Soğuk bir gün ve aldatıcı bir kış güneşi. Mart ayının başları olsa gerek. İşe geç kalmışım, bir taksiye atlıyorum. Aksi gibi trafik var. Ama belli ki taksicinin keyfi yerinde. Sinir oluyorum. Müzik dinliyor bir de. Olacak şey değil! Olacak şey değil çünkü ben oturduğum yerde huzursuz; dakikaları, saniyeleri sayıyorum. Ne zaman geçiyor, ne trafik ilerliyor.
Cadde kilit bi vaziyet almışken huzursuzluğum iyice artıyor. Ve şu gamsız taksici de radyoyu kapatsa diye söyleniyorum içimden. Derken yol açılıyor. Trafik görece akmaya başlıyor ve az evvel açık diye sinir olduğum radyoya kulak veriyorum. Huzur veren, nahif bir melodi duyuyorum ve şarkı çalmaya başlıyor. ''AH, BİR ZAMAN HATASI ANLADIM, YANLIŞ YERDE YANLIŞ BİR KADIN..'' diye başlıyor. Hani deriz ya; alıp götürdü beni diye. Gerçekten de öyle bir an yarattı bu giriş bende. Az önce sinir olan ben değilmişim gibi, taksiciden radyonun sesini biraz açmasını rica ediyorum. Şarkı devam ederken, neredeyse bütün bir yaşamı yeniden düşünüyorum.
Hep böyle olur zaten. Olmadık bir andan olmadık bir şey, karşına çıkıp seni kendine yeniden bakmak zorunda bırakır. ''Orda niye öyle demedim de böyle dedim''ler, ''ben hiç mi lafı gediğine koymayı öğrenemeyeceğim''ler... Kendini hep içine çektiğin faydasız serzenişler... Oysa herkes senin kelime ustası falan sanıyor. Öyleyse bu nasıl oluyor? Daha doğru yerde doğru cümleyi kurmayı bile beceremiyorken..
Sonsuz bi yetişkin olma meselesi bu galiba. Çocukken böyle değildi. Susardık, küserdik, öfkelenirdik, biriktirirdik evet ve doğru zamanı beklerdik. Büyümüş olmayı yani.. Şimdi hatırladığımda fazlasıyla komik ve trajik gelen şeyler düşünürdüm ben çocukken. ''Bir gün artık çocuk olmadığımda, büyüyüp yetişkin olduğumda herkese her şeyi anlatacağım'' diye hayal kurardım mesela. Anlamadığım ve anlaşılmadığım herkese, hatta dünyadaki kötülüğün sebebi olarak görülen kitlelere karşı büyük konuşmalar yaptığımı falan canlandırırdım kafamda. Ne çocukça, ne zavallıca ama ne de şefkatli bir hayalmiş aslında.
Şimdi büyüdüm. O komik hayalelbette geride kaldı ama, düşünüyorum; yine her defasında susup ''aman neyse'' demek zorunda olunan bi büyüme, hiç küçükken hayal ettiğim bişey değildi. Yetişkinlik sanki başka bişeydi, başka bişey olmalıydı.
Zaman, yine de iyi bir öğretici. Öğreniyorsun ki aslında her şey olması gerektiği zamanda çıkıyor karşına. O adam tam da olması gerektiği anda yatıyor dizlerine. Başını omzuna koyup da o şarkıyı beraber söylediğiniz gece, bir önceki ya da sonraki gece olamazdı. Tam vaktiydi. Tam da gitmesi gereken zamanda gitti, şimdi nerede ne yaptığını bilmediğin o eski sevgili. Evet, dudakları dudaklarına tam zamanında değmişti..
Demek ki zaman değil de, aslında zamanlama hatalarından ibaretmiş her şey. O an'ı bir türlü yakalayamamak... Zaman gösteriyor insana yanlış zamanlamaları, geç kalışların çözümünün olmadığını.. O'nun göğsüne yaslanıp yağmuru dinlediğin o anda sustuysan, artık hiçbir cümlenin faydası olmayacağını daha evvel anlasaydın keşke. O an söyleseydin, ''keşke başka bir ihtimale yürümeye cesaret edebilsek'' diye. Ah... Bir zaman hatası, anladım.
Güzel gören, hisseden, duyarlı yüreğinize sağlık diliyorum. Memleketimin güzel insanlarının var olduğunu bilmek kadar güzel ne kadar az şey var. Sevginiz, bir güneşin renklerinde, ellerinizde parıldasın.