Advertisement
Advertisement

SESSİZ VE USULCA

SESSİZ VE USULCA
  • 2
    0
    0
    1
  • Evin sıcak odaları olsa da soğuk duvarlarına yaslanıyorum. Ömrünü bitirmeye yakın sarı bir masa başı lambasında ki ışık yazmama yetiyor. İşin garibi melankoliğim de... Aile, iş, kadın, para ya da herhangi bir duygunun yoksunluğu mu? Bilmiyorum. Peki, sebebi çok önemli mi? Sanmıyorum. 


    Tek bildiğim bazı duyguların yoğunluğu, bazılarını öyle eksiltir ki melankolik olmamak için bahanen kalmaz. Saçmadır ama seversin bu duyguyu. Çok şey istemez. Üç beş kara bulut ile karanlık sokaklar...

    Bu lanetden kurtulmak için bazen yazarsın, bazen mesaj atarsın, bazen ararsın, bazen takıntı haline getirir, bazen sevmek istersin. İçinde güzel olan her ne varsa zaten ölmüşken bir kenarda yıkılmayı dilersin.


    Bir ele tutunmak istersinde kim tutar şu elleri? Kim tutarda sever bu haldeki beni? Severim dese de tahmin etmez misin bir gün gideceği malum geceyi?


    Farkedilmesi zor olan bazı şeyler vardır hayatta. İnsanın kendisi gibi... Vereceğim her şeyi vermişim de, meğer kimseden alacağım yokmuş. 


    Bazıları aslında kendi haline ağlamak istermiş de bir çocuğa, bir şarkıya ağlarmış. Bir söze koyuverirmiş kendini.  


    "Neden böylesin? "diye soranlara umut olacak cevaplar aramadan... Sessizce, usul usul ağlayarak. Değmese de...


    Bir gece yarısı ağlamanın hiçbir şeyi iyileştirmediğini, senin gibi ağlaması gerekenleri ağlamazken görünce anlıyormuşsun. Anlamak yetmiyor, yazarken anlatıyormuşsun. Öyleki bazı şiirler, kurban edilmek için yazılıyormuş geceleri.

    ~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

    Ey geçmez günler! geçme kal buralarda. 

    Benim de gidesim yok aslında

    Varsa yoksa bir ben, bir yalnızlığımdan başka


    Sustum da gece defterlere konuştum

    Biri çekse de beni şu halden alsa

    Bir boş ümittir benimkisi ne de olsa


    Geçeceksin ey geçmez günler! ben yine kalacağım

    Belki Bir çift göz sevip yalanlarına kanacağım

    Sonumu biliyorum

    Giden hep sen, seni yanlış anlayan hep ben olacağım


    Sorma nereden bildiğimi  

    Dedemden bilirdim gözlerin yollarda kalmasını

    Nenemden işitirdim beklenen telefon aramalarını


    Benim için şuydu hayatın dersi

    Ne sevilecek kadar genç biri olabildim

    Ne de saygı duyulacak kadar yaşlanabildim

    ~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~


    İnsan yazdıklarının hem arkasında durmalı, hem çelişmeli. Nasıl ki bir işi yaparken hakkını vermek lazımsa bununda hakkı verilmeli. Yüzleri asmalı, yalnızca işine gidip gelinmeli, soranlara bir şey yok demeli ve beklentiyi hiçe saymalı. İkna etmeye uğraşmamalı. Verilen sözlere inanmamalı. Gidenlere bir daha gelmeyecekmiş gibi bakmalı. Umut etmeyi bırakmalı. Çünkü olmayacakları beklemek yalnızca, umut etmenin daha ne demek olduğunu bilmeyenler için geçerli. Bu hayattan hiçbir şey ummadan da çekip gitmeli. ağlar gibi sessiz ve usulca...


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.