Kurtlar Vadisi ve Devlet Fikri

Kurtlar Vadisi ve Devlet Fikri
  • 0
    0
    0
    0
  • Kurtlar Vadisi, birçoklarına göre Türk televizyon tarihinin en iyi dizisi olmayı başarmış bir iş. Replikleri, unutulmaz sahneleri ve oyuncu kadrosuyla hafızalarda yer etmiş; izleyenlerin dizideki karakterlerle kurduğu bağ açısından eşsiz bir yere ulaşmıştır. Peki, Türkiye'nin "bu karanlık ve puslu vadisinde" yaşananların anlatıldığı bu dizi aslında neydi? Mirası ve başarısı hakkında, bugünden bakarak değerlendirdiğimizde ne söyleyebiliriz?

    Dizinin yayınlanmaya başladığı tarihler; ülkenin terörle, faili meçhul cinayetlerle ve daha bir dizi olayla karıştığı bir döneme tekabül ediyor. Zaten dizideki pek çok karakterin aslında gerçek hayatta devlet adına çalışan isimlerden esinlenerek yazıldığı biraz dikkatli bakınca ortaya çıkıyor. Bu isimlerin çoğunluğu, doksanlı yılların karanlık siyasi ortamında pek çok illegal işe bulaşmış ve yaptıklarının cezasını çekmeden ölmüş gitmiş insanlar.

    Bence dizinin ikilemi veya düştüğü tuzak diyeyim, bu noktada başlıyor. Çünkü Kurtlar Vadisi evreni – bu ifadeyi daha sonra çekilen filmler ve Kurtlar Vadisi Pusu dizisini de katmak için kullanıyorum – gerçekçi göründüğü kadar delüzyonel bir içeriğe sahip. Elbette her kurgu eser adından da anlaşıldığı üzere gerçekten ve gerçekçilikten ayrılır, fakat ben burada delüzyonel kelimesini özellikle kullandım. Çünkü dizinin, Türkiye’nin siyasi atmosferi için çizdiği resim bir kurgusallıktan öte; belli başlı milliyetçi duygu ve düşüncelerin görmek istediği bir fantazyaya benziyordu.

    Bu fantastik dünyada, dizide Aslan Akbey karakterini canlandıran Selçuk Yöntem’in dediği gibi, polis yoktu. Dolayısıyla Türkiye, mafyaların ve derin devletin istediği şekilde at koşturabildiği bir ülke olarak tasvir ediliyordu. Burada taraflar arasında dönen mücadele ülkenin kaderini belirliyor; kolluk kuvvetleri ortada gözükmüyor ve halkın demokratik eylemlerinin hiçbir önemi yokmuş gibi gözüküyordu.

    “Devlet” Miti ve Devlet Aklı

    Halkın ve demokratik eylemlerin yok sayılması, beraberinde Kurtlar Vadisi hayranlarının son derece bağlı olduğu bir “Devlet” mitini beraberinde getiriyordu. “Devlet”, milletin kurduğu siyasi bir organizasyon olmaktan öte, ondan daha büyük ve daha kutsal bir yere konuyordu. Demokratik katılımla oluşan hükümet kavramı pasifize edilirken devlet çok daha etkin ve yüce bir aygıt -hatta varlık- olarak ortaya konuyor, derin devlet denen şey devletten de daha büyük bir olgu haline getirilmeye çalışıyordu.

    Buna bağlı olarak, ülkenin kaderine doğrudan etki eden, özellikle güvenlik ve bağımsızlık konularında politikacıların verdiği kararlardan da daha güçlü bir kavram, hayatımıza sokuluyordu: Devlet aklı.

    Devlet aklı kavramı o kadar büyük ve güçlü bir konuma yerleştiriliyordu ki bunun kitleler üzerindeki etkisi sanıldığından daha yıkıcı olacaktı. Ülkenin yoksulları, sosyal adaletsizliği ve daha birçok ekonomik husus bir kenara itilecek; kitlelerin zihnine güvenlik ve bağımsızlığı sağlayan devlet aklına sonsuz güven duyulması gerektiği yerleştirilecekti.

    Bağımsızlık ve Hainlik Kavramları

    Kurtlar Vadisi evreninin, bağımsızlık ve hainlik kavramları üzerine de bir etkisi oldu elbet. Fakat bu etkinin, tıpkı devlet üzerine düşüncelere yaptığından farklı olduğunu söylemem güç. 

    Vatan hainliği gibi, kişiler üzerine kullanılırken iki kere düşünülmesi gereken bir kavramın ayağa düştüğü bir toplumda yaşıyoruz artık. Bunun pek çok nedeni var elbette. Fakat diğer nedenler kadar büyük etkisi olmasa da Kurtlar Vadisi’nin çizdiği vatan haini tablosunun da bugüne gelmemizde önemli bir etkisi olduğunu düşünüyorum. Kurtlar Vadisi’ndeki kötü karakterlerin büyük çoğunluğu acımasızlıklarıyla, kendi çıkarlarını her şeyden üstün tutmalarıyla öne çıkmış karakterler. Bunların arasında insani yönlerine de değinilen karakter olsa da çoğunluğu insanlıktan nasibini almamış karikatür tipler olarak karşımızdalar. Bu karakterler, Kurtlar Vadisi evreninin çok büyük bir imanla inandığı “Tüm dünyanın bize karşı olduğu” bir ortamda, yabancı devletlerle iş birliği yaparak kendi ülkelerinin zararına çalışmaktadırlar. Kendi çıkarları da bu noktada yabancı devletlerle örtüşmektedir ve bu karakterlerin başka bir şey umurunda değildir.

    Bağımsızlığımızın her an tehlikede olduğu, tüm dünyanın bize karşı bir olup kötücül düşüncelerle ve neredeyse bütün işlerini güçlerini bırakıp Türkiye ile uğraştığı bir atmosfer yaratmak; herhalde kurgusallığın ötesinde ideolojik bakış açısının sebep olduğu delüzyonel bir fantazyadan başka şey değildir.

    Dizinin ve evreninin Yahudiler üzerine anti – semitizme varabilecek bakış açısına, Ergenekon ve Balyoz davaları dönemi senaryosundaki “garipliklere” değinerek yazıyı uzatmak istemiyorum. Bu yazıda Kurtlar Vadisi evreninin, toplum üzerinde özellikle devlet ve demokrasi kavramları üzerindeki tahrif edici etkilerini irdelemek istedim. Kurtlar Vadisi’nin önerdiğinden farklı olarak; demokratik bir toplum ile kendi kararlarımızı verebildiğimizi ve bağımsızlığımızı bu şekilde de koruyabileceğimizi, daha iyi bir Türkiye’nin de ancak bu yolla mümkün olduğunu hatırlatarak yazımı sonlandırıyorum.


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.