
Yalnızlık, insanın içsel dünyasında başladığı bir yolculuktur fakat insan, bu yolculukta bir sonuca ulaşmaz. Çünkü her adım, başka bir bilinmeze doğru atılır. İnsan yalnızlık içinde derinleştikçe, gerçekte daha fazla uzaklaşır, daha fazla kaybolur. Fakat bu kayboluş, bir tür yeniden varoluştur. Her yeni kayboluş, bir öncekinden daha derin bir farkındalık yaratır. İnsan, yalnızlığında kaybolarak var olur. O yüzden yalnızlık bir yolculuktur ama varılacak bir yer yoktur. Bütün bu kayıplar, insanın varlıkla olan ilişkisinin bir parçasıdır. Yalnızlık, yaşamın kendisiyle iç içe geçmiş bir deneyimdir.
Bazen en derin yalnızlık, bir insanın varlığıyla çoğalır. Yanında duran, ama aslında çoktan uzaklaşmış biriyle paylaşılır en büyük boşluk. Kelimeler havada asılı kalır, toprağa düşmez. Hiçbir harf, içinden yeni bir bahar filizlendirmez. Konuşsan, sanki hiçbir şey değişmeyecekmiş gibi susarsın. Sustukça, içindeki şehir biraz daha kaybolur.