Advertisement

Kıyamet Emeklisi I, Şule Gürbüz

Kıyamet Emeklisi I, Şule Gürbüz
  • 1
    0
    0
    0
  • Kıyamet Emeklisi’nde birinci cilt yolculuğum bitti. “Bu kitabı okumak Nuri Bilge Ceylan filmi izlemek gibiydi.” demiş biri. Biraz Asghar Farhadi, yer yer Tarkovski, ama en çok Nuri Bilge Ceylan filmi izlemek gibiydi ve çok güzeldi. Hüzünlü, kıymetli ve sahici bir hikâyeydi.


    İnsanın kendi varoluşuyla, aile bağlarının kırılganlığıyla ve toplumun dayattığı normlarla sürekli bir mücadele içinde olduğunu hissettiren bir hikâye Aziz’in hikâyesi. Ailesinden kopuşuyla başlayan yolculuğu aslında onun dünyasında derin yaralar açan, benliğini sorguladığı ve yaşamın anlamını aradığı upuzun bir serüvene dönüşüyor. Susma oruçları tutan babası, her daim eşine bağlı olan annesi ve ailenin biriciği, göz bebeği, el üstünde tutulan abisi… Bu ortamda hor görüldüğünü, sevilmediğini hissediyor Aziz. Ve bir gün eve gelmiyor, bir yolculuğa çıkıyor. Bu yolculuk onun sokağa düşüşüyle başlıyor; tekkelerle, dini ve felsefi yaklaşımlarla tanışmasıyla sürüyor. Birinci cilt, Aziz’in askerlikten dönüşünden sonra bitiyor ve aslında tamamen Aziz’in kendi ruhani varlığını yeniden inşa etme sürecini yansıtıyor. Büyük bir boşluk duygusu içinde, oradan oraya savruluyor Aziz. Ama bu savruluş bir kayboluştan çok bir arayış taşıyor. Sadece ailesinin ona biçtiği rolle değil, toplumun dayattığı kimlikle de hesaplaşmaya girişiyor. Kendi varoluşuna bir anlam ararken, bu yolda tanıştığı insanlar ve mekanlar ona yeni bakış açıları sunuyor. Tek bir doğrunun olmadığını, hayatın siyah ve beyazdan ibaret olmadığını keşfediyor. Ancak bu keşif, beraberinde yeni yaralar da getiriyor. İnsan bazen özgürlüğünü kazanırken daha da yalnızlaşabiliyor. Aziz’in hikâyesi de bir insanın, benliğini kazanma pahasına ödemek zorunda kaldığı bedelleri gösteriyor. Aziz’in içindeki boşluk belki hiçbir zaman tam anlamıyla dolmuyor ama bu yolculuk ona ve bize, eksikliğin de insanın bir parçası olduğunu öğretiyor. Yalnızlığın, aidiyetsizliğin ve arayışın gölgesinde geçen bu hikâye, insanın kendini bulma çabasının nasıl yorucu fakat kaçınılmaz olduğunu hissettiriyor.



    Aziz’in yolculuğu nereye evrilecek? Huzur bulabilecek mi yoksa hayatı boyun eğişlerle mi sürecek? İkinci cildi okumayı bu soruları düşünerek, merakla bekliyorum.

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.