bir gün kendimi kaybettim.
bir kafede, masanın köşesinde unuttum
üzerine üç damla kahve döküldü
bir not defteriyle birlikte silindi.
beni tanıyanlar vardı bir zamanlar
şimdi sadece beni hatırlayanlar var
ki onlar da
başka bir hatıra zannettikleri için
adımı hep yanlış hatırlıyor.
geceleri sokak lambalarına yaslanıyorum.
gölgemi uzatıyorum kaldırımlara
belki biri çarpar da
“özür dilerim” der
varlığımın farkına varır.
ama gölgeme basanların çoğu
aceleyle geçip gidiyor.
kimse artık
karanlıkla temas etmek istemiyor.
bir kadının gözlerinde
birkaç dakika yaşadım bir zaman.
bir şehir kadar karmaşıktı bakışı.
ama sonra
o da gözkapaklarını üzerime kapattı.
ve o gün bugündür
bir çift gözde oturamıyorum uzun süre.
her şey geçici burada
hatta ben bile.
odamda bir sandalye var
sırtı kırık.
bir duvar var
üzerinde eski bir takvim.
zaman orada durmuş
ama ben hep aynı yerde yaşlanıyorum.
ve saat
hep aynı sessizlikle ötüyor içimde
“bir şey değişmeyecek.”
kitaplarım var.
içinde başkalarının acıları.
onları okurken
kendiminkini unuturum sanıyordum.
ama kelimeler de bazen
kendi yazarını terk eder
ve ben
terk edilmiş cümlelerde yaşarım.
bazen aynaya bakarım
kendimi değil
bakmayanları ararım içimde.
çünkü en son kimin için güzel görünmeye çalıştığını
hatırlamıyorsan
kendini zaten çoktan terk etmişsindir.
bir sokak ismi gibi yalnızım
yön gösteriyor
ama kimse uğramıyor.
birçoklarına tanıdık geliyorum
ama kimse tam olarak nerede görmüş olduğunu
hatırlayamıyor.
sustum.
çünkü anlatınca
daha çok eksiliyordum.
çünkü her cümle
biraz daha uzaklaştırıyordu beni
kim olmak istediysem ondan.
o yüzden adımı da geri aldım kendimden.
artık
kimsenin ağzında telaffuz edilmek istemiyorum.
ve sonunu hep bildiğim o cümleye geldim yine
hikayenin sonu hep acı biter
çünkü en sonunda
kendinden bile vazgeçmek zorunda kalırsın…
Yorum Bırakın