Bütünüyle insanı sarsarken özüyle umuda, sevgiye, birlikteliğe sarıp sarmalayan bir seri: Satyajit Ray'in Apu Üçlemesi
Üçlemenin ilk filmi Pather Panchali, ana karakter olan Apu’nun çocukluktan gençliğe uzanan yolculuğunu aktarıyor ve Ray ailesinin bağları, zorlu yaşamlarının hüznü, doğayla olan ilişkileriyle seyircinin kalbini yaralayan bir masala dönüşüyor. Bir ailenin yoksullukla ve sarsıcı kayıplarla yaralanıp yaşam seyirlerinin değişmesini izlerken, bu hikâye üzerinden bir halkın yoksulluğuna ve acılarına da tanık oluyoruz aslında. Her zorluğa karşı birbirine tutunarak mücadele eden bir aile tüm masumiyetine rağmen yoksulluktan kırılıyor, eksiliyor ve savruluyor.
İkinci film olan Aparajito’da Ray ailesininin daha iyi bir yaşam umuduyla şehre yerleştikten sonra bir kayıpla daha sarsıldığını ve bir kez daha savrulduğunu görüyoruz. Apu ise eğitim hayatını devam ettirmek için ailesinden ve yaşadıkları beldeden ayrılarak şehre gidiyor ve orada dünyası da yaşam algısı da değişiyor. Zorluklarla dolu eski yaşamına uyum sağlayamamaya ve kendisini buna maruz bırakan durumlardan kaçınmaya başlayan Apu, annesini eski yaşamının bir parçası, bir yükü olarak gördüğü ve o yaşamdan artık kurtulmak istediği için aile ziyaretlerini giderek azaltıyor ama bu yolla da kendini peşini bırakmayan zorlu yaşamından koruyamıyor. Hayat onu bir kayıpla daha sarsıyor ve acımasız yaşamı, ne yazık ki son olmayacak bu eksilmeyle ona kaldığı yerden devam ettiğini gösteriyor.
Serinin son filmi Apur Sansar, Apu'nun olgunluk dönemine odaklanıyor ve kayıplarla baş etme, umudunu yeniden bulma, yeni bir yaşam inşa etme çabasını işliyor. Maddi yetersizlikler sebebiyle eğitimini yarım bırakmak zorunda kalan Apu, büyük bir yazar olma hayaliyle yanıp tutuşurken bir yandan da kendi yaşam öyküsünü içeren romanı yazmak için çabalıyor. Bu süreçte hızlı gelişen olaylar sonucu evlenen ve hayatı bir anda değişen Apu’nun acımasız yaşamı bu filmde de peşini bırakmıyor ve tanımaya bile fırsat bulamadan evlendiği Aparna ile arasındaki ilişki duygusal boyuta ulaşıp giderek derinleşirken bir kez daha ve belki de şimdiye kadarki en zor kaybını yaşıyor. Hayata küsen ve hayallerini rüzgara savurup yollara düşen Apu’nun, aradan geçen yılların ardından acımasız yaşamıyla yüzleşmek ve gereken sorumluluğu artık üstlenmek için dönmesi, hayatta kalan tek bağıyla bütünleşmesi ve umuda, sevgiye, birlikteliğe sarılıp yaşamla mücadeleye yeniden başlaması gerekiyor.
Apu Üçlemesi sadece bireysel bir yaşam öyküsü anlatmakla kalmıyor, aynı zamanda evrensel mesajlar veriyor ve seyircinin kendi yaşamıyla bağ kurmasını sağlıyor. Satyajit Ray’ın şahane sinematografisinin ve yaşamda mücadelenin esas olduğunu, ne olursa olsun bağlarımıza sevgiyle sarılmamız gerektiğini, umudumuzu her koşulda korumamızı vurgulayan bu derin insanlık hikâyesinin birleşmesiyle üçleme, sinema sanatının gücünü çok net ortaya koyuyor.
Yorum Bırakın