Öykü okumayı seviyorum. Kısacık zamanda, sadece birkaç solukla büyük acılara, sıra dışı veya günlük olaylara, sevgilere ve sevinçlere dahil olmak çok güzel. Uzun soluklu romanlardan, günlerce içinde kaldığım kitaplardan elbette büyük zevk alıyorum ama hikâye okumanın keyfi benim için her zaman ayrı.
Füruzan’ın “Benim Sinemalarım” isimli bu öykü kitabı, bittiğinde içimde buruk bir mutluluk bırakan eserlerden biri oldu. İçindeki hikâyelerin her biri çok güzel, kimi zaman içimi ısıtan, kimi zaman yüreğime kırgınlık dolduran hikâyelerdi ama kitaba ismini veren “Benim Sinemalarım” öyküsünden özellikle bahsetmek istiyorum. Okurken en etkilendiğim hikâye oydu çünkü.
Benim Sinemalarım, okuduğum en hüzünlü öykülerden biri. Bir genç kızın çocukluktan yetişkinliğe kadar geçirdiği sürede hayalleriyle gerçekler arasındaki çatışmasını, yoksullukla çevrili dünyasındaki hayatta kalma çabasını, arzularını ve rüyalarını işleyen bu hikâyeye Füruzan öyle bir duygusal derinlik kazandırmış ki, okurken Nesibe’nin hislerini her saniye kendi içimde hissettim, her satırda onun için üzülmekten kahroldum. Nesibe’nin, hatıralarına tutunarak içinde bulunduğu hüznü bir an olsun unutma çabası, en zor ve üzücü anlarında geçmiş güzel günlerine sığınarak anlık teselliler bulmaya çalışması çok üzücüydü. Nesibe’nin geçmişe duyduğu bu özlem, aslında kaçıştan öte onun hayatta kalma çabasıydı. Sinemaya duyduğu sevgi ise sadece bir detay değil, küçük dünyasından asıl hayatı seyredebilmek için bulduğu bir pencereydi. Ve bunu görmek benim içimde çok derin, unutulmaz bir hüzün yarattı.
Aynı öyküden, kitabın yazarı Füruzan’ın yönetmenliğinde çekilmiş, aynı isimli bir film de var. Bana göre sinemamızın en özel, en güzel filmlerinden birisi Benim Sinemalarım. Eğer kitabı okuduysanız, filmi de mutlaka izlemenizi öneriyorum. Kitabı, hiç değilse bu hikâyeyi de henüz okumadıysanız lütfen okuyun. Aslında hepimizin gördüğü/bildiği, şahidi olduğu böyle derin bir hüznü bir de Füruzan’ın dilinden, Nesibe’yle tanıyın. Kesinlikle pişman olmayacaksınız.
Yorum Bırakın