Aşkın ve kıskançlığın karanlığında bir yolculuk: Mahpus
Kayıp Zamanın İzinde serisinin beşinci ve belki de en güzel kitabı olan Mahpus, adından da anlaşılacağı üzere, bir hapis halini anlatıyor. Fakat Proust’un burada yansıttığı yalnız fiziksel değil, duygusal anlamda da bir hapis halidir. Anlatıcımız, Albertine’i evine kapatarak onu tamamen kendisine ait kılmaya çalışır fakat ne yazık ki bu tutumu onun için huzurdan çok sürekli bir kaygı ve kıskançlık hali doğurur. Öyle ki, fiziksel olarak hapsetmeye çalıştığı aşkının öznesi onun ruhunun esirliği olur ve her ikisi için de asıl esaret burada başlar.
Her satırda aşkın ne kadar bencil ve karmaşık bir duyguya dönüşebileceğini hissediyoruz bu kitabı okurken. Proust, aşkın bu çarpıklığını öyle ustaca anlatıyor ki, karakterlerin kaygılarıyla empati kurarken zaman zaman kendimizi de sorguluyoruz. En çarpıcı yanlarından biri de özgürlük ve sahiplenme arasındaki o ince çizgiyi sürekli sorgulatması benim için. Albertine’i mahpus ettiğini sanarken, aslında anlatıcının da kendi kıskançlık ve arzularının mahkumu olduğunu fark ettiğimizde anlamaya başlıyoruz bu kitabı. Altında yatan trajedi de bu ironik durumdan geliyor zaten.
Proust, insan ilişkilerinde özgürlüğü ve bağlılığı dengelemenin ne kadar karmaşık bir mesele olduğunu derinden hissettiriyor Mahpus’ta. Aşkın yalnızca bir mutluluk kaynağı olmadığını, kendi iç dünyamızın derinliklerine inmemize sebep bir ayna da olduğunu gösteriyor. Bu ayna bazen kendimizi tanımak için bir fırsat, bazen de yüzleşmek istemediğimiz yanlarımızı karşımıza çıkaran bir meydan okuma bizim için. Bizi kendimize ait o görünmez hapishanenin anahtarını aramaya davet ediyor ve arayış, kitap bittiğinde bile devam ediyor.
Mahpus; aşkı, kıskançlığı ve insan ilişkilerinin karmaşıklığını anlamaya çalışan herkesin okuması gerektiğini düşündüğüm bir kitap. Onunla birlikte, seride bu noktaya kadar gelmekten büyük haz duyuyor ve ayırdığım tüm zamana değdiğini çok daha net hissediyorum. Şimdi sona yaklaşmanın burukluğu ve seriyi emekle, çok iyi sindirerek okumanın mutluluğuyla kaplı içim. Mahpus’un kapağını bu duygularla kapatıyor ve Albertine Kayıp’a doğru heyecanla yol alıyorum.
Yorum Bırakın