kendi küllerimi ceplerimde taşıyorum
adım atsam dağılıyorlar
rüzgar bile acıyor halime.
yeryüzü fazla kalabalık benim için
gökyüzü fazla uzak.
şehrin tüm ışıkları üstüme eğilmiş
gözlerimi oymaya çalışıyor.
konuşamıyorum artık
çünkü kelimelerim de yorgun
dilimin ucunda ölmek için sıraya girmişler.
bir parkta unuttuğum çocukluğumu buluyorum bazen
paslanmış bir salıncağın iplerinde sallanıyor.
gidip yanına oturamıyorum
korkar, kaçar diye…
sevgilim
sen bir su kenarında büyüyordun eskiden
şimdi taş gibi susuyorsun içimde.
kulağımı dayıyorum kalbine
deniz kabuğundan fısıltı değil
çığlık geliyor.
bana kalan şey şu
geceyi sırtıma sarıp yürümek
dizlerimden kan damlaya damlaya.
ve biliyorum
her seven aslında kendi cenazesini kaldırıyor biraz
biraz daha eksiliyor dünyadan
biraz daha kırılıyor kendine.
tanrım
eğer beni göreceksen bir gün
karanlık bir sokağın köşesinde
kendine sarılmaya çalışan biri olarak hatırla.
yıkılmış ama hala gülümseyen
biraz yaralı, biraz deli biri olarak.
çünkü bazıları
dünyaya yara izleri göstermek için gelir…
Yorum Bırakın