kendimi bir otel çarşafında unuttum dün gece
sigara izmaritleriyle konuşuyordu Tanrı
ve Tanrı bile sıkılmış gibiydi artık
çünkü her cümle
bir cinayet tutanağı kadar sıradan
ve ben,
bir cesedin üstüne örtülen örtü gibi yaşıyorum kendimi.
bedenim, çoktan ihbar edilmiş bir suç mahalli
her temas delil karartıyor
arzu değil bu
kendinden kaçan varoluşun kısa devresi
bir sokak lambasının altında
sadece sigaranın değil
benim de külüm titriyor.
düşünmek istemiyorum artık
çünkü her düşünce,
kendine bir hücre arıyor kafamda
ve ben gardiyan değilim
yani kilitleyemiyorum kelimeleri
kaçıyorlar uykumdan
birer birer sızıyorlar sabahın altına
ve sabahlar
hiçbir zaman masum değildi.
bazen kendimle konuşuyorum
ama hangimizin “ben” olduğunu bilmiyoruz
çünkü içimde çok fazla “ölmemiş” var hâlâ
birini öldürsem
diğeri uyanıyor.
Freud bu rüyayı çözemezdi
çünkü bu rüya değil
bir hastanenin mor ışıklarında
doğmamış bir çocuğun günlüğü bu
ve kimse doğmadan yazamaz kendini
ben yazıyorum
çünkü doğamıyorum.
her şehir, bir travmanın geometrisidir
sokak lambalarıyla çizilmiş yalnızlık haritaları
ve her adım,
bir terapistin elinden kaçan çocukluk anısı
kalbim mi?
sadece bir metronun son durağında
hala inmemiş yolcu gibi
orada unutulmuş.
şiir mi istiyorsun?
şiir yok
çünkü şiir, artık sadece bir direniş biçimi değil
bir hayatta kalma yöntemi bile değil
şiir:
şizofreninin parmak izidir kelimelerde
ve ben parmaklarımı kestim çoktan
konuşmak istiyorum
ama dilimle değil
kendi çürümemle
çünkü çürüyen bir şey
asla yalan söyleyemez…
Mem Aryan
29.04.25
Yorum Bırakın