Advertisement

Kendini Bilmek Nedir?

Kendini Bilmek Nedir?
  • 2
    0
    0
    2
  • Kendinden emin olmak ve bilmek üzerine düşünüyorum ne kadar zamandır. Tabii bu sorunun ana kaynağı neden yaşadığımız, nasıl yaşamamız gerektiği gibi sorulardan önce doğsa da bu sorular birbirini besler nitelikteler. Kendin nedir bilemezsiniz elbette, insan sonsuz bir olasılıklar zinciridir ve durumlar içine var olur. Nasıl asla mamutlarla taş bir mızrakla savaşmak zorunda kalsanız nasıl bir tepki vereceğinizi bilemeyecekseniz kendinizi de yaşam süreciniz boyunca her anlamda bilemezsiniz: Zira bildim diyen yanılır. Gördüm diyen aldanır. Ne yapmak gerek o halde, gözlerimiz kapalı kör bir şekilde iç güdülerimize boyun mu eğmek gerek? Sadece yemek içmek ve yaşamda kalmak için mi mücadele etmek gerek? 


    En saf haliyle düşünüldüğünde iç güdüler toplumsal normlara çoğunlukla hizmet etmezler. Çünkü onlar en kısa yolu düşünürler, en ahlaki olanı değil. Ve zihnimiz iyi olan konusunda eğitilmelidir. Çünkü iyilikte kötülük kadar doğamızdadır. Bundan dolayı her şey ailede başalr, dininden bağımsız ahlaki eğitim vermek en temelde aileye ait bir görevdir. Gel gör ki bu aileler çocuklarını kapıları kilitli kendilerini güvende hissetmek zorunda bırakıyor. 

    Trajikomik. 

    Ama ne demişlerdi, madde kullanan eş... Cinnet geçiren baba...Annesinin yasak ilişkisini gören çocuk... Bunların nedeni nedir? Nedir bu denli kendimizi kaybetmemiz? Sizce gerçekten bunlar kendini kaybetmekten mi? Sorun kaybolan dini otoriteler mi? Daha önemlisi bireylerin yaşadığı güç zehirlenmeleri mi? Daha da önemlisi bizi kötülük yapmaktan alıkoyan nedir? Yoksa ‘büyüklerimizin!’ hep söylediği gibi her zaman bu denli şiddet vardı da medya sayesinde mi daha çok duyar olduk?  


    Ben böyle düşünmüyorum açıkçası. Bu bir noktadan sonra madde kullanımı, psikolojik sorunların öne sürülmesi kadar aptalca bir bahane sadece. İnsan kötüyü daha kolay yapar çünkü daha kolaydır vicdanın yoksa. Yoldaki kediye saldırmakla başlar bu güç zehirlenmesi ve bir kar topu gibi büyüyüp gider. Ve eğer bu insanlara sınırlar gösterilmezse gidecekleri noktalar ortadadır. Göz göre göre bunları yapmak insanlığa da hayvanlığa da sığmaz. 


    Neredeyse hiçbir hayvan sistematik şekilde kendi türünü öldürmez. 

    Ne demiştik, kendini bilmek. Kendini bilmese de öğrenmeye çalışan herkes kötülük kavramını kurcalar ve orada gördüğü olasılıklarda kendiside vardır. İşte kendini bilmek bu kötülüğü kabul etmekle başlar. Çocukça bir inatla insan iyi yaratılmıştır demenin manası yok ve tam tersini de iddia etmek anlamsızdır. Özünü kesinlikle bilmesek de insan kanımca gri bir tablodur, ne renge boyanacağı pek çok faktöre bağlıdır. Kendi bilinci oluşmaya başladığında kişiler renkli bir yelpaze üzerinde çok farklı noktalara gidebilirler ama hayat doğrusal ilerlemez. Hayat ilerler mi o da bilinmez, zaman bizim zihnimizde yaşayan bir kavramdır sadece, icat edilmiştir. 


    İnsan içindeki olanakları bilmelidir: Kendi kötülüğünü fark etmek lazım. Herkes su gibidir, kan da karıştırabilirsin süt de. İnsan bunu kabul etmeli, çünkü herkes kötülükle doğar. Şeytan bizim icadımızdır çünkü kötülüğü kaldıramayız: Toplumdan kopmak ve dışlanmak ağır gelir, vicdanın ağırlığı ise tartışmalıdır. Kendi olası potansiyellerinizi görürseniz vizyonunuz ve kendinize dair öngörünüz az buçuk belli olur. Ne noktaya gittiğiniz, nasıl kararlar aldığını ve sorumluluklarınız. Bu belirsizlik balonunda neler yapabileceğinizi görmeye başlarsınız. Çünkü ne kadarına cesaret edebileceğinizi hayallerinizden yola çıkarak anlarsınız. Dürüst olmaktan çekinmeyin, herkese bambaşka kişiliklerle görünseniz de o kişiliklerin hepsi sizsiniz ve neyi neden yaptığınızı bilmeniz en önemlisi. Çünkü kendine yaslanan dik durur. 


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.