AŞK

AŞK
  • 1
    0
    0
    1
  • Geç kaldığını zannediyor. Hayatı kaçırdığına, aşkı artık ıskaladığına inanıyor. Henüz otuzlu yaşlarının ilk yıllarını yaşıyor ama; aşk artık yirmilerinde hayalini kurup da erişemediği bi keşke'den ibaret sadece.

    -mış gibi yaparak geçiriyor günlerini. Paraya ve başarıya doymakla tatmin oluyormuş gibi, yaşayamadıklarının eksikliğiyle kalbi her gün burulmuyormuş gibi, içten içe başka bir ihtimale yürümek istemiyormuş gibi. Ah! Yanındaki kadını sevmediğini gizleyebiliyormuş gibi... Aşk onun için geç kalmışlık anlamı taşıyan, yakalayamadığı mutluluğun eksikliğini her defasında yüzüne çarpan sıradan bir kelime sadece. Öyleyse hala içten içe aşk'ı arayışı niye? Defalarca duymuş olsa bile hiçbir şeyin hiçbir zaman geç olmadığını, ''güvenli'' zannettiği alandan kop(a)mayacağını bile bile hem de.

    Gençten bir adam. Yakışıklı. Saklı ama iyileşmeyen yaraları var. Bazen gitmek istiyoro güvenli saydığı, onu her geçen gün daha da mahkum eden alanından, ama erkeklerin ekserisi gibi o da korkuyor. Üstelik başka başka vicdan yükleri var. Bazen kuyruğu dik tutma telaşına düşüp ''olması gerekeni yaptım'' diyor, bazen de ''benim paraya değil, şefkate ihtiyacım var'' diyerek gözyaşı döküyor. Bu yüzden işte, kendi derinliğini sende görüp dizlerine yatıp huzurla uyuduğunu tekrar edip duruyor. İşte o an aşk, bir kez daha birine geç kalmak anlamına geliyor..,

    Türkan Şoray'la Kadir İnanır'ın meşhur bir filmi vardır, bilirsiniz. Devlerin Aşkı. Filmde birbirlerine aşık iki genci canlandırırlar. Küçük, basit, sıradan bir hayatları; ama kocaman, dev gibi büyüyen bir aşkları vardır. Bir gün Türkan aşkla karnını doyuramayacağını fark eder, çünkü şarkıda dediği gibi her şey mal mülk, her şey para puldur(!). Küçük, fakir insanların yaşadığı mahallesinden başını kaldırıp da lüks binaların, paranın ve başka hayatların altında ezildiğini fark ettiğinde terk eder sevgilisini. Zengin bir adam uğruna. Tesadüf bu ya, terk ettiği sevgilisi , yeni zengin sevgilisinin yanında çalışmaya başlar ve hatta sağ kolu olur.

    Bir yeşilçam klasiği olarak; Türkan paraya, lüks yaşama ve zengin sevgilisinin aşırı ilgisine hemen adapte olur. Doğru kararı(!) verdiğini anlar. Hani meşhur bir sahne vardır filmde. Sezen Aksu'nun ''Kusura Bakma'' isimli şarkısının çaldığı. Türkan, şarkıyla birlikte keyifle dans ederken, sevdiği adamı neden terk ettiğini anlatıyordur adeta. Şarkıda ''kusura bakma iş işten geçti, olamayız artık eskisi gibi'' derken Tarık (Kadir İnanır) elinde viskisiyle sigara içerken dalıp gider. Belki hayatın gerçeklerini aşka tercih eden sevgilisine hak veriyor o an, belki de terk edildiği an'a kimbilir kaşçıncı kez isyan edip, yenilgisine içiyor.

    Filmi bilenler hatırlayacaktır. Tüm o yanlış anlamalar, kırgınlıklar, öfke hatta nefret; aşk karşısında yenilir.  Geç kalmışlık hükmünü yitirir. Aşk her şeye rağmen galebe çalar. Öyle ki; onlar ölümü bile yenmişlerdir. Kimse engel olamayacaktır onlara. O sahneden sonra; insan bir kez daha inanır, bunun bir gerçeklik olduğuna ve mulu sonların yalnızca hikayelere has olmadığına.

    İnsan durup düşünüyor bazen. Herkes için son'lu olan bu hayatta aşktan daha kıymetli ne olabilir ki diye? İnsanın başka bir insandaki kendini sevmesi, onun hikayesiyle kendininkini bütünlemesi anlamına geliyorsa aşk; nasıl olup da bile isteye geride bırakılabiliyor? Hayalini kurduğu hikayenin üzerinden geçip, hayatına kaldığı yerden nasıl devam edebiliyor? Varlığı da yokluğu da yetiyor. Öyle bir gücü var ki aşkın, hayatlar eksik kalıyor, hikayeler parçalanıyor, ihtimaller ve hayaller çoğalıyor. İhtimallerin etrafında yolumuzu kaybedip ömrümüzü tüketirken aşk bir yerlerde yaşanmayı bekliyor.




    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.