Gündemin umutsuzluğa sürükleyip, öfkemizi dirilttiği günler.. Haksızlık, hukuksuzluk, bir kesimin olan bitene karşı istikrarlı inkarları.. Böylesi zamanlar insanı hem yeniden mücadele etmeye, hem de içe dönüp gerçeklerden uzaklaşmaya sevk ediyor. İnsanın benliğine dair rutinler ve alışkanlıklar kayboluyor. Tek yapabildiğimiz; ekranı yenileyip olanları endişeyle izlemek.. Ama bu sürdürülebilir değil. Bir noktada artık kendi hayatlarımızın ''olağan akışına'' sığınma ihtiyacımız galip geliyor.
Tüm bunlar ve başka başka birçok şey yüzünden okuyamıyordum bir süredir. Bu gibi sıkışmışlık anlarında eski rutini tekrar kazandıracak ''o kitabı'' bulmak da gerçekten zor oluyor. Büyük heveslerle ve heyecanla alınıp okunmayı bekleyen kitap yığını o dönüşü cezbetmediği için, yeni bir satın alıma yöneliyorum bu okuyamama döngülerinde. Bu kez öyle olmadı. Önümde bekleyen kitap kulesinden yana kullandım geri dönüş adımımı. İyi ki de öyle yapmışım.
rebecca solnit - yakındaki uzak. İnsanın hayatında iz bırakan çok kitap, çok fazla roman kahramanı olabilir. Şahsen bunları ''en'' olarak sıralamayı hiç beceremedim. Ama beni sarsan, dönüştüren, benliğime yürümeme eşlik eden, kişisel tarihimin bir parçası haline gelen kitapların hangileri olduğunu biliyorum. Rebecca Solnit'in bu -bana göre- türler üstü kitabı da hayatımda derin iz bırakanlardan biri oldu. Okumaya başladıktan sonra, daha ilk sayfalarda hakkında yazmak için müthiş bir heyecan duydum. Çizdiğim satırları yorumlamak; aklımda, kalbimde adeta sarsılmama sebep olan cümleleri paylaşmak.. Fakat bu çok kolay değil. Böylesi bir kitap bittiğinde, o cümlelerden ve paragraflardan ziyade bir dönüşüm, değişim isteği, yeni başlangıçlar ve bilinen anlamların bazen ne kadar başka şeyler demek olduğu gerçeği kalıyor geriye.
Rebecca Solnit daha önce okumadığım, hatta hakkında fikrimin olmadığı bir yazardı. Yakındaki uzak; bazen deneme, bazen roman, bazen sade bir anlatı gibi. bazılarımızın hayatında çok derin yeri olan kurtlarla koşan kadınlar'ın daha kişisel ve sade bir anlatımına dönüşmüş hali gibi. Ama kesinlikle daha az derin değil. Yazarın üslubuysa doğrudanlığı, cesareti, kişisel olan üzerinden dünyaya bakış şekliyle annie ernaux'yu anımsattı bana.
Değişim, sancılar, dünya, hayat, aile, kadınlık, annelik, birey olma çabası, anlam, anlamsızlık, bizatihi parçası olduğumuz ya da sadece uzaktan tanıklık ettiğimiz hikayeler.. Tüm bunlara dair nefis bir okuma deneyimiydi yakındaki uzak. Hatta bir kendini hatırlama, yeniden adım atabilme cesaretine erişme macerası..
Altını çizdiğim, bende çokça iz bırakan ve belki de farkına olmadan bundan sonraki adımlarımı şekillendireceğini hissettiğim onca satır arasından bir tanesiyle bitireyim yazımı. ''Hiç kimsenin acıları onu özel biri yapmaz. İnsanı öne çıkaran, hikayesinin özel bir hikaye olmasını sağlayan, o acı karşısında nasıl davrandığı.''
Değişim, sancılar, dünya, hayat, aile, kadınlık, annelik, birey olma çabası, anlam, anlamsızlık, bizatihi parçası olduğumuz ya da sadece uzaktan tanıklık ettiğimiz hikayeler.. Tüm bunlara dair nefis bir okuma deneyimiydi yakındaki uzak. Hatta bir kendini hatırlama, yeniden adım atabilme cesaretine erişme macerası..
Altını çizdiğim, bende çokça iz bırakan ve belki de farkına olmadan bundan sonraki adımlarımı şekillendireceğini hissettiğim onca satır arasından bir tanesiyle bitireyim yazımı. ''Hiç kimsenin acıları onu özel biri yapmaz. İnsanı öne çıkaran, hikayesinin özel bir hikaye olmasını sağlayan, o acı karşısında nasıl davrandığı.''
Yorum Bırakın