Yalnızca bir aşkın değil, aynı zamanda geçmişin, anıların ve insanın kayıplarıyla birlikte kendisini de kaybedişinin anlatısı: Albertine Kayıp
Albertine Kayıp’ta anlatıcımızın, Albertine’in ani vedası ve ardından gelen ölüm haberiyle başlayan duygusal serüvenini okuruz. Albertine artık yoktur ancak onun yokluğu, anlatıcının zihninde hiç olmadığı kadar güçlü bir varoluşa dönüşür. Kaybın yarattığı boşluğu doldurma çabası, sevdiği kadına dair geçmiş anılarla hesaplaşma ve gerçeği arayış temalarının işlendiği bu kitapta aynı zamanda Albertine’in gerçekte kim olduğu, anlatıcının onu ne kadar tanıyabildiği ve ne kadar sevdiği sorgulanır. Ancak Proust’un niyeti bu sorulara cevap vermekten çok, okurları da kendi zihnindeki karmaşaya ortak etmektir ve bunu her zamanki ustalığıyla yapar.
Anlatıcının zihni, geçmişle şimdi arasında gidip gelmektedir. Bir yandan Albertine’e dair detaylar belleğinden birer birer dökülür, diğer yandan bu anıların ne kadarının doğru olduğunu sorgular. Proust; anıların zamanla nasıl dönüştüğünü, hatta hayal gücünün etkisiyle nasıl yeniden şekillendiğini o eşsiz inceliğiyle gösterir. Bu anlamda Albertine Kayıp, yalnızca bir yas sürecini değil, insan zihninin hatırlama ve unutma mekanizmalarını da muhteşem bir derinlikle yansıtır.
Kitabın merkezinde aşkın doğasına dair sorular vardır. Anlatıcımız sık sık Albertine’i gerçekten sevip sevmediğini, onu bir birey olarak mı yoksa bir mülkiyet nesnesi olarak mı gördüğünü düşünür. Albertine’in ölümünden sonra ise onu bir kadından çok bir fikir olarak sevdiğini fark eder. Albertine Kayıp tam anlamıyla sevgi ve kayıp, sahiplik ve özgürlük, gerçeğe ulaşma arzusu ve gerçeğin asla tamamen bilinemeyeceği gerçeği arasında gidip gelen bir anlatıdır.
Proust’un Albertine’i kaybedişi, zamanın içinde insanın neyi gerçekten kazanabileceğini ve kayıpların ne anlama geldiğini de anlatır. Belki de Proust’un bize anlatmaya çalıştığı en önemli şey, kayıpların aslında bizi tanımlayan bir parça olduğudur. Çünkü kaybedilenler, her zaman belleğimizin bir köşesinde yaşamaya ve bu yaşayışlar da bizi onlara dair şekillendirmeye devam eder.
Yorum Bırakın