Aslında bu hafta yazacak pek kelimem yoktu. Bir şeyler okumadım, pek işlerime odaklanamıyorum. Günde 3 saat haber takip edip bulduklarımı paylaşmakla meşgulüm. Yani son bir haftadır işim gücüm haber ve aslında şikayetçi değilim bu durumdan: Gerçekten muhtaç olduğumuz kudret damarlarımızdaki asil kandaymış.
Sonunda korkmuyoruz.
Onca yaşanan olaydan ve sonrasında tek istediğimiz organize olup birleşmekti. Muhalefet bunu kendi işine geldiği için başlatmış olsa da bu çığın altında kalmak istemiyorsa bize katılmalı. Bu yürüyüşlerin ve aşılan ilk barikatların mevzusu başından beri siyasi olmamıştı zaten. Yorgunduk. Çünkü hepimiz kol kola verip haksızlıklara dur demek istiyorduk, parça parça değil. Adam akıllı bir toplumsal hareketle.
Şimdilerde hepimizin sesleri daha gür.
Artık kahkaha atmaya başladık, yeniden. Yine de sokaklardaki kahkahalarımız kıskanılıyor, kask numarası olmayan halk düşmanları yaşıtlarımı acımasızca darp ediyor. Bu bastırılmamış rafine kötülük ise güç zehirlenmesinden başka bir şey değil. Nefretlerinin kaynağı hiçbir zaman biz olmadık. 2O'lerindeki, 15, 16, 17... bu yaşlardaki evlatlarınız size hiçbir şey yapmış olamaz. Yaşadığınız şey güç zehirlenmesi, biliyorum ki bir topluluğa bakıp hepsi nasıl iyi diyemezsen kötü de diyemezsin: Ama tutarlı hareketler yapabilirsin.
Biz tam olarak bunu yapıyoruz. Kask numarası olmayanlarsa hayır, bambaşka bir işin peşindeler.
Sağcı değiliz, solcu değiliz, faşist, anarşist, liberal, milliyetçi, terörist, dindar, lgbt+: Biz ayrı ayrı gruplar değiliz.
Biz sadece insanız. İnsanca yaşamak istiyoruz.
Öldürülmeden, her gün ne yiyeceğimizi ve hangi mekanın daha ucuza geleceğini düşünmeden, ayakkabımızın yenisini alabilmek için bir iki ay para biriktirmeden, dilediğimiz kitabı kaçak pdfler değil de basılı şekilde okuyabilmek, onurumuz için istediğimizde sokakta toplanıp sloganlar atabilmek istiyoruz. İş verenlerimiz hakkımızı yediğinde başvuracağımız bir savcı olsun istiyoruz: Yaşamak istiyoruz pek insanca ve pek çok insanla! Ama güç sahipleri öylesine karartmışlardı ki gözlerini, göremez ve duyamaz olmuşlardı. Ayağa kalkma vakti çoktan geçti, on iki bebek öldürüldüğünde ve bebek katilleri meclise davet edildiğinde evet, vakti çoktan çatmıştı. Ve bugün bizlere utanmadan iftira atmaya çalışırken bizler artık korkmuyoruz.
Çünkü sokaklarda bizi ölüme terk etmekten başka hiçbir şey yapmadınız.
Ve sizler şimdi en güçlü adaylarınız elden gittiği için yurdun dört bir yanında bizlerle miting yaptığınızı düşünüyorsunuz. Hayır, biz protesto yapıyoruz. Hakkımızı istiyoruz ve polisler bizi tehdit ederken, biber gazlarını ve plastik mermileri fütursuzca bedenimize sıkarken bizimle beraber olun istiyoruz. Neticede gelecekte sizlerde iktidar sahibi olursanız unutmayın, yapacağınız haksızlık ve torpillerde biz yine orada, sokakta olacağız.
Çünkü artık reddediyoruz.
Canımızdan başka kaybedecek şeyimiz kalmadı artık. İnsanca yaşayamıyoruz, her şey pahalı ve yetmezmiş gibi adalet yok, her gün yapayalnız hissetirildik. Bu noktada evlerimize sığmazken artık silkeleniyoruz. Ve siz güç sahipleri görüyorum ki sözcüklerimiz kulaklarınıza ulaşıyor: Boykot yapma kararını verdiniz ve üst mevkideki kişiler 24.03.2025 gecesinde sokaktaydı, ilk fırsatta uygulanan şiddeti gördüler. Dilerim ki bu el ele vermeyi daha da güçlü hale getirirsiniz, bizleri dinlersiniz ve bizlerde sizleri dinler anlamaya çalışırız. Böylece artık karanlık şafağa kavuşur.
Ve tarihe geçmiş olan bu zulümlerin hesabı sorulur, tek tek ve hızlıca: Titizlikle.
Ama geç gelen adalet adalet midir?
Yorum Bırakın