Bir Toplum Düşmanının Anatomisi

Bir Toplum Düşmanının Anatomisi
  • 0
    0
    0
    0
  • Kötülük ve düşmanlık, çok farklı anlamlar taşıyabilir. Ancak, söz konusu toplumun düşmanı olmak olduğunda bu durum çok daha karmaşık bir hal alır, özellikle de medeniyetin henüz yeterince gelişmediği toplumlarda.

     Bu toplumlarda, çoğu zaman asıl düşmanlar, toplumun yücelttiği bireyler olurken, toplumun faydasını düşünenler ise düşman veya karşıt kişi olarak ilan edilebilir. Burada inceleyeceğimiz insan tipi ise, topluma kendini anlatamayan entelektüel kişilerdir; yani, gerçek olmayan düşmanlar.

    "Entel" ve "kendini anlatamamak" kavramları hakkında kafamız karışabilir. Ancak bu anlatamama durumu, aslında karşı tarafın anlamak istememesi ya da anlamaması ile ilgilidir. Bu kişiler, bulundukları toplumun yabancıları haline gelirler; düşünceleri, ideolojileri ve hatta gözlemleri bile farklıdır. Toplum, bu bireylerin gözünde, ait olunan bir yer değil, yönetilmesi ve düzeltilmesi gereken bir ortamdır. Bu noktada, toplumun kendileri için sunduğu yerin ve kişilerin dışladığı, hatta ötekileştirdiği insanlar haline gelirler. Artık yabancı olan, toplumun gözünde düşmandır.

    Bir yandan, bu entelektüel kesim halkı aydınlatmayı ve toplumu bir araya getirmeyi amaçlasalar da, geleneklerine sıkı sıkıya bağlı olan ve değişime direnç gösteren popülist toplum kesimleri, aydınlanmayı reddeder. Toplum, kendini bu dar görüşlü bakış açısının içinde sıkıştırmışken, bu aydınları anlamak ve kabul etmek yerine dışlar. Aydınlar da toplumdan dışlanmış, ötekileştirilmiş birer figür haline gelir. Sonunda, bu dışlanmışlık, toplumun değerlerine olan güvenlerini ve sevgilerini yitirip, öfke ve kin beslemelerine yol açar. Artık, aydın bireyler toplumlarına bakarken, sadece bir yabancı olarak değil, aynı zamanda bir düşman olarak görürler. Bu süreç, toplumsal bir yozlaşmanın ve çürümenin işaretidir.

    Ancak burada önemli olan, toplumun popülist ve gelenekçi bireylerinin, toplumun aydınlanması için adım atan entelektüellere karşı daha sıkı bir direnç geliştirmeleridir. Bu direnç, çoğunlukla toplumu koruma amacıyla yapılan bir savunma gibi görülse de, aslında toplumun gelişimine ve evrimine engel olan bir durumdur. Gerçekten de, asıl düşman, toplumu sabit düşünce yapılarıyla, geleneksel ve köhne değerlere sıkıca bağlayarak yenilikçi fikirlere karşı çıkan, değişime direnen bu popülist bireylerdir.

    Sonuçta, bu aydınlar fişlenmiş ve dışlanmış bir şekilde toplumdan ayrılmak zorunda kalırlar. Onlar artık sadece karşıt düşüncelerin sahipleri değil, aynı zamanda toplumun karşısında duran figürlerdir. Bu da aydınların bakış açısını intikamcı bir hal almasına yol açar. "Bizim Aydın neslimiz artık, kindar bir nesil" demek yanlış olmaz. Öfkeleri, toplumlarına, onları reddeden halklarına ve onları ötekileştiren yöneticilerine yönelmiştir. Kin ve hırsla, toplumu terk ederler; ancak en kötüsü, bu durumu hak ettiğimizin farkına varamamamızdır.


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.