaşamın amacının; kendimizi gelistirmek, özümüzün farkına varmak ve tekamül etmek olduğunu söylüyor. Peki bu nasıl olur? Bunun cevabının da toplum baskısından, ahlak kurallarından ve mükemmel olma arzusundan kurtulmak olduğunu söylüyor. Tüm bunlar insanda bir rahatlama yaratıyor. Düşüncesi bile güzel tabi. Sadece kendin için yaşamak, ben ne isyiyorum sorusunu cevaplamak gerekiyor. Ona göre vahşi yanımızı kesip attık, ilksel dürtülerimizi bastırdık ve bu yüzden acı çekiyoruz. Isteklerimiz, hayallerimiz gerćeklestirilmek üzere duruyor. Eyleme geçmeliyiz çünkü eyleme geçen insan rahatlar diyor. Gençlik de bu gün de geri gelmeyecek, eyleme geçin diyor. Gençliği, güzelliği övüyor hatta kitabın bazı yerlerinde bunları zekanın da önüne koyuyor. Ama bunların gelip geçici olduğunu zaten kitabın kendisi bize olduķça çarpıcı bir şekilde anlatmıyor mu? Onunla ters düştüğümüz noktalar da var tabi. Sir, toplumsal sınıf ayrımına fazla onem veriyor. Kadınların zekasını küçümsüyor. Aslında bu noktada da ona bazen hak verilebilir çünkü yüzyıllardır kadınlar erkeklerin gölgesinde kalmış ve erkeklere fazlaca kıymet vererek hayatlarını anlamlandırmaya çalışmış. Ama bu genellenebilir bir durum olmamalı. Onun yüreklendirici, cesaret verici söylemleri Dorian Gray'e etki ettiği gibi bana da çokça etki etti. Ancak onun da bir hastalık diye nitelediği fazla sağduyudan dolayı olsa gerek, bende daha ılımlı, daha mantık çerçevesinde uygulanabilen davranışlara dönüştü. Yine de küçük bir etki olduğunu söyleyemem onun şeytansı fikirlerinden fazlasıyla hoşlandım.
Yorum Bırakın