Yüzyılların yükünü sırtlanmış taşların ağzından anlatılan, bir ailenin hüzün dolu ama her şeye rağmen umutlu hikâyesi.
İki çocuklu bir ailenin, engelli doğan -yazarın tabiriyle “uyumsuz” olarak dünyaya gelen- üçüncü çocuklarıyla birlikte hayatlarının tamamen değişmesini ve bu değişimin, daha sonra doğacak olan sonuncu çocukla birlikte tüm aile fertleri üzerindeki psikolojik etkilerini anlatıyor Clara Dupont-Monod. “Taşların Anlattığı” diyor buna çünkü bu anlatım; ailenin yaşadığı evin, avlunun, dağların, göllerin, yolların taşlarının ağzından anlatılıyor. “Uyumsuz” çocuğu çok seven, ona çok düşkün olan bir ağabey; çocuğu suçlu gören ve ondan nefret eden, fakat aslında bastırıyor olduğu tüm duygular çocuğun ölümüyle ortaya dökülen bir kız kardeş; çocuğun ölümünden yıllar sonra dünyaya gelen ve dolayısıyla bu aile trajedisine dahil olamayan, fakat trajedinin ailede yarattığı değişimin etkileriyle şekillenmesi gereken bir “sonuncu” kardeş ve bu üç kardeşin gözünden, dokunaklı mı dokunaklı bir hikâye…
Bir kitap ne kadar can acıtabilirse, o kadar acıttı canımı Taşların Anlattığı. Ama bu acının içinden umut ışığı da sızıyordu ki ruhumu incittiği gibi iyileştirmeyi de bildi; önce yaralar açtı, sonra o yaralara şefkatle dokundu. Çok, çok güzel bir kitaptı.
Yorum Bırakın