İnternet aleminde meşhur bir söz vardır, kahve kupalarına, tişörtlere basılmış şekilde bu sözü sıkça görmüşsünüzdür: “Britney survived 2007, you can handle today” (Britney 2007 yılını atlattı, sen de bugünü halledebilirsin). The Woman in Me’yi okuduktan sonra 2007’nin buz dağının sadece görünen kısmı olduğunu anlıyorsunuz. Britney’in hayatı adeta birden fazla 2007’nin bir araya getirilmiş versiyonundan oluşuyor.
2016’da son albümü Glory’i yayınlayan, 2020-21 yılarında #freebritney sloganı ile sosyal medyada yer alan, düet kapsamında yayınladığı birkaç single dışında uzun zamandır suskun olan Britney Spears, 2023 yılında otobiyografik kitabı The Woman in Me (İçimdeki Kadın)‘ı tanıttı. Bu kitapla birlikte dünya genelinde en çok satılan otobiyografik kitapların arasına girmeyi ve kariyerinde hep olduğu gibi rekorlara imza atmayı başardı. Kitapta anlattığı bazı şeyler sosyal medyada viral oldu. Özellikle eski sevgilisi Justin Timberlake, Spears’ın fan’larının öfkesinden nasibini en çok alan isimdi. Ancak sadece o değil, Britney’in ailesi ve yakın çevresiyle ilgili bugüne kadar bilmediğimiz birçok şeyi öğrenme fırsatı bulduğumuz bu kitaba biraz daha yakından bakalım.
Kitap Britney’in soy ağacının ufak bir anlatısıyla başlıyor. Büyükanne- büyükbaba figürlerini ve onların Britney’in ebeveynleri üstünde yarattığı travmatik etkilerin nasıl nesiller boyunca aktarıldığını görüyoruz. Burada ilginç bir detay var. Britney’in büyükannesi, eşi tarafından deli olduğu gerekçesiyle akıl hastanesine kapatılıyor. Tıpkı yıllar sonra babası tarafından Britney’in sürekli rehabilitasyona gönderilmesi, sağlığında bir sorun olmamasına rağmen lityum gibi tehlikeli ilaçları içmek zoruna bırakılması gibi. Yani Spears ailesinde tarih tekerrür ediyor.
Travmatik bir geçmişe sahip, alkolik ve hiçbir işte dikiş tutturamayan bir baba ile duygusal olarak mesafeli, çocuklarını koruyup gözetemeyen, öfkeli bir anne ile büyüyen Spears için iyi bir çocukluk geçirdiğini söyleyemeyecek olsak da tamamen kötü de diyemiyoruz. Çünkü her çocuk gibi o da bu travmatik ortamdan kendi kurduğu dünyaya kaçıp şarkılar söyleyerek kendi huzurunu yaratıyor. Ta ki artık zihninde dahi kaçacak bir yeri kalmayana kadar.
Gösteri dünyasına annesinin desteği ile giriş yapan Britney, ailesinin kurtuluşunu da sağlıyor bir nevi. Aslında şu anda pek çok çocuk ünlünün geçmişinde gördüğümüz gibi ailesi Britney’in emeği üzerinden para kazanıyor, ev sahibi oluyor, asla erişemeyeceği bir hayata kavuşuyor. Ancak bu yeterli gelmiyor çünkü onlar %100 kontrol istiyorlar. Paranın başka bir yere gitmeyeceğine, kızlarının çalışmaktan asla vazgeçmeyeceğine, maddi akışın durmayacağına emin olmaları gerek. Bu da 13 yıl sürecek vasiliğin temellerini atmış oluyor.
Kariyerinin başlarında Britney’in şarkı söylemeyi ve çalışmayı ne kadar sevdiğini görüyoruz. Bu da konserlerindeki performanslarında gördüğümüz gözlerindeki o ışıltının kaynağını bize gösteriyor. Yine bu yıllarda olaylı ilişkisi Justin Timberlake ile neler yaşadığını, ayrılığın ardından Timberlake ve tüm medya tarafından nasıl günah keçisi ilan edildiğini ve bunları yalanlayacak gücü dahi kendinde bulamadığını çünkü kimsenin kendisine inanacağını düşünmediğini anlatıyor. Kendisine güvence verilmeden büyümüş bir çocuğun gelecekte böyle çocuk-yetişkin birine dönüşmesi aslında sürpriz değil. (Kitap boyunca Britney’in yıllar içerisinde kendisini nasıl “çocuklaşmış” hissettiğini de okuyoruz. Başına gelen şeylere boyun eğmesi, isyan edecek gücü bulamamasının sebebi aslında bu; içten içe güçsüz bir çocuk olduğuna, olaylara yalnızca maruz kalan, değiştiremeyen biri olduğuna inandırılmış olması. Tanıdık geliyor mu?)
Meşhur 2007 yılında Britney çok büyük sınavlar atlatıyor. Üst üste iki hamileliğin ardından eşi Kevin Federline ile arası açılıyor. Boşanma sürecinde çocukları elinden alınarak Britney’e gösterilmiyor. İkonikleşmiş “saç kazıtma” anından da Britney kitapta bahsediyor:
“Everyone thought it was hilarious. Look how crazy she is! Even my parents acted embarrassed by me. But nobody seemed to understand that I was simply out of my mind with grief. My children had been taken away from me. With my head shaved, everyone was scared of me, even my mom. No one would talk to me anymore because I was too ugly. My long hair was a big part of what people liked – I knew that. I knew a lot of guys thought long hair was hot… shaving my head was a way of saying to the world: Fuck you. You want me to be pretty for you? Fuck you. You want me to be good for you? Fuck you. You want me to be your dream girl? Fuck you.”
Özellikle bu dönemde Britney’in paparazzi tarafından nasıl ısrarlı bir tacize uğradığını okuduğumuzda öfkelenmemek mümkün değil. Bu en basitinden insan haklarına aykırı bir durum aslında. Hayatınızın en kötü günlerinden birini geçirirken burnunuzun dibine kadar giren kameralar, ertesi gün magazin sayfalarını süsleyen, ne kadar delirdiğinizi, ne zaman intihar edeceğinizi tartışan yazılar... Sahiden de bu dönemde hayatta kalabilmesi inanılmaz geliyor! Üstelik bunca olaya rağmen kariyerinin en iyi albümlerinden birine (Blackout) imza atıyor.
Kitabın ikinci yarısında babasının vasiliği altında geçirdiği süreci tüylerimiz ürpererek okuyoruz. Okumak bile bu kadar zorken yaşamanın nasıl olacağını siz hayal edin. Akli dengesi yerinde olmadığı, alkol ve madde bağımlılığı olduğu gibi gerekçelerle (Britney bunların tümünü yalanlıyor, ayrıca kanıt da olmadığını söylüyor) tüm hakları elinden alınarak hayatı tamamen babasına bağlanıyor. 13 yıl boyunca babasının onayladığı konserlere çıkıp, onaylanılan şarkıları söyleyerek, onaylanan koreografiyi sunuyor. Sadece bu olsa yine bir nebze belki ama yıllar boyunca her öğünde ne yediği, kaçta uyuduğu, ne sıklıkta tuvalete gittiği, hangi arkadaşlarıyla görüşeceği gibi tüm detaylar babası ve babasının ekibi tarafından yönetiliyor. Konserleri ve dünya turneleri ile milyon dolarlar kazanan Britney, babasından haftalık olarak 2000 dolar maaş alıyor. 13 yıl boyunca çalışıp kazandığı tüm paranın hakimi babası. 13 yıl boyunca dünya bu köleliğe göz yumuyor. 2020 yılındaki Free Britney hareketine kadar.
Son birkaç sayfada ise vasilikten kurtulma süreci ve şu anki hayatı ile ilgili bize bilgi veriyor. Artık yalnızca kendi istekleri için yaşadığını, kendisi için şarkı söylediğini, kendisi için giyindiğini anlıyoruz. Instagram’da çok eleştirilen “çılgın” paylaşımlarının sebeplerini de bu şekilde açıklıyor: Yıllarca bedeni, giydikleri, söyledikleri başkaları tarafından kontrol edildikten sonra şimdi nihayet istediğini yapabiliyor olmanın tadını çıkarıyor.
Kitabın elbette bazı eksikleri var. Örneğin vasilikten kurtulma süreci çok üstünkörü geçiliyor. Bunun bir sebebi de henüz bu süreci kendi içinde sindirememiş olması olabilir. Çünkü üstünden çok da zaman geçmedi.
Öte yandan müzik endüstrisine dair merak ettiğimiz pek çok şeyi de duyamıyoruz. Mesela kendi sesini kullanmak yerine “baby voice”a zorlanması, müzik piyasasından kendisine uygulanan baskılar gibi ilgi çekici pek çok şeye değinmiyor. Özellikle Original Doll adlı, yayınlanmayan albümü ile ilgili medyadan spekülatif pek çok şey biliyoruz ama kitapta Britney bunlardan hiç bahsetmiyor. Bunun da farklı sebepleri olabilir, örneğin hala bu konularda konuşmaktan korkuyor olabilir. Bu aslında çok anlaşılır bir durum.
Dikkatimi çeken diğer bir nokta da yine çok spekülasyon yaratan, bir dönem menajerliğini yapan Sam Lutfi’nin kitapta hiç adının geçmemesi.
Ayrıca şarkılarından, şarkıların hikayesinden, yapım süreçlerinden, klip detaylarından daha çok bahsedebilirdi. Kendisi ile ilgili çekilen belgeeller ile ilgili ne düşündüğünü söyleyebilirdi. Eminim hayran kitlesi bunlardan bahsedilmesinden mutlu olurdu.
Britney Spears şu an hayatı yeniden keşfetmeye çalıştığı, hayatın tadını çıkardığı bir süreçten geçtiğini söylüyor. Tekrar gösteri dünyasına geri döner mi, albüm çıkarır mı, ne zaman döner bunları bilemiyoruz. Tek bildiğimiz kendisinin uzun bir iyileşme sürecinde olduğu.
Yorum Bırakın